Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7371 E. 2021/6274 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sonrası tapu iptali ve tescil davası ile birlikte sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazminat isteminin akıbeti.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tespiti kesinleştikten sonra 10 yıllık hak düşürücü süre ve akabinde sebepsiz zenginleşme talebi için öngörülen zamanaşımı sürelerinin de dolduğu gözetilerek, yerel mahkemenin sebepsiz zenginleşme talebini kısmen kabulüne ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Kırşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.07.2017 gün ve 2016/44 Esas, 2017/203 Karar sayılı hükmünün düzeltilerek onanmasına ilişkin, Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 22.10.2020 Tarih, 2017/4826 Esas, 2020/4565 sayılı kararının düzeltilmesi süresi içerisinde davacılar vekili, davalılar vekili ve davalılardan ... tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Kadastro sonucunda Akpınar/Kelismailuşağı Köyü çalışma alanında bulunan 770 parsel sayılı 18.400,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, vergi kaydı ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle Fevzi ... adına tespit ve 10.02.1978 gününde tescil edilmiştir.

... ... mirasçısı olan davacı ..., irsen intikal, taksim sözleşmesi, takas sözleşmesi ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedenine dayanarak, 770 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla, taşınmazın bedeli olan 10.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile miras payı oranında kendisine verilmesi istemiyle 09.06.2010 gününde dava açmıştır. Yargılama sırasında davacı dışındaki diğer ... ... mirasçıları da davacı ile aynı nedene dayanarak davaya katılmıştır.

Davalılar ... ve müşterekleri, davacının dayandığı sözleşmelerden doğan hakların zamanaşımına uğradığını, alacak bakımından da sebepsiz zenginleşme hükümleri yönünden de yine 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davacı ve müdahil davacılar murisi ile davalılar murisinin, babalarından gelen taşınmazları 1977 yılında taksim ettikleri, dava konusu 770 parselin davacı ve müdahil davacılar murisine düştüğü, bu nedenle davacının tek başına miras payının adına tescili istemiyle dava açamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmün, davacı ve müdahil davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 22.04.2015 tarih, 2014/16680 Esas, 2015/4657 Karar sayılı ilamıyla; “ Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve kadastro tespitinin kesinleştiği 10.02.1978 tarihinden itibaren, davanın açıldığı tarihe kadar 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçirilmiş olmasına göre, yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına” karar verilmiştir.

Bu defa davacı ve müdahil davacılar vekili tarafından karar düzeltilme isteminde bulunulması üzerine, karar Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 30.12.2015 tarih, 2015/15778 Esas, 2015/16575 Karar sayılı ilamıyla; “Mahkemece davacının tapu iptali ve tescil talebi konusunda tüm mirasçıların birlikte dava açması gerektiği, davacının tek başına miras hissesi oranında paya yönelik dava açamayacağından reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak, alacak talebi konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği belirtilerek, davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne, 22.04.2015 Tarih, 2014/16680 Esas, 2015/4657 Karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, usul ve yasaya aykırı olan hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına” karar verilmiştir.

Bozma sonrası ... ... mirasçılarının tamamı tarafından, eldeki dava ile aynı sebebe dayanılarak, 770 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescili istemiyle açılan dava, eldeki dava dosyası ile birleştirilmiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak ve dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda, davanın tespit öncesi nedene dayalı olduğu, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, tarafların murislerince tespit öncesinde taksim ve takas sözleşmeleri yapıldığı, dava konusu taşınmazın bu sözleşmeler uyarına davacı tarafın murisine düştüğü, taşınmazın kullanımının da buna uygun olduğu, taşınmazın hak düşürücü süre sebebiyle davacı tarafa devri imkansız olduğundan davalı tarafın, davacı taraf aleyhine zenginleştiği ancak taşınmaz üzerindeki zilyetlik devam ettiği müddetçe zamanaşımının işlemeye başlamayacağı gerekçesiyle, tapu iptali ve tescil talebine ilişkin esas ve birleşen davaların ayrı ayrı reddine, davacı ...'ün alacak talebinin kısmen kabulü ile 1.656,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.

Hükmün, davacılar vekili ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 22.10.2020 tarih, 2017/4826 Esas, 2020/4565 Karar sayılı ilamıyla; “dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığı ancak; davacı ... tarafından tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak talepli olarak açılan terditli davada, tapu iptali ve tescil talebi önceki tarihli hükümle reddedildiği ve bu hüküm temyiz incelemesi sonucunda kesinleştiği halde, Mahkemece bu husus gözden kaçırılarak hem kesinleşen dava dosyasındaki hem de birleşen dava dosyasındaki tapu iptali ve tescil talebi reddedilerek, davalılar lehine iki kez vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsiz ise de, bu yanılgının düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün 5 numaralı fıkrasının (B) harfi ile gösterilen bendinin hüküm yerinden çıkarılmasına ve hükmün düzeltilmiş bu şekliyle onanmasına” karar verilmiştir. Bu defa davacılar vekili, davalılar vekili ve davalılardan ... tarafından karar düzeltilme isteminde bulunulmuştur.

Dosya içeriğine, Mahkeme kararında belirtilip, Yargıtay'ca benimsenen gerekçelere, dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık hak düşürücü süre geçmiş bulunduğuna göre, sair karar düzeltme itirazları yerinde değildir. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle tazminat istemine yönelik hüküm yönüyle; mahkemece davalı tarafın, davacı taraf aleyhine zenginleştiği, zamanaşımının, borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale gelmesiyle birlikte başlayacağı ancak taşınmaz üzerindeki zilyetlik devam ettiği sürece bu sürenin işlemeyeceği kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Kural olarak sebepsiz zenginleşmeden söz edilebilmesi için; bir taraf zenginleşirken diğerinin fakirleşmesi, zenginleşme ve fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir. Borçlar Kanunu'nun konuya ilişkin 61 ve ardından gelen maddelerindeki (TBK'nun 77 ve ardından gelen maddelerindeki) düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır. Somut olayda; davacı taraf taksim, takas sözleşmesi ve miras yoluyla gelen hakka dayandığına göre, dava BK'nun 125. maddesine (6098 sayılı BK'nun 146. maddesine) göre 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Ayrıca, zamanaşımı borcun muaccel olması ya da ifanın imkansız hale geldiği tarihte başlayacağından, olayda ifanın imkansız hale geldiği tarihin belirlenmesi önem kazanmaktadır. Dava konusu taşınmaza ilişkin tespit 10.02.1978 gününde kesinleşerek tapuya tescil edilmiştir. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesine göre, davacı tarafın tespitin kesinleştiği 10.02.1978 gününden 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu 10.02.1988 gününe kadar, tespitten önce doğan hakka dayanarak dava açıp taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tescil ettirme hakkı mevcut olduğundan, 10.02.1988 tarihi itibariyle ifa imkansız hale gelmiştir. İfanın imkansız hale geldiği 10.02.1988 gününden, davanın açıldığı 09.06.2010 günü arasında, TBK'nın 82. maddesinde düzenlenen 2 yıllık ve 10 yıllık zamanaşımı süreleri de dolmuştur.

Hal böyle olunca, Mahkemece sebepsiz zenginleşmeye dayalı tazminat istemi yönündeki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmesi isabetsiz olup, davalılar vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bu nedenle bozulması gerekirken düzeltilerek onandığı anlaşılmakla; Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesinin 22.10.2020 tarih, 2017/4826 Esas, 2020/4565 Karar sayılı düzeltilerek onama ilamının ortadan kaldırılmasına ve hükmün az yukarıda belirtilen nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan karar düzeltme harcının talep halinde düzeltme isteminde bulunanlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.11.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.