Logo

1. Hukuk Dairesi2021/7636 E. 2022/2124 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın davalıya yaptığı temlikin muvazaalı olup olmadığı ve davalıya yapılan tebligat sonrası istinaf başvurusunun süresinde olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay, davalıya yapılan tebligatın usulüne uygun olduğu ve istinaf başvuru süresinin geçtiği, ancak miras paylarına isabet eden değere göre harç hesaplanması gerektiği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının harç yönünden düzeltilerek onanmasına karar vermiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince verilen 29/06/2021 tarihli 2021/972 Esas 2021/900 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15.03.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukut ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakanları ...′in davaya konu 34 ve 35 no.lu parsellerdeki paylarını birlikte yaşadığı davalıya temlik ettiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali-tescile, aksi takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, temlikin bedel karşılığı yapıldığını, muvazaa bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, taşınmazların temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Gerekçeli kararın davalıya usulüne uygun tebliğ edilmediğini, 26.12.2017 tarihli karar verildiği celsede davalı vekili Av. ... ... ...’in davalı vekilliğinden çekildiğini, davalıya vekillikten çekilme dilekçesinin tebliğ edilmediğini, bu durumun davalının hak kaybına sebebiyet verdiğini, davalı tarafça karardan haberdar olununca istinaf başvurusunda bulunulduğunu, istinaf isteğinin süresinde olduğunu, dava konusu taşınmazın davalının gelirleri ile alındığını, ayrıca taşınmazın davalıya devri nedeniyle de davalı tarafça mirasbırakana bedel ödendiğini, temlikin davalı ile mirasbırakan evlenmeden önce yapıldığını ve mal kaçırma amacı taşımadığını, mirasbırakan ile davacılar arasında herhangi bir husumet bulunmadığını, davacı tanıklarının, mirasbırakanın davacılara para verdiğini ve yardımda bulunduğunu beyan ettiğini, dava konusu taşınmazın temlik tarihinde portakal bahçesi niteliğinde olup, fazla bir değerinin bulunmadığını, taşınmaza asıl değerini veren taşınmaz üzerindeki binalar olup, bunların da davalı tarafça yapıldığını, bilirkişi raporunda taşınmaz üzerindeki sonradan yapılan binaların taşınmaza kattığı değerin belirtilmediğini ve raporun eksik düzenlendiğini, mirasbırakan tarafından yazılan mektupta, Niğde ilinde bulunan bir kısım taşınmazların zilyet ve tasarrufunun davacılara bırakıldığının beyan edildiğini, Mahkemece eksik araştırma yapıldığını ve delillerin değerlendirilmesinde hataya düşüldüğünü, davalı tanıklarından ... ... ve ... ...’ın dinlenmediğini, ayrıca mirasbırakan tarafından Alman resmi makamlarınca hazırlanan vasiyetname bulunduğunu ve bu vasiyetin de göz önüne alınması gerektiğini, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3.Gerekçe ve Sonuç

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 07/12/2018 tarihli ve 2018/1259 Esas 2018/1357 Karar sayılı kararıyla; davacı vekilinin, davalının istinaf isteğinin süresinde olmadığını ileri sürse de, davalıya yapılan yurt dışı tebligatında Konsolosluk aracılığı ile davalı adresine 26.03.2018 tarihinde bildirim yapıldığı, ancak davalının Emniyet kayıtlarına göre 13.03.2018 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, dolayısıyla yurt dışı tebligat tarihinde Türkiye de olduğundan usulüne uygun bir tebligattan söz edilemeyeceği, dolayısıyla yeni vekile yapılan sonraki tebligatın tebliğ tarihi olarak esas alınması gerektiği, buna göre istinaf isteğinin süresinde olduğu, davanın esası yönünden davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu, ancak dava konusu taşınmazlarda mirasbırakan tarafından temlik edilen payların toplam değerinden davacıların miras paylarına isabet eden değere göre harç ve vekalet ücretinin hesaplanması gerektiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, hüküm harç ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

2.Temyiz Nedenleri

2.1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; İlk Derece Mahkemesi kararının davalı ...’e 26.03.2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalıya yapılan gerekçeli karar tebliğinin usulüne uygun olduğunu, davalı vekilince istinaf süresi geçtikten sonra istinaf talebinde bulunulduğunu, davalının istinaf başvurusu süresinde olmadığından HMK’nın 345.maddesi gereği istinaf talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

2.2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını tekrarlayarak, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

3. Bozma Kararı

Dairenin 25/03/2021 tarihli ve 2019/1157 E, 2021/1776 K.sayılı kararıyla; “Hemen belirtilmelidir ki; mahkeme kararının davalının yurt dışı adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu′nun 25/a maddesi uyarınca 26.03.2018 tarihinde tebliğ edildiği, tebligatın otuzuncu günün bitimi olan 25.04.2018 tarihinde yapılmış sayılacağı; tebliğin çıkarıldığı tarihte davalının vekilinin bulunmamasının ve daha sonra 27.04.2018 tarihinde dosyaya vekaletname ibraz edilmesinin yeniden tebligat çıkarılmasını gerektirmeyeceği açıktır. O halde, davalının istinaf başvuru süresinin 09.05.2018 tarihinde sona erdiği dikkate alındığında, 18.05.2018 tarihinde yapılan istinaf başvurusunun süresinden sonra yapılmış bir başvuru olduğu kabul edilmelidir. Davalı sabit adresini değiştirmediğine göre, tebligat tarihinde MERNİS adresinde bulunmaması usulünce yapılan tebligatı geçersiz kılmaz.Hâl böyle olunca, davalının istinaf başvurusunun süreden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi doğru değildir.'' gerekçesiyle bozulmuştur.

4. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 29/06/2021 tarihli ve 2021/972 Esas 2021/900 Karar sayılı kararıyla; Yargıtay bozma ilamında belirtildiği şekilde, mahkeme kararının davalının yurt dışı adresine 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 25/a maddesi uyarınca 26.03.2018 tarihinde tebliğ edildiği, tebligatın 30. günün bitimi olan 25.04.2018 tarihinde yapılmış sayılacağı, tebliğin çıkarıldığı tarihte davalının vekilinin bulunmamasının ve daha sonra 27.04.2018 tarihinde dosyaya vekaletname ibraz edilmesinin yeniden tebligat çıkarılmasını gerektirmeyeceği, o halde, davalının istinaf başvuru süresinin 09.05.2018 tarihinde sona erdiği dikkate alındığında 18.05.2018 tarihinde yapılan istinaf başvurusunun süresinden sonra yapılmış bir başvuru olduğu, davalı sabit adresini değiştirmediğine göre, tebligat tarihinde MERNİS adresinde bulunmamasının usulünce yapılan tebligatı geçersiz kılmayacağı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 346. maddesi uyarınca süreden reddine karar verilmiştir.

5. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

6. Temyiz Nedenleri

Önceki istinaf dilekçelerinde ileri sürdüğü itirazlarını tekrarlayarak, İlk Derece Mahkemesi karar tarihi olan 26.12.2017 tarihinde davalı vekili Av.... ... ...’in vekillikten çekilme dilekçesinin davalıya tebliğ edilmediğini, davalının yurt dışı adresine yapılan karar tebliğinin davalıya bizzat tebliğ edilmediğini, davalıya sonrasında tebliğ edilen herhangi bir evrak da bulunmadığını, 27.04.2021 tarihinde dosyaya yeni vekalet sunulması ile davalının söz konusu karardan haberdar olduğunu, bu nedenle gerekçeli karar tebliğinin yeni vekaletnamenin dosyaya sunulması tarihi olması gerektiğini, davalının yurt dışı adresine tebliğ gönderilmiş olmasının davalı asilin söz konusu karardan haberdar olması anlamına gelmeyeceğini, davacıların her ne kadar dava dilekçelerindeki taleplerinde miras payları oranında iptal-tescil isteseler de, daha sonraki beyanlarından taşınmazların terekeye döndürülmesi ve bütün mirasçılar adına yapılan işlemlerin varlığından bahsettiklerini, bu nedenle tüm mirasçıların muvafakatinin alınması veya terekeye temsilci atanarak davaya devam edilmesi gerektiğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi ve İlk Derece Mahkemesi karalarının bozulmasını istemiştir.

7. Gerekçe

7.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.

7.2. İlgili Hukuk

7.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

7.2.2. Öte yandan, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Ancak semenin, bir başka ifade ile malın bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinde kuşku yoktur.

7.2.3. Türk Medeni Kanunu’nun 565. maddesinde tenkise tabi sağlar arası kazandırmaların neler olduğu düzenlenmiş, TMK’nin 565/4. maddesinde, “Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar” bu kapsamda sayılmıştır.

7.3. Değerlendirme

7.3.1. Kararın (V/3.) numaralı paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (V/4.) numaralı paragrafda yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.

7.3.2. Ancak, harç hususu kamu düzenine ilişkin olup, re’sen gözetilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Somut olayda; mirasbırakan tarafından temlik edilen ½ payın dava tarihi itibarıyla saptanan değeri 2.318.572,99 TL olup, bu değerden davacıların toplam 15/44 miras payına isabet eden değer olan 790.422,61 TL üzerinden alınması gerekli 53.993,76 TL nispi karar ve ilâm harcından peşin alınan 371,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 53.622,51 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına şeklinde hüküm kurulması gerekirken, fazla harca hükmedilmesi doğru değildir. Ne var ki, anılan hususun düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden İlk Derece Mahkemesi hükmünün bu yönden düzeltilmesi gerekmiştir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; resen yapılan inceleme sonucu Osmaniye 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.12.2017 tarihli 2012/642 Esas, 2017/732 Karar sayılı hükmün 3. bendinde yazılı " Alınması gereken 365.497,32 TL karar ve ilâm harcından peşin yatırılan 371,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 365.126,07 TL‘nin davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına” cümlesinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine, 3.bend olarak “ Alınması gerekli 53.993,76 TL nispi karar ve ilam harcından peşin alınan 371,25 TL harcın mahsubu ile bakiye 53.622,51 TL nispi karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına (Daha önce tahsil edilen var ise tahsilde tekerrüre neden olmayacak şekilde),” cümlesinin yazılmasına, davalı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile hükmün belirtilen şekliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.