Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7549 E. 2022/1881 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tenkis istekli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 02/06/2021 tarihli 2019/1755 Esas - 2021/833 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı (mirasçıları) vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılardan ... ve vekilleri Avukat ...... ile temyiz edilen davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, müzmin akıl hastası olan mirasbırakan kardeşi ...'ın, maliki olduğu dava konusu 1003 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu dairesinin tamamını ve 2 nolu dairedeki 1/3 payını, yine 1606 -1607-1608 parsel sayılı taşınmazlarını satış göstermek suretiyle davalının annesi olan kardeşleri dava dışı ...’e temlik ettiğini, ...’in de satış yolu ile davalıya devrettiğini, muris aleyhine Kadıköy 3. İcra Müdürlüğünün 2001/5844 esas numarası ile gerçek dışı bir icra takibi yapıldığını, bu takip sonrası malvarlığı içerisinde bulunan bir çok değerli taşınmazını kardeşi ... ...'a tapu sicilinde satış göstererek temlik ettiğini, pek çok malvarlığı bulunan murisin akıl sağlığı yerinde olsa dahi, çekişme konusu taşınmazları davalının annesi olan kardeşlerine devretmeye ihtiyacının olmadığını, davalının ve annesinin de alım güçlerinin bulunmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılar adlarına payları oranında tesciline, olmadığı takdirde tenkisine karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında ölümü üzerine, mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.

II. CEVAP

Davalı, tenkis davası açma hakkının yalnızca saklı paylı mirasçılara tanındığını, davacının saklı pay sahibi olmadığından tenkis davası açma hakkının bulunmadığını, davacının, yapılan tüm temliklerden haberdar olduğunu, taşınmazların devri üzerinden uzun yıllar geçtiğini, kural olarak muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davalarında zaman aşımı olmamakla birlikte hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilecek durumların bu hususun istisnası olduğunu, annesi ... ...'ın, taşınmazları satın almasına yeterli gücünün olmadığı yönündeki iddiaların da hiçbir mesnedi bulunmadığını, satış işlemlerinin bedeli karşılığında yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul Anadolu 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/04/2019 tarihli ve 2015/47 E. - 2019/145 K. sayılı kararıyla; muris muvazaasına ilişkin iddianın sübut bulduğu, murisin çekişme konusu taşınmazları davacı kardeşinden mal kaçırma amacıyla dava dışı kardeşi ...’e devrettiği, onun tarafından da yine bedelsiz ve muvazaalı olarak davalı kızına temlik edildiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalı vekili, davacının muvazaa talebinin zamanaşımına uğradığını, müvekkili ve annesinin gerçek bir alım satıma dayanan devirler nedeniyle iyi niyetli olup, Medeni Kanunun 2. maddesi gereği müvekkilin kazanımının korunması, bu yönden davanın reddi gerektiğini, ayrıca davacının davayı açmakta hukuki bir yararının da bulunmadığını, murisin mirasçılardan mal kaçırma kastı olmadığını, Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/44 E. sayılı dosyasında verilen karar nedeniyle kesin hüküm bulunduğundan dava şartı yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacının yıllarca murisin malvarlığını takip etmek suretiyle yönetme ve ele geçirme çabası içinde bulunduğunu, muris ...’ın vefatı sonrasında üzerine kayıtlı birçok gayrimenkulünün ve bankada parasının olmasının mal kaçırma kastının olmadığının kanıtı olduğunu; murisin üzerine kayıtlı taşınmaz hisselerinin sadece bir kısmını müvekkilinin annesine bedeli karşılığında sattığını; devredilen taşınmazların tüm taşınmazların çok az kısmını oluşturduğunu; ayrıca muris tarafından müvekkili aleyhine Üsküdar 1. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açılan tapu iptali davasının murisin feragati nedeniyle sona erdiğini ve kesinleştiğini, ilk derece mahkemesi gerekçeli kararının kendi içerisinde çelişkili olduğunu, bilirkişi raporunda hesaplamalarda hata yapıldığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 02/06/2021 tarihli ve 2019/1755 E.- 2021/833 K. sayılı kararıyla; emekli öğretmen olan mirasbırakan ...'ın işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu, dava konusu taşınmazlardaki paylarını davalının annesi olan kız kardeşi ...'e satış suretiyle temlik ettiği, murisin kızkardeşi ... ...'ın da emekli öğretmen olup, dava konusu taşınmazlardaki payları kardeşi muris Mustafa'dan bedelini ödemek suretiyle satın aldığı, murisin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla hareket etmediği, davacının iddiasının kanıtlanamadığı, ilk temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu kanıtlanamadığından ... ...'ın dava konusu taşınmazlardaki muristen edindiği hisseleri kendi hissesi ile beraber kızı olan davalı ...'a tapuda devretmesine yönelik işlemde de hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçeleri ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı (mirasçıları) vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili, ...' ın maliki olduğu İstanbul ve Gaziantep' teki tüm taşınmazlarının önce ...'e, ondan da davalı ...'e ve ... ...' a devredildiğini, devir tarihlerinin birbirine yakın olduğunu, devir bedellerinin düşük olduğunu, davacıya intikal etmiş en ufak bir taşınmazın bulunmadığını, davalının ileri sürdüğü murisin ihtiyacı için satış yapıldığı savunmasının geçersiz olduğunu, İlk Derece Mahkemesinde gerekli delillerin toplandığını, değerlendirmeler yapılarak vicdani kanaate uygun karar tesis edildiğini, Cumhuriyet Savcılığı tarafından, Tıp Fakültesi Heyetinden aldırılan temyiz kudretinin mevcut bulunmadığına dair rapor ile yaklaşık 15 sene sonra Adli Tıp tarafından yapılan değerlendirme arasındaki farkın neyden kaynaklandığını ortaya koyacak, iki rapor arasındaki çelişkiyi giderecek rapor alınması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve satış sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

3.2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.2.3. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",

3.2.4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2) paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3) paragrafta yer verilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, 08/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.