"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ASIL DAVA ... İPTALİ -
Taraflar arasında birleştirilerek görülen ... iptali ile tescil davası sonunda İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 05/11/2020 tarihli 2018/578 Esas, 2020/363 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalılar tarafından duruşma istekli, davalı ... ...-... vekili tarafından ayrıca adli yardım talepli olarak temyiz edilmiş olup, Dairece adli yardım talebinin reddine karar verilmesi üzerine temyiz harcının yatırıldığı anlaşılmakla; duruşma günü olarak saptanan 22/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... A.Ş. v.d. vekili Avukat ......, davalı ...... Tic. A.Ş. yetkilisi ...... ve vekilleri Avukat ... ile Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.1. Davacı asıl davada, 849 ada 3 parsel sayılı taşınmazdaki payına İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2005/11258 Esas sayılı ve İstanbul 8. İcra Müdürlüğünün çeşitli dosyaları üzerinden haciz konulduğunu, Sarıyer İcra Müdürlüğünün 2006/116 Talimat sayılı dosyasında taşınmazın cebri icra yoluyla usulsüz olarak satıldığını, satışa esas alınan hiçbir dosyanın yerinde olmadığını, Şirketin böyle bir borçlandırmayı gerektirecek işleminin bulunmadığını, taşınmazın yolsuz olarak davalılar adına tescil edildiğini ileri sürerek, taşınmazın davalılar adına olan ... kaydının iptaline karar verilmesini istemiştir.
1.2. Bozma ilamına uyularak, tescil davası açmak üzere davacıya süre verilmiş; davacı vekili birleştirilen davada, davalılar ... ile ...’nin alacaklı göründüğü muhtelif icra dosyalarında davacı Şirket aleyhinde icra takibi yapıldığını, icra dosyalarına ulaşılamadığını, davacı Şirket yetkililerinin başka bir firması olan ... Co. ile ticari anlaşma çerçevesinde iş yapmak isteyen ...’ın, tahsil ettiği senetleri icra takibine koyduğunu, hukuka aykırı şekilde dava konusu taşınmazın satışını sağladığını, davalı ... ile ... Co. Şirketinin sözleşmesinin feshedildiğini, buna rağmen bütün icrai işlemlerin davacı Şirket aleyhine yürütüldüğünü, davacı Şirketin tarafı olmadığı bir sözleşme ile sahte imza ve kaşelerin basıldığı ve bedeli ödenmiş senetlerin icra takibine konulması suretiyle usulsüz bir şekilde davacı Şirkete ait taşınmazın satıldığını ileri sürerek, dava konusu 849 ada 3 parsel sayılı taşınmazın davacı Şirket adına tescilini istemiş; İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/62 Esas, 2019/105 Karar sayılı 18/03/2019 tarihli kararı ile tescil istekli davanın asıl dava ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
II. CEVAP
1.1. Davalı ... ... yetkilisi ... vekili, dava konusu taşınmazın icradan usule uygun olarak satışa çıkarıldığını, ihalenin kesinleştiğini, davacının muaccel borçları için taşınmazın satıldığını, davacı ile davalı arasında yapılan sözleşme ve senetler uyarınca işlem yapıldığını, tüm tebligatların davacının Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı adresine yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuş; aşamalarda, eldeki davada ... AŞ. ünvanlı bir taraf mevcut olmadığını, ...’nin şahıs şirketi olup, davalının ünvanının ...- ... olduğunu beyan etmiştir.
