"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan ret - Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/24 E., 2020/70 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca talebin esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 111 ada 6 parsel sayılı taşınmazın davalılardan ... adına, 111 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise diğer davalı ... adına tespit gördüğünü, söz konusu taşınmazların evveliyatında bir bütün olarak adına kayıtlı olduğunu, uygulanan kaydın hudut ve mevkii itibariyle dava konusu taşınmazları kapsadığını, kadastro çalışmaları sırasında köyde bulunmadığından davalılar adına dava konusu taşınmazların tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu taşınmazların evveliyatında bir bütün halinde ...’ın zilyetliğinde bulunduğunu, davacının dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgeden 1988 yılında taşındığını, dava konusu taşınmazların evveliyatında davalı kardeşi ... tarafından bedeli davacıya ödenmek suretiyle satın alındığını, hatta bu para ile davacının ...’dan arsa alarak üzerine ev yaptığını, 27 yıldır dava konusu taşınmazları kullandıklarını, 113 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 2005 yılında davalı ... tarafından diğer davalı ...’a satıldığını, iddiaların asılsız olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 13.03.2020 tarihli ve 2016/24 Esas, 2020/74 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların evveliyatında davacı tarafından davalı kardeşi ...’a satıldığı, dinlenen tanıkların da bu doğrultuda beyanda bulundukları, 1985 yılında dava konusu taşınmazları satmakla davacının taşınmazlar ile ilişiğini kestiğini, 1985 yılından beri de taşınmazların bulunduğu yerde ikamet etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazların kadastro tespitinden önce davalılara satılmadığını, satış ile ilgili herhangi bir kadastro tutanağının veya muvafakatinin alınmadığını, dinlenen mahalli bilirkişilerin dahi çelişkili beyanda bulunduklarını, 116 ada 6 parsel sayılı taşınmazın kargir ev vasfı ile, 113 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ise tarla vasfı ile tespit işlemine konu edildiğini, oysa ki 116 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki iki adet kargir evden birisinin yıkılarak yerine davalı tarafından natamam kaba inşaat yapıldığını, bu yerin davalı ... tarafından yapıldığı konusunda bir itirazının olmadığını, bu nedenle 116 ada 6 parsel sayılı taşınmazın zemin kısmının tamamının ve üzerindeki ağaçlar ile 111 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davacı adına tescili isteminde bulunulmasına rağmen Mahkemece, 116 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki tek katlı ev ile 3 katlı natamam yapının keşfen saptanan değerinin harç ve vekalet ücretinin hesaplanmasında dikkate alınmadan karar verilmesi gerekirken, 116 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapıların hesaba katılarak harca ve vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
... Bölge Adliye Mahkemesi 16.Hukuk Dairesinin 26.05.2021 tarihli ve 2020/926 E., 2021/556 K. sayılı kararıyla; davacı tarafından kadastro tespit tarihi öncesinde dava konusu taşınmazların haricen satıldığı ve zilyetliğinin devredildiği, davalıların dava konusu taşınmazları kadastro tespit tarihinden geriye doğru on yılın çok üzerinde bir süreyle çekişmesiz ve aralıksız olarak malik sıfatıyla zilyet edindikleri, dava değerinin dava konusu taşınmazların zemin ve muhdesatların toplam değeri olarak kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
4721 sayılı ... Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, "Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar
verilmesini isteyebilir." hükümlerini düzenlemiştir.
3. Değerlendirme
1. Bölge Adliye Mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 120,60 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.