"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
KARAR : Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil, tazminat davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, dava konusu 11 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu meskeninin başka işler için vekalet verdiği davalı kardeşi ... tarafından danışıklı biçimde eşi olan diğer davalı ...′ye temlik edildiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek tapu iptali-tescile, aksi takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, taşınmazın inançlı işlemle davacıya devredildiğini ve bu nedenle geri alındığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 18/07/2018 tarihli ve 2016/417 E., 2018/430 K. sayılı kararıyla; temlikin inançlı işlem nedeniyle yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 14/03/2019 tarihli ve 2018/2116 E., 2019/421 K. sayılı kararıyla; inançlı işlem savunmasının kesin delille ispatlanamadığı, delil başlangıcı niteliğinde sayılabilecek belge de bulunmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereği ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairenin 21/01/2021 tarihli ve 2019/2218 E., 2021/332 K. sayılı kararıyla; ''... Hemen belirtilmelidir ki, davada ileri sürülen vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiası her türlü delille kanıtlanabileceği gibi, bu iddiaya karşı koyan davalı tarafın da vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını her türlü delille savunabileceği kabul edilmek gerekir. Anılan husus, açılmış bir davada iddia olarak ileri sürülmeyip savunma olarak dile getirildiğine göre, olayda 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararına aykırılık yaratıldığından da söz edilemez.
Yukarıdaki açıklama ışığında dosya içeriği ve toplanan deliller, özellikle tanık anlatımları birlikte değerlendirildiğinde; çekişmeli bağımsız bölümün, davacı ile davalı kardeşi ... arasında kararlaştırılan anlaşma uyarınca davacının bilgisi dahilinde ve iradesine uygun biçimde temlikinin sağlandığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmesi doğru değildir.'' gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 27/05/2021 tarihli ve 2021/415 E., 2021/840 K.. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, 6100 sayılı Kanun'un 353/1-b-1 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davanın reddine karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; karara ilişkin hiçbir gerekçe oluşturulmadığını, kararın gerekçesiz şekilde tesis edildiğini, bozma kararının gerekçe kısmında paylaşıldığını, bozma kararına direnilmesi gerektiğini, Yargıtay'ın kendi içtihatları ve hukuk normları ile çelişen bir karar verdiğini, dava konusu taşınmazın gerçek mülkiyetinin bütün unsurları ile beraber davacıda olduğunu, davacı ile davalı arasında inançlı işlem bulunmamakla beraber, davalı tarafın bu savunmasını ispat edemediğini, davacı ile davalı arasında bir anlaşma olduğuna dair hiçbir bilgi, belge ve delil bulunmadığını, davalının buna ilişkin iddiasını ispatlayamadığını, tanık beyanlarının da bu hususu desteklemediğini, yazılı delil başlangıcında bir belge de bulunmadığını, bozma kararında da gerekçenin açık bir şekilde belirtilmediğini, gerek Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma kararında, gerekse de İstinaf Mahkemesi tarafından verilen uyma ve davanın reddi kararında inançlı işlemin gerçekleştiğine dair taraflarını tatmin edici hiçbir açık gerekçe bulunmadığını, davalı ...'nın davacı ile aralarında olan vekâlet ilişkisine aykırı davrandığını, tanık beyanlarının dava aşamasında dayandıkları beyanlarını doğruladığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu ... unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
TBK'da sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür."
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
2. 6100 sayılı Kanun'un 297. maddesinin ikinci fıkrasında; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Yasa maddesinin bu açık hükmüne göre, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.
3. Öte yandan, harç kamu düzeni ile ilgili olup temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.
3. Değerlendirme
1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2. Ancak, bölge adliye mahkemesi tarafından 6100 sayılı Kanun'un 373/3. maddesi gereğince bozma ilamına uyulduğuna göre, bundan sonra yapılacak iş bozmaya ve Kanun'un 297. maddesine uygun yeni bir karar vermekten ibarettir. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 14/03/2019 tarihli ve 2018/2116 E., 2019/421 K. sayılı kararı ile; Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/07/2018 tarihli ve 2016/417 E., 2018/430 K. sayılı kararına ilişkin olarak davacı vekilinin istinaf başvurusu hakkında bir değerlendirme yapıldığı ve mahkeme kararının kaldırıldığı, bundan sonra da Dairece bölge adliye mahkemesinin bu kararının bozulduğu gözetilerek, bozma kararından sonra yeniden hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekirken, Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin anılan kararına karşı istinaf denetimi yapılır gibi hüküm kurularak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi ve buradan hareketle istinaf harcına hükmedilmiş olması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Ne var ki; bu hatanın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un 370/2. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VII. KARAR:
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davacı tarafın temyiz itirazının değinilen yönden kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının;
Hüküm fıkrasının "B" bendi "B-Davacı vekilinin Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/07/2018 tarih, 2016/417 Esas, 2018/430 Karara karşı yaptığı istinaf başvurusunun 6100 sayılı Kanun'un 353/1.b.1. maddesi gereği esastan REDDİNE, aşağıdaki şekilde yeniden hüküm kurulmasına," cümlesinin ve Hüküm fıkrasının "C" bendi "C-İstinaf başvurusu reddedildiğinden; alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, Harç tahsil müzekkeresinin temyiz edilen dosyalarda Dairemizce, temyiz edilmeden kesinleşen dosyalarda İlk Derece Mahkemesince ilgili Vergi Dairesine yazılmasına," cümlesinin çıkartılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
22.02.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.