"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tenkis davası sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine, davalıların istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulüne dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 27/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar...v.d. vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, gelen vekillerin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakanı ...’un 7191 ve 7192 parsel sayılı taşınmazların satış bedelleri mirasbırakan tarafından ödenerek davalı Tevfık Tolga Aykut adına, 621 ada 338 parsel sayılı taşınmazdaki 51 no.lu bağımsız bölüm ile 3204 ada 25 parseldeki 11 no.lu bağımsız bölümün 1/2 payının bedelinin mirasbırakan tarafından ödenerek, davalı ... adına tescil edildiğini, mirasbırakanın 1994 model .... marka otomobilini satarak elde ettiği para ile davalı ... adına bir otomobil aldığını, çeşitli bankalarda bulunan hesaplarındaki paranın ölümünden önce ve sonra vekaletname kullanılarak davalılar tarafından çekildiğini, bu şekilde saklı payının zedelendiğini ileri sürerek, taşınmazların tapu kaydının ve banka hesaplarındaki tasarrufların miras payı oranında iptali ile adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, aşamada sunduğu ıslah dilekçesi ile toplam 332.121,03 TL’nin davalılardan tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, mirasbırakanın ekonomik durumunun dava konusu taşınmazları edinmeye elverişli olmadığını, davalı ...'in ailesinin ticaret ile uğraştığını, ailesine yüklü miktarda mal varlığı kaldığını, Ayvalık'daki yazlığın ve İstanbul'daki bağımsız bölümlerin bedelinin ödenerek üçüncü kişilerden satın alındığını, mirasbırakanın taşınmazlarda kayden malik olmadığını, satış bedelinin mirasbırakan tarafından ödenmediğini, saklı payın zedelenmesinin söz konusu olamayacağını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, tapu iptal ve tescil istemi yönünden eldeki davada 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı, tenkis talebi yönünden, satış bedellerinin mirasbırakan tarafından ödendiğinin kanıtlanamadığı, mirasbırakanın hesabındaki paranın tamamını gönderme imkanı varken farklı tarihlerde değişik miktarlarda eşi ve çocuğu olan davalılara yüksek sayılmayacak meblağdaki bedelleri saklı payı zedeleme kastıyla gönderdiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; üç adet taşınmazın bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiğini, banka kayıtları, tanık beyanları ve dosya kapsamı ile bu hususun kanıtlandığını, mirasbırakanın varlıklı bir kişi olduğunu, davalıların alım gücü bulunmadığını, taşınmazları davalı ...'in babasından intikal eden taşınmazların satışından elde edilen paralarla satın aldığı savunmasının kanıtlanamadığı, bilirkişi raporuna göre davalı ...'in davacıya ödemesi gereken miktarın 300.633,95 TL, diğer davalının ise 31.487,08 TL olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın 332.121.03 TL üzerinden harçlandırıldığını, bu miktar üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının bu yönü ile kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince, muris muvazaası iddiasının dinlenemeyeceği, taşınmazlarda mirasbırakanın hiçbir dönem malik olmadığı, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket ettiği ve üçüncü kişilerden alınan taşınmazların bedelinin mirasbırakan tarafından ödendiğinin kesin olarak kanıtlanmadığı, davalı ...'in alım gücünün bulunduğu, celp edilen Ankara'daki tapu kayıtlarına göre ailesinden kalan taşınmazlar olduğu, mirasbırakan ile davacı arasındaki ilişkilerin kötü olduğuna ilişkin herhangi bir delil bulunmadığı, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket etmiş olsa diğer taşınmazlarını da devredebileceği, saklı payı zedelemek kastıyla hareket ettiğinin kesin bir şekilde kanıtlanmadığı gerekçesi ile davacının istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, yargılama sırasında ıslah edilen değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği gerekçesi ile davalıların istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; mirasbırakanın bankalarda adına açılan hesaplarında yüklü miktarda para olduğunu, uzun yıllar Ankara Yüksek Denetleme Kurulunda "Müfettiş" olarak çalıştığını, iddialarının tanık beyanları ile de doğrulandığını, davalıların ödeme gücü olduğu yönünde dosyada hiçbir bilgi, belge ve kanıt bulunmadığını, davalı ...'un iddia ettiği gibi babasına ait taşınmazların miras yoluyla kendisine kalmadığını ve bu miras yoluyla kalan taşınmazların satışından elde ettiği paralarla davaya konu çekişmeli malları aldığı iddiasının aksinin Altındağ Tapu Müdürlüğünün yazısı ile kanıtlandığını, davalı ...’un ev hanımı olup hiçbir geliri bulunmadığını, davalının dilekçesinde "ayrıca muristen kalan taşınmazların satışları çok önceden gerçekleşmiş olduğundan para hareketlerini gösterir belgelerin temini mümkün olmamıştır." şeklindeki beyanının ikrar niteliğinde olduğunu, davalılardan ...’un Ayvalık’ta bulunan taşınmazın satış tarihinde 19 yaşında olduğunu, davalının 19 yaşındaki iken taşınmazın çıplak mülkiyetini dahi iktisap etmesinin mümkün olmadığını, davalıların ödeme gücü olduğu yönünde dosyada hiçbir bilgi, belge ve kanıt bulunmadığını, mirasbırakan ...’un kendisinden boşanan ilk eşinden olan davacı kızını maddi ve manevi olarak cezalandırmak ve zararlandırmak kastı ile hareket ettiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.2. TMK’nın 565/4. maddesinde, mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmaların tenkise tabi olduğu düzenlenmiştir.