1.2. Davalı ... Tic. AŞ. vekili, pasif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, Sarıyer İcra Müdürlüğünün 2006/116 Talimat sayılı dosya üzerinden 29/06/2007 tarihinde gerçekleştirilen ihale sonucu dava konusu taşınmazı edindiğini, icra dosyasının tarafı olmadığını, dosya borçlusunu ve alacaklısını tanımadığını, iyiniyetli 3. kişi olduğunu, ihalenin feshi davası açılmadığını belirterek davanın reddini savunmuş; birleştirilen davaya cevaplarında, davacının birleştirilen davayı açtıktan sonra, birleştirilen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesini istediği yönünde dilekçe vererek davasını geri aldığını, bu geri almanın davalı Şirketin de kabulünde olup, birleştirilen davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken Mahkemece birleştirme kararı verildiğini, asıl davada Mahkemece, davacıya tescil davasını açmak üzere ikinci kez 24/09/2019 tarihine kadar süre verildiğini, ikinci sürenin yasal olarak kesin süre olup, davacının açtığı tescil davasını geri alması ve verilen süre içinde yeniden tescil davası açmaması nedeniyle tescil davası açma hakkını kaybettiğini, davalı Şirketin taşınmazı ihaleyle ve iyiniyetli olarak edindiğini, iyiniyetin korunması gerektiğini belirterek, birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEMENİN KARARI
İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01/11/2011 tarihli ve 2010/489 Esas, 2011/337 Karar sayılı kararıyla; eldeki davada icra mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş; kararın taraflarca temyizi üzerine Dairece, “...davanın taşınmazın aynına yönelik olduğu gözetildiğinde bu hali ile HMK'nın 2. maddesi kapsamında bulunduğu, davada görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu tartışmasızdır... Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların bildirdikleri veya bildirecekleri tüm delillerin toplanması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.’’ gerekçesi ile görevsizlik kararı bozulmuş; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/03/2016 tarihli ve 2014/4 Esas 2016/80 Karar sayılı kararıyla Mahkemece, ihalenin usulsüz olduğu iddiasıyla ihalenin feshine ilişkin şikayette bulunulmadığı, ihalenin feshi davası açılmadığı gibi satışın dayanağı icra takibinde ödeme emrinin tebliğine dair işlemin usulsüz olduğu yönünde herhangi bir şikayetin ve davanın da bulunmadığı ve diğer davalılar ile el ve işbirliği içinde olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı ... Ticaret Anonim Şirketi hakkındaki davanın reddine, ... Şirketi ve ... aleyhine açılan davanın ise pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davacı Şirket vekili temyiz etmiştir.
2. Temyiz Nedenleri
İhaleye ilişkin talimat icra dosyası dışında hiçbir dosyanın bulunmadığını, bir dönem ticaret yaptıkları davalı ... ile davacı Şirketin çalışanı olan dava dışı ... tarafından dolandırıldıklarını, dava konusu taşınmazı bu nedenle kaybettiklerini, davacı Şirketin borçlu olmadığını, ancak sahte kaşe kullanılarak düzenlenen senetler ile taşınmazın satışa çıkarıldığını, Şirket kaşesinin dava dışı ...’da bulunduğunu, davalı ... tarafından tahsil edilen senetlerin icra takibine konulduğunu, ancak hiçbir icra dosyasına ulaşılamadığını, yapılan hileli ve usulsüz işlemler ile taşınmazın ihale edildiğini, hilenin araştırılmadığını, ceza dosyasının bekletici mesele yapılmadığını belirterek,kararın bozulmasını istemiştir.
