Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7595 E. 2022/2320 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak miras hisselerini devrettiği iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin vekaletnamedeki yetkisini aşarak, vekil edenin haklı menfaatlerini gözetmeden ve sadakat/özen borcuna aykırı hareket ederek miras hisselerini devrettiği ve davalı alıcının da vekil ile çıkar birliği içinde hareket ettiği değerlendirilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : ÇATALCA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09/01/2020 tarihli 2017/765 Esas 2020/11 Karar sayılı kararı ile davacı ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, davacı ... yönünden ise davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar vekili tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 24/11/2020 tarihli 2020/448 Esas 2020/1353 Karar sayılı kararı ile davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından adli yardım talepli ve duruşma istekli temyiz edilmiş olup; davalılar vekilinin yerinde bulunan adli yardım talebinin kabulüne karar verilerek incelemeye geçilmiş; duruşma günü olarak saptanan 22.03.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat Işıl Ulusoy geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, babaları ...’ın 1987 yılında ölümü üzerine miras kalan taşınmazların intikal işlemlerinin yapılması amacıyla Çatalca 1. Noterliğinin 28/03/1990 tarih 6039 yevmiye no’lu vekaletnamesi ile davalı ...’u vekil tayin ettiklerini, ancak davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak miras hisselerini davalı ağabeyleri ...’a satış yoluyla devrettiğini, satış işleminin gerçek olmadığını, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek, dava konusu 469, 1409 (yeni 101 ada 40 parsel), 1538, 2076 (yeni 103 ada 61 parsel), 320, 503, 2614 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras paylarının adlarına tescilini istemişler; davacı vekili 15/06/2015 tarihli dilekçe ile davacı ... yönünden davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, zamanaşımı süresinin geçtiğini, davacılar ile davalı ağabeyleri ... arasında yazılı rızai taksim anlaşması olduğunu, bu anlaşma gereğince davalı ...’in vekil tayin edildiğini, işlem tarihinin üzerinden 20 yıldan fazla zaman geçtiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceğini, davacı ...’e miras payına karşılık 60.000.000 TL para verildiğini, davacı ...’a da iki parça taşınmazın satış bedelinin verildiğini, çekişmeli taşınmazlar değerlenince eldeki davanın açıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlar; davalı ...’un yargılama sırasında 08/01/2017 tarihinde ölümü üzerine mirasçıları yargılamaya katılmışlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacı ... yönünden feragat nedeniyle; davacı ... yönünden ise iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; kararın davacı ... vekili tarafından istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, dava konusu taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin keşfen saptanarak harcın tamamlattırılması, mirasbırakan ...’ın veraset ilamının temin edilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gereğine işaret edilerek kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; gönderme kararı üzerine İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı ... yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, taraflar arasında harici taksim sözleşmesinin ispatlanamadığı, “Tutanak” başlıklı belgenin rızai taksim sözleşmesi olarak nitelendirilemeyeceği gibi, anılan belgedeki imzanın davacı ...’ün eli ürünü olduğu iddiasının da ispatlanamadığı, bu hususta alınan Adli Tıp Kurumu raporunun davacı lehine yorumlanması gerektiği, devir işlemlerinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacı ... yönünden davanın kabulü ile davacı ...’ün ¼ miras payı oranında iptal tescile karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

İstanbul Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümünden rapor alınmadığını, gerekçe gösterilmeden bu husustaki ara karardan rücu edildiğini, oysa ki delil olarak dayanılan belgedeki imzanın incelenmesi gerektiğini, davacı ...’e miras payına karşılık 60.000.000,00 TL para verildiğini, sözlü yargılamaya geçmeden önce taraflara süre verilmediğini, babalarının ölümü üzerine davalı ...’ın ailenin geçimini üstlendiğini, kızlara anlaşma ile paylarının verildiğini, mirasbırakanlardan gelen tarım arazilerinin davalı ...’a bırakılması konusunda anlaşma yapıldığını, davadan feragat eden davacı ...’a iki parça taşınmaz verildiğini ve bunların satılarak parasının Hicran’a verildiğini, davacı ...’e ise payına karşılık 60 milyon TL para verildiğini, bu hususta Tutanak başlıklı belge sunulduğunu, davacı ...’ün imza inkarında bulunduğunu, bu belgenin miras payının devir sözleşmesi olarak değerlendirilmesi gerektiğini, davalı vekil Emin’in de çevrede dürüst ve çalışkanlığı ile bilinen bir kişi olup vekaletname doğrultusunda işlem yaptığını, Tutanak başlıklı belgedeki imzanın incelenmesi için Adli Tıp Kurumuna gönderildiğini, ancak imzanın davacı ...’ün eli ürünü olup olmadığının saptanamadığını, bunun davacı lehine yorumlanamayacağını, başka bir merciden rapor alınması gerektiğini, davacı tanıklarının objektif ve tarafsız tanıklar olmadığını, davalı tanıklarının ise objektif olduğunu davacı ...’ün 1995 yılında noterden düzenlettiği azilname ile davalı ağabeyi ...’ı vekillikten azlettiğini, ancak eldeki davayı 20 yıl sonra açtığını, davacı ... ile davalı ... arasında miras payının devri konusunda anlaşma olduğu sabit olup, vekalet görevinin kötüye kullanılmasından söz edilemeyeceğini, kötüniyetli olarak açılan davanın reddi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 24/11/2020 tarihli ve 2020/448 Esas, 2020/1353 Karar sayılı kararıyla; taraflar arasında harici taksim anlaşmasının varlığı ispatlanamadığı gibi, "Tutanak" başlıklı belgedeki imzanın davacıya ait olduğunun da ispatlanamadığı, bu hususta alınan Adli Tıp Kurumu raporunun davacı lehine yorumlanması gerektiği, Mahkemece sözlü yargılamaya geçildiğine ilişkin ara karar kurulduğu ve tarafların sözlü yargılama için yeni bir gün talep etmeyip beyanda bulundukları anlaşılmakla HMK’nın 186. maddesine aykırılık bulunmadığı, Adli Tıp Kurumu dışında başka bir merciden yeniden rapor alınması konusundaki ara karardan rücu edilmesinin de sonuca etkili olmadığı, devredilen taşınmaz sayısı, taraflar arasında harici taksim yapıldığına ilişkin savunmanın ve çekişmeli payların bedelinin ödendiğinin usulünce ispatlanamadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı sonuç ve kanaatine varıldığı, davacı tarafın ağabeyi olan davalı ...’ın da iyiniyetli olmadığı, yazılı şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Adli yardım talebinde bulunup, istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz nedenlerini yinelemiş, sözlü yargılamaya geçmeden önce taraflara süre isteyip istemediklerinin sorulmadığını, belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (IV/3.2.) paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalılardan alınmasına, aşağıda yazılı 71.089,12 TL bakiye onama harcının davalılardan alınmasına, 22/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.