3.2.3. Tenkis (indirim) davası, mirasbırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlar arası kazandırmaların (bağış) yasal sınıra çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; mirasbırakanın ölüme bağlı veya sağlar arası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarını zedelemiş olmasıdır. Saklı payların zedelendiğinden söz edilmesi ise kazandırma konusu tereke ile kazandırma (temlik) dışı terekenin tümüyle bilinmesiyle mümkündür. Tereke mirasbırakanın ölüm tarihinde bırakmış olduğu malvarlığı kıymetleri ile iadeye ve tenkise tabi olarak yaptığı kazandırmalardır. Bunlar terekenin aktifini oluşturur. Mirasbırakanın borçları, bakmakla yükümlü olduğu kişilerin 743 sayılı Kanun uygulanacaksa bir aylık 4721 sayılı Kanun uygulanacaksa üç aylık nafakası, terekenin defterinin tutulması, mühürlenmesi, cenaze masrafları gibi giderler de pasifidir. Aktiften belirtilen borçların indirilmesi net terekeyi oluşturur. Tereke bu şekilde tesbit edildikten sonra mirasın açıldığı tarihteki fiyatlara göre değerlendirilmesi yapılarak parasal olarak miktarının tespiti gerekir (TMK m.564). Mirasbırakanın TMK'nın 506. maddesinde belirlenen saklı paya tecavüz edip etmediği bulunan bu rakam üzerinden hesaplanır. Tasarruf oranı aşılmış ise tasarrufun niteliğine göre icap ederse kazandırma işleminde, saklı payları zedeleme kastının bulunup bulunmadığı objektif (nesnel) ve sübjektif (öznel) unsurlar dikkate alınarak belirlenmelidir. Zira tasarruf oranını aşan her kazandırmada saklı payları zedeleme kastının varlığından söz edilemez.
Mutlak olarak tenkise tabi tasarruflarda (ölüme bağlı tasarruflar veya TMK'nın 565. maddesinin 1, 2 ve 3 bentlerinde gösterilenler) veya saklı payın ihlal kastının varlığı kesin olarak anlaşılan diğerlerinde özellikle muayyen mal hakkında tenkis uygulanırken TMK'nın 570. maddesindeki sıralamaya dikkat etmek, davalı mahfuz hisseli mirasçılardan ise aynı Kanun'un 561. maddesinde yer alan mahfuz hisseden fazla olarak alınanla sorumluluk ilkesini gözetmek, dava konusu olup olmadığına bakılmayarak önce ölüme bağlı tasarruflarla davacının saklı payını tamamlamak, sonra sağlar arası tasarrufları dikkate almak gerekir. Bu işlem sırasında dava edilmeyen kişi veya tasarrufların tenkisi gerekeceği sonucu çıkarsa davacının onlardaki hakkını dava etmemesinin davalıyı etkilemeyeceği ve birden çok kişiye yapılan teberru tenkise tabi olursa 563. maddede yer alan, alınanla mütenasip sorumluluk kuralı gözetilmelidir.
Davalıya yapılan tasarrufun tenkisine sıra geldiği takdirde tasarrufun tümünün değeri ile davalıya yapılan fazla teberru arasında kurulan oranda (Sabit Tenkis Oranı) tasarrufa konu malın paylaşılmasının mümkün olup olamayacağı (TMK m.564) araştırılmalıdır. Bu araştırma sonunda tasarrufa konu mal sabit tenkis oranında bölünebilirse bu kısımların bağımsız bölüm halinde taraflar adına tesciline karar verilmelidir.