3. Bozma Kararı
(III.) numaralı paragrafta belirtilen İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/03/2016 tarihli ve 2014/4 Esas, 2016/80 Karar sayılı kararı, Dairenin 18/04/2018 tarihli ve 2016/8280 Esas, 2018/9213 Karar sayılı kararıyla; “...Somut olayda, dava dilekçesi içeriğinden ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, çekişme konusu taşınmaz kaydının davalı taraf adına oluşumunun illetten yoksun bulunduğu, bu nedenle yolsuz tescil niteliğinde olduğu iddiasına dayanıldığı anlaşılmaktadır. Bu tür davaların mülkiyet hakkına dayalı olarak her zaman açılabileceği de kuşkusuzdur...Ne var ki, somut olayda yukarıda değinilen biçimde açılmış bir tescil davası bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, öncelikle davacı tarafa tescil davası açması için önel verilmesi, açtığı taktirde eldeki dava ile birleştirilmesi, ondan sonra davacının yolsuz tescil iddiası bakımından gerekli araştırma ve ve incelemenin yapılması, tarafların delillerinin eksiksiz toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yukarıdaki ilkelere uygun düşmeyen gerekçe ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş; Dairenin 13/12/2018 tarihli ve 2018/4562 Esas, 2018/15515 Karar sayılı kararıyla; davalı Ulus Turistik Tesisleri ve Yatırım Tic. Ltd. Şirketi’nin karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
4. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05/11/2020 tarihli ve 2018/578 Esas, 2020/363 Karar sayılı kararıyla; iptal istekli asıl dava ile bozmaya uyulması neticesinde açılan ve asıl dava ile birleştirilen tescil istekli davanın yapılan yargılaması sonucunda Mahkemece, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/300 Esas sayılı dosyasında sanık davalı ... hakkında, hukuki alacağını almak amacıyla sahtecilik suçundan yapılan yargılama sonucunda zamanaşımı nedeniyle davanın düşürülmesine karar verildiği, İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2005/11258 Esas sayılı icra takip dosyasının yapılan aramalara rağmen bulunamadığı, davacı Şirketin sözleşme ve senet metinlerinde adının geçmediği nazara alındığında, yapılan haciz ve satış işlemleri şeklen usulüne uygun görünse de, tapuda yapılan tescil işleminin yolsuz olduğu, ihale alıcısı olan davalı ... Ticaret A.Ş.'nin iyiniyetinin korunamayacağı gerekçesiyle davalı ... Ticaret A.Ş. yönünden iptal tescil istekli asıl ve birleştirilen davanın kabulüne, kayıt maliki olmayan davalılar ... A.Ş. ve ... yönünden asıl ve birleştirilen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; Mahkemenin 30/03/2021 tarihli tashih şerhi ile 05/11/2020 tarihli gerekçeli kararın 4 no’lu bendinin “Davalılar ... A.Ş. ve ... yönünden vekilleri lehine taktir olunan 478.545,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak ... A.Ş. ve ... verilmesine" şeklinde tashihine karar verilmiştir.
V- TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Davalı ... Tic. A.Ş. vekili duruşmalı temyiz itirazlarında özetle; davanın safahatını özetledikten sonra,
2.1.1. Bozmadan sonra Mahkemece 07/02/2019 tarihli duruşmada davacıya, tescil davası açmak üzere 1 aylık süre verildiğini, davacının da 28/02/2019 tarihinde tescil istekli davayı açtığını, bilahare anılan tescil davasına sunduğu dilekçe ile “ davanın açılmamış olduğuna karar verilmesini” istediğini, yani davayı geri aldığını, Mahkemenin ise buna rağmen birleştirme kararı verdiğini, asıl davada Mahkemece 07/03/2019 tarihli ara karar ile davacıya 24/09/2019 tarihine kadar tescil davasını açmak üzere ikinci bir süre verildiğini, davacının geri alma beyanı hakkındaki muvafakatları sorulmadan birleştirme kararı verildiğini, kaldı ki 09/10/2019 tarihli dilekçe ile geri almaya muvafakat ettiklerini, Mahkemece birleştirilen davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken derdest bir dava varmış gibi yargılama yapıldığını, üstelik davacıya verilen ikinci sürenin kesin süre olup, kesin süre içinde de usule uygun bir tescil davası açılmadığını,
