"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde özetle; kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmış olduğu binadaki taşınmazların işlemlerini gerçekleştirmek üzere dava dışı ...’a 20/05/2014 tarihli vekaletname verdiğini, yaşlı ve şeker hastası olduğunu, davalı oğlunun da tek başına yaşaması nedeniyle kendisine ölünceye kadar bakması, ölünceye kadar taşınmazdan yararlanması ve öldükten sonra taşınmazın davalıya kalması koşuluyla davaya konu ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki 18 numaralı bağımsız bölümü davalıya devrettiğini, taşınmazın devri üzerine davalının da kendisi ile birlikte yaşamaya başladığını, davalının önceki eşinden olan çocuğuna da bu sürede annelik yaptığını, davalının evlendikten sonra ayrı bir eve taşındığını, kendisine bakmadığını ve bakmayacağını söylediği gibi araba satın almak üzere borç olarak aldığı parayı geri ödemeyeceğini, davaya konu taşınmazı satarak kendisini evden çıkaracağını beyan ettiğini, davalının bir evlattan beklenmeyecek şekilde vermiş olduğu sözleri tutmadığı gibi hileli davranışlarla kandırarak haksız kazanç elde ettiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının doğru olmadığını, davacı ile aralarında ölünceye kadar bakma vaadinin bulunmadığını, buna ilişkin sözleşmenin resmi şekilde yapılması gerektiğini, davalının davaya konu taşınmazı kendi parasıyla dava dışı üçüncü kişiden satın aldığını, tapu senedinin aksinin aynı kuvvetle delille ispat edilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11/03/2021 tarihli ve 2018/368 E., 2021/122 K. sayılı kararıyla; davaya konu taşınmazda kat irtifakına geçilmeden önce davalının hissedar olduğu ve davalının kat karşılığı inşaat sözleşmesine de taraf olduğu, ölünceye kadar bakma akdinin resmi şekilde yapılmasının zorunlu olduğu, böyle bir sözleşmenin bulunmadığı, taşınmazın davalıya bağışlandığı düşünülse dahi davacının bağıştan rücu sebeplerinin gerçekleştiğini kanıtlayamadığı, davacının hile iddiasının da ispatlanamadığı, davacı tarafından davalıya yapılan devrin iradi olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki açıklamalarını tekrar etmiş, dinlenen tanıkların 2 dairenin davacı tarafından çocuklarına devredildiğini, davalının davacıya bakacağını söylediğini, davanın kanıtlanamadığı yönündeki tespitin isabetsiz olduğunu, davacının taşınmazı karşılıksız olarak devrettiğinin düşünülemeyeceğini, Mahkemece delillerin tam olarak toplanmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 29/06/2021 tarihli ve 2021/699 E., 2021/910 K. sayılı kararıyla; davanın bağıştan rücu ve hile hukuki nedenlerine dayalı olduğu, davacının çekişmeli taşınmazı 23/07/2014 tarihli işlem ile davalıya devrettiği, bağıştan rücu koşullarının gerçekleşmediği ve hile iddiasının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece Yargıtayın emsal kararlarının dikkate alınmadığını, müvekkilinin davalıya güvenerek taşınmazı devrettiğini ve borç para verdiğini, davalının ise evlendikten sonra müvekkilini sokakta yaşamaya zorladığını, bu nedenle bağıştan rücu sebepleri oluştuğu gibi davalının hileli davranışlarda bulunduğunun ortaya konulduğunu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile ve bağıştan rücu hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.2.2. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.3. Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 285. maddesinde bağışlama sözleşmesi “bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşme” olarak tanımlanmış, 290. maddesinde de koşullu bağışlamaya yer verilmiş buna göre; “bağışlamanın bir koşula bağlanarak” yapılabileceği ifade edilmiştir. 288. maddesinde “bir taşınmazın veya taşınmaz üzerindeki ayni bir hakkın bağışlanması sözü vermenin geçerliliği ancak resmi şekilde yapılmış olmasına bağlıdır”, “şekle uyulmaması sebebiyle geçersiz olan bağışlama sözü verme, bağışlayan tarafından yerine getirildiğinde elden bağışlama hükmündedir. Ancak geçerliliği resmi şekle bağlanmış olan
bağışlamalarda bu hüküm uygulanmaz,” düzenlemesine yer verilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 705. maddesine göre de taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebri icra, işgal, kamulaştırma halleri ile kanunda öngörülen diğer hallerde mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak bu hallerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706. maddesinde de taşınmaz mülkiyetinin devrini amaçlayan sözleşmelerin geçerli olması resmi şekilde düzenlenmiş olmalarına bağlıdır düzenlemesine yer verilerek taşınmaz mülkiyetinin devri amacıyla yapılan sözleşmelerin resmi şekilde yapılmasının geçerlilik şartı olduğu açıkça ifade edilmiştir.
3.2.4. Öte yandan bağıştan dönme (rücu), bağışlayanın bağışlanana varması gerekli tek taraflı beyanıyla geriye yürüyerek (makable şamil) hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlanan bağışlayana veya yakınlarına karşı bir cürüm işlerse veya yasa gereği yapmakla zorunlu olduğu ödevlerini önemli surette aksatırsa yahut bağışlamayı sınırlayan ödevleri haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmezse bağışlayan bağıştan dönme (rücu) sebebini öğrendiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde beyanda bulunmak veya dava açmak suretiyle bağıştan dönebilir. Bağıştan dönme (rücu) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 295. maddesinde aynen; “Bağışlayan, aşağıdaki durumlardan biri gerçekleşmişse, elden bağışlamayı veya yerine getirdiği bağışlama sözünü geri alabilir ve bağışlananın istem tarihindeki zenginleşmesi ölçüsünde, bağışlama konusunun geri verilmesini isteyebilir:
1- Bağışlanan, bağışlayana veya yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse.
2- Bağışlanan, bağışlayana veya onun ailesinden bir kimseye karşı kanundan doğan yükümlülüklerine önemli ölçüde aykırı davranmışsa.
3- Bağışlanan, yüklemeli bağışlamada haklı bir sebep olmaksızın yüklemeyi yerine getirmemişse.” şeklinde hükme bağlanmıştır. Yasa koyucu söz konusu TBK.nın 295. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları hükmüyle mirastan ıskat sebeplerini düzenleyen 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 510. maddesi arasında paralellik sağlamış, bağıştan yararlanan kişiyi bağışlayanın devamlı baskısından kurtarmak istemiştir. Gerçekten basit olayların dönme (rücu) nedeni sayılması, yukarıda değinilen mahzurun yanında, açıklanan yasa maddelerinde izlenen amaca aykırı bir durum yaratacağı gibi hak ve adalet duygularını da zedeler. Bu itibarla her iki madde hükümleri birlikte değerlendirilerek olayların kapsamları, nitelikleri, özellikle vahamet derecelerinin göz önünde bulundurulması zorunludur. Hemen belirtmek gerekir ki; bağıştan dönme (rücu), kurulmuş olan bir sözleşmeyi sonradan ortaya çıkan sebeplere göre sona erdiren yenilik doğurucu bir hak olduğundan, bağışlanan ancak dönme (rücu) anında elinde kalan miktarı vermekle yükümlüdür. Bu hak TBK.nın 297. maddesine göre geri alma sebebinin öğrenilmesinden itibaren bir yıl içerisinde kullanılmalıdır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) numaralı paragraflarında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle davaya konu taşınmazda davacının vekil ... aracılığıyla davalıya devrettiği bir payın bulunmadığı gözetildiğinde Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) numaralı paragrafta gösterilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye temyiz karar harcının davacı taraftan alınmasına, 04/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.