Tasarrufa konu malın sabit tenkis oranında bölünmezliği ortaya çıktığı takdirde sözü geçen 564. maddedeki tercih hakkı gündeme gelecektir. Böyle bir durum ortaya çıkmadan davalının tercih hakkı doğmadan davalının tercihini kullanması söz konusu olamaz. Daha önce bir tercihten söz edilmişse sonuç doğurmaz. O zaman davalıdan tercihi sorulmak ve 11.11.1994 tarihli 4/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca süratle dava konusu olup sabit tenkis oranına göre bölünemeyen malın, karar tarihindeki rayice göre değeri belirlenmeli ve bu değerin sabit tenkis oranıyla çarpımından bulunacak nakdin ödetilmesine karar verilmelidir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’un 04/05/2006 tarihinde öldüğü, geride 1971 yılında evlendiği ikinci eşi davalı ..., davalı oğlu..... ile ilk eşinden doğma davacı kızı ......’nin mirasçı olarak kaldığı, dava konusu 621 ada 338 parseldeki 51 no.lu bağımsız bölümün dava dışı 3. kişi tarafından 15/05/2003 tarihinde davalı ...’e, dava konusu 316 ada 25 parseldeki 11 no.lu bağımsız bölümün dava dışı 3. kişi tarafından 24/03/1983 tarihinde ½’şer paylı olarak mirasbırakan ve davalı ...’e devredildiği, dava konusu 3204 ada 25 parsel sayılı taşınmazın dava dışı 3. kişi tarafından 10/08/1992 tarihinde davalı ...’ya temlik edildiği, anılan taşınmazda mirasbırakan lehine temlik tarihinde intifa hakkı tesis edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Davada ileri sürülen iddianın içeriğine ve davalıların savunmasına göre; taraflar arasındaki uyuşmazlık, mirasbırakanın gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi (davalı) adına kaydettirmesi halinde 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulup bulamayacağı noktasında toplanmakta olup, 01/04/1974 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararı, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, mirasbırakanın kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcıdır.
Somut olayda olduğu gibi bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliğinin bulunmadığı, karara yorum yoluyla gizli bağış iddialarına yönelik olarak uygulama olanağı sağlanamayacağı; Hukuk Genel Kurulunun 30.12.1992 tarihli 586/782; 21.9.1994 tarihli 248/538; 21.12.1994 tarihli 667/856; 11.10.1995 tarihli 1995/1-608 sayılı kararlarında da bu hususun belirtildiği, Dairenin yargısal uygulamasının da bu doğrultuda olduğu gözetildiğinde, davacının tapu iptal ve tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.
3.3.3. Davacının öteki temyiz itirazlarına gelince;
Davacı tapu iptal ve tescil isteğinin yanında terditli olarak tenkis isteğinde de bulunmuş olup, mirasbırakanın sağlığında, 3. kişiye parasını ödemek suretiyle yaptığı kazandırmaların koşullarının varlığı halinde TMK'nın 560 ila 571. maddelerinde öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği açıktır.
Somut olayda, davalı ...’in taşınmazların bedelinin kendisi tarafından ödenerek üçüncü kişilerden satın alındığını, ailesine yüklü miktarda mal varlığı kaldığını, babası...'dan intikal ettiğini belirttiği taşınmazların bulunduğunu savunduğu, bu savunmaya yönelik olarak bir takım taşınmazın ada parsel numarasını dosyaya sunduğu; diğer taraftan, mirasbırakan tarafından davalı ... hesabına toplam 71.969,50 TL, davalı ... hesabına 1.444 TL ve 9.974 USD olmak üzere toplam 15.319,83 TL gönderildiğinin tespit edildiği görülmekte olup, dosya kapsamında dinlenen davacı tanıklarının mirasbırakanın devlet memuru olduğunu, daha sonra İstanbul'a yerleştiğini, 1996 yılında davalı oğluna Kozyatağı'ndan daire aldığını, arabasını oğluna verdiğini, Ayvalık'da yazlığı olduğunu; davalı tanıklarının Bostancı'daki taşınmazı davalı ...'ya annesi ...'in babasından kalan miras parasıyla aldığını, davalı ...'nın o sırada belirli bir işinin olmadığını ifade etmişlerdir.
O halde, temlik tarihinde 19 yaşında olan davalı ...’nın dava konusu 3204 ada 25 parsel sayılı taşınmazı alabilecek ekonomik gücünün bulunmadığı, taşınmazın mirasbırakan tarafından bedeli ödenmek suretiyle davalı ... adına tescil edildiği, nitekim temlik tarihinde taşınmazda mirasbırakan lehine intifa hakkı tesis edildiği, davacının mirasbırakanın ilk eşinden doğma kızı olduğu, gizli bağışın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapıldığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, öncelikle davalı ...’in savunması doğrultusunda bildirdiği taşınmaz kayıtları getirtilerek dava konusu 316 ada 25 parseldeki 11 no.lu bağımsız bölümdeki ½ payın ve 621 ada 338 parseldeki 51 no.lu bağımsız bölümün bedelinin davalı ... tarafından ödenip ödenmediğinin saptanması, mirasbırakan tarafından bedelin ödendiği sonucuna varılır ise kazandırmanın TMK’nın 565/4. maddesi uyarınca saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yapılıp yapılmadığının değerlendirilmesi, davalı ... yönünden ise tenkis isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.