2.1.2. Maddi gerçeklere aykırı karar verildiğini, davacı Şirketin senetlerde kefil sıfatıyla kaşe ve imzası bulunduğu halde senet asılları celp edilip incelenmediği gibi sözleşmede kefil olarak yer aldığı halde sözleşmenin de incelenmediğini,
2.1.3. Mahkeme kararına dayanak yapılan İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/300 Esas sayılı dosyasında verilen kararın bozulan eski bir karar olduğunu, en son 2015/116 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan ceza yargılaması sonucu davalı ...’ın beraatine karar verildiğini, yani icra takibine dayanak senetlerde sahtelik olmadığı kanaatine varıldığını, bu ceza dosyası irdelenmeden karar verildiğini, davalı ...’ın sözleşmeye aykırı davrandığına ilişkin delil sunulmadığını, davalı Ulus AŞ’nin iyiniyetli olduğu benimsendiği halde yolsuz tescil nedeniyle iptal tescile karar verildiğini, TMK’nın 1023. maddesine göre iyiniyetinin korunması gerektiğini, davacının iddiasını ispat edemediğini,
2.1.4. Kararın gerekçesiz olduğunu, takibin dayanağı olan senetlerin iptaline dair dava açılmadığını, mülkiyet ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini,
2.1.5. Davanın açılmasına sebebiyet vermeyen davalı Ulus AŞ. aleyhinde harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün 4. fıkrasında diğer davalılar lehine hükmedilen vekalet ücretinin davalı Ulus A.Ş.’den alınması gerektiği gibi hatalı bir ifade kullanıldığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
2.2. Davalı ... ...- ... vekili adli yardım talepli ve duruşmalı temyiz itirazlarında
2.2.1. Eksik incelemeyle karar verildiğini, karar başlığında ... A.Ş. şeklinde davalı gösterilmiş ise de bahsi geçen şirketin eldeki davada taraf olmadığını, davalı ...’ın davacı ile hukuki ilişki kurulduğu tarihte “...” ünvanı ile şahıs şirketi olarak iş ve işlemler yaptığını, ...’nin tüzel kişiliği bulunmadığını,
2.2.2. Temyiz harcını yatırabilecek durumu olmadığından adli yardıma karar verilmesi gerektiğini, her ne kadar davalı ... ...-... hakkında pasif husumet yokluğundan ret kararı verilmiş ise de, hak kaybı olmaması ve hukuki yararı bulunması nedeniyle kararı temyiz ettiğini, ... ...’in de davacı Şirketin yetkili temsilcisi olduğunu, davacı vekilinin İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/33 Esas sayılı dosyasına sunduğu 29/05/2011 tarihli vekaletnamede vekil edenin davacı .... ... ve Tic. Ltd. Şti’ni temsilen ... ...... olarak belirtildiğini, Mahkemece bu yönde hiçbir araştırma yapılmadığını, sözleşme ve senetlerde davacı Şirketin adının geçip geçmediğinin incelenmediğini, İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/116 Esas sayılı (yeni 2017/791 Esas) dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesinde senetler üzerinde davacı Şirket yetkililerinin imzaları ile davacının kaşesinin olduğu saptanmış iken eldeki davada Mahkemece, davacı Şirket adının ve kaşesinin olmadığı sonucuna ne şekilde vardığının anlaşılamadığını, davacı ile davalı arasında yapılan sözleşmelerde Türkiye’de bulunan davacı Şirketin yetkilisi ... tarafından Şirket adına kefil olarak imza atılacağı yönünde ibare bulunduğunu, davacı Şirket yetkililerinin, dava konusu taşınmazın cebri icra ile satılması sonucunu doğuran ticari ilişkiyi ve sözleşmeyi, Türkçeyi bilmedikleri için anlayamadıkları yönündeki iddianın gerçek dışı olduğunu, hem ... hem de İngilizce hazırlanan sözleşmelerde davacı Şirketin kefil olarak belirtildiğini,
2.2.3. Davacının, tescil istekli açtığı birleşen davayı geri aldığını, ancak Mahkemece verilen süre içinde de yeni bir dava açılmadığını, bu nedenle de davanın reddi gerektiğini,
2.2.4. Kısa kararda vekalet ücretlerine hükmedilmediğini, gerekçeli kararda yer alması gereken bütün hususların kısa kararda da yer alması gerektiğini, kısa karar- gerekçeli karar çelişkisi olduğunu, hükmün 4. fıkrasındaki vekalet ücretine ilişkin hükmün anlaşılamadığını,
2.2.5. Davalının ... AŞ- ... olmayıp “...-...” olarak yazılması gerektiğini,
2.2.. Mahkeme kararın denetime açık bir gerekçe ihtiva etmediğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı ... iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin ... kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “... kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1025. maddesinde, "Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse ... sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır." düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar ... siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Somut olayda; dosya içeriği ve toplanan delillere, eksiğin giderilmesi suretiyle getirilen kayıtlara göre, ... Müdürlüğünün 20/07/2007 tarihli Tescil İstem Belgesinde, dava konusu 849 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 19496/19885 payının davacı ... ... ve Tic. Ltd. Şirketi adına kayıtlı iken, Sarıyer İcra Müdürlüğünün 17/07/2007 tarih 2006/116 Talimat sayılı tescil yazısı ile anılan payın 1.215.000,00 TL bedelle davalı ... Tic. Ltd. Şirketine ihale edildiğinin, ihalenin kesinleşmesi nedeniyle ihale alıcısı adına tesciline karar verildiğinin belirtildiği ve anılan payın ihale alıcısı davalı ... Tic. Ltd. Şirketi adına 20/07/2007 tarihinde tescil edildiği,
3.3.2. Sarıyer İcra Dairesinin 2006/116 Talimat sayılı dosyasına göre; İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2005/11258 Esas sayılı dosyasından yazılan 07/12/2005 tarihli talimat yazısında, alacaklının ... yetkilisi ..., borçlunun ... ... ve Tic. Ltd. Şirketi, borç miktarının 58.778.448.000 TL olup, dava konusu taşınmazdaki çekişmeli payın kıymet taktirinin yapılmasının istenildiği, yine 2005/11258 Esas sayılı dosyadan Sarıyer İcra Müdürlüğünün 2006/116 Tal. Sayılı dosyasına yazılan 11/01/2007 tarihli talimat yazısında, alacaklının ... yetkilisi ..., borçlunun ... San. Dış Tic. Ltd. Şti., borç miktarının 64.275,00 TL olup, çekişmeli taşınmazın satılarak paraya çevrilmesinin istenildiği, yine 27/04/2007 tarihli talimat yazısı ile satış istenildiği, anılan esas icra dosyasından davacı ... ... ve Tic. Ltd. Şti. adına kayıtlı çekişme konusu pay üzerine 01/09/2005 tarihinde haciz şerhinin işlendiği, dava konusu 849 ada 3 parsel sayılı taşınmazın çekişmeye konu 19496/19885 payının 29/06/2007 tarihli ihale ile davalı ... Tic. Ltd. Şti.ne 1.215.000,00 TL bedelle ihale edildiği, ihalenin kesinleştiği, Sarıyer İcra Dairesinin 2006/116 Talimat sayılı dosyasından ... Müdürlüğüne yazılan 17/07/2007 tarihli tescil yazısında, alacaklının ... yetkilisi ..., borçlunun .... San. Dış Tic. Ltd. Şirketi olduğu, dava konusu 849 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 19496/19885 payının 29/06/2007 tarihli ihale ile 1.215.000,00 TL bedelle ihale alıcısı olan davalı ... Tic. Ltd. Şti.’ne ihale edildiği, ihalenin kesinleştiği belirtilerek taşınmazın ihale alıcısı adına tescilinin istenildiği,
3.3.3. İstanbul 14. İcra Müdürlüğünün 2005/11258 Esas sayılı icra dosyasının infaz edilerek kapatıldığının ve bulunamadığının bildirildiği,
3.3.4. Dairenin dosya eksiklik talep yazısı gereğince Uyap ortamından gönderilen ceza dosyası kapsamına göre; müşteki ...’nin alınan savcılık ifadesinde, S. ...’da kurulan ... adındaki tatlı şirketinin yetkili temsilcisi olduğunu, ancak Türkiye’de kurulu davacı ... ve ... Tic. Ltd. Şti.'nin yetkili temsilcisi olmayıp anılan şirkette ortak olduğunu, sözleşmenin 3. bölümünde ... Ltd. Şti.'nin yetkilisi olarak yazıldığını fark etmediğini, yeteri kadar ... bilmediğini, senetlere ... sahte kaşesi yaptırılarak basıldığını, ... Şirketi olarak borçlu imzasının kendisine ait olduğunu, solunda bulunan kefil imzasının kime ait olduğunu bilmediğini, senedi verdiğinde davacı ... kaşesinin bulunmadığını beyan ettiği; müşteki ...’nin alınan savcılık ifadesinde, davalı ... ile çikolata üretim makinaları alımı üzerine bir sözleşme imzaladıklarını, bir miktar peşin ödeme yaptıklarını, kalan kısım için de borçlusu ..., kefili de kardeşi ... olan senetler verdiklerini, şirketlerin birinin Türk birinin ... şirketi olduğunu, ... Şirketinin borcu için davacı ... Şirketinin taşınmazına haciz konulmayacağını, usulsüz işlemlerle davacı ... taşınmazının satıldığını, bugüne kadar korktuğu için davalı ... hakkında şikayetçi olmadığını, zira tehdit edildiğini, icra dosyalarının kayıp olduğunu beyan ettiği; davalı-şüpheli ...’ın alınan savcılık ifadesinde, 1999 yılında her iki şirketin de yetkili temsilcisi olduğunu söyleyen ... ...’nin geldiğini ve çikolata makinesi almak istediğini, makinelerin bedelinin 1999 yılında 320.000 USD olduğunu, sözleşmenin ikinci sayfasında ... Şirketinin borçlu olduğu 33 adet dolar bazında senet düzenleneceğinin, Türkiye’de bulunan davacı ... Şirketinin yetkilisi olan ...’nin de kefil olarak imza atacağının kararlaştırıldığını, amacın davacı ... kefil olması olduğunu, yoksa ...’in şahsi olarak kefilliğini almak olmadığını, sözleşmeyi ...’a götürdüğünü ve ... ile ...’nin imzaladıklarını, kendisinin de sözleşmeyi imzaladığını, protokol gereği 33 adet, borçlusu..., kefili davacı ... Ltd. Şti. olan, her biri 6.787 USD bedelli, 15/07/1999 tarihinden başlayıp 15/03/2002 tarihinde biten senetleri imzalatarak aldığını, davacı ... kaşelerinin senetlere basıldığını, 6 tanesinde ... kaşesi olmadığını, senetlerin hiçbiri ödenmediği halde malları teslim ettiğini, kalan teslimatı almadıklarını, 2005 yılına kadar senetleri takibe koymadığını, 2005 yılında 33 adet senedi takibe koyduğunu, birkaç tane takip yapıldığını ve davacı Şirketin Sarıyer’deki taşınmazı satılarak alacağını aldığını, senetlerin şu anda kendisinde olduğunu, herhangi bir alacağı kalmadığını beyan ettiği,
3.3.5. İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/11/2013 tarihli 2011/300 Esas 2013/364 Karar sayılı kararına göre, katılanlar davacı ... ... ve Tic. Ltd. Şti ile dava dışı ......, sanık-davalı ..., suç vasfı hukuki alacağını almak amacıyla sahtecilik, suç tarihi 15/01/2005 olup, Mahkemece, dava zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle kamu davasının düşürülmesine (ortadan kaldırılmasına) karar verildiği, anılan kararın temyiz üzerine Yargıtay 21.Ceza Dairesinin 13/05/2015 tarihli 2015/9309 Esas, 2015/1033 karar sayılı kararı ile; “sanık hakkında, katılanlar tarafından kendisine ticari ilişki nedeniyle verilen 33 adet bononun karşılığı olan makineleri katılanlara teslim etmediği gibi, bonoları iade de etmediği, uzun bir süre elinde beklettikten sonra sahte kaşe ile katılan ... Şirketini bonolarda kefil olarak gösterip şirket aleyhine icra takibi yaptığı ve takip sonucunda katılan şirkete ait taşınmazı icra yoluyla satışını sağlamak suretiyle “resmi belgede sahtecilik” ve “nitelikli dolandırıcılık” suçlarını işlediği iddiasıyla açılan davada; sanık müdafii tarafından sunulan dilekçe içeriği ile dosyada bulunan takip taleplerine göre suça konu senetlerin farklı icra dosyalarıyla 15.01.2005, 16.05.2006, 27.11.2006 tarihlerinde takibe konulduğunun anlaşılması karşısında, resmi belgede sahtecilik suçu yönünden suç tarihinin 15.01.2005-27.11.2006 arasında; dolandırıcılık suçu yönünden ise katılan şirkete ait taşınmazın icra yoluyla satışına ilişkin icra dosyasında işlemlerin tamamlanarak reddiyat makbuzunun düzenlendiği 17.07.2007 tarihi olduğu cihetle, dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarının birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olup gerçek içtima kuralları uyarınca, yargılamaya devamla delillerin değerlendirilerek suç tarihlerinin belirlenip sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, iddianamede “sahtecilik” ve “dolandırıcılık” şeklinde anlatılan eylemlerin kül halinde 765 sayılı TCK'nın 347/1. maddesindeki “gerçek bir durumun belgelenmesi amacıyla resmi belgede sahtecilik” suçunu oluşturacağından bahisle suç vasfı ve suç tarihlerinde yanılgı ile zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesinin bozmayı gerektirdiği” gerekçesi ile bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/116 Esas 2016/261 Karar sayılı 24/06/2016 tarihli kararı ile “sanık ... hakkında, resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından kamu davası açılmış ise de, ceza mahkemesince aldırılan 06.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda, bonoların ön yüzünde bulunan borçlu ve kefil imzalarının katılanlar ...'ya ait olduğu anlaşılmakla, yüklenen suçların sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı” gerekçesiyle sanığın beraatine karar verildiği; anılan kararın temyiz üzerine Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2017/192 Esas 2017/5227 Karar sayılı 06/07/2017 tarihli kararı ile, “ suç konusu senetler hakkındaki 17/05/2013 tarihli ... Müdürlüğü grafoloji ve sahtecilik uzmanının raporu ile 06/05/2016 tarihli grafoloji ve sahtecilik uzmanının raporu arasında çelişki bulunduğunun anlaşılması karşısında, suça konu belge üzerinde imza incelemesi yaptırılarak raporlar arasındaki çelişki giderilip, 33 adet senet aslının ön ve arka yüzlerindeki yazı ve imzaların kimin eli ürünü olduğu ve de sahte olarak senetlerin ön yüzlerine basıldıkları iddia edilmiş olan ... ... ve Ticaret Limited Şirketi yazılı kaşelerin sahte olup olmadığı konusunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesinden rapor alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun taktir ve tayini gerekirken, eksik araştırma ile her iki suçtan beraat hükmü kurulmasının yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği; bozma sonrası İstanbul 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/291 Esas sayılı dosyası üzerinden yargılamaya devam olunduğu ve bozmaya uyularak raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi, suça konu 33 adet senedin ön ve arka yüzündeki yazı ve imzaların kime ait olduğunun, senetlerin ön yüzüne basıldığı iddia edilen ... ... Tic. Ltd. Şti. yazılı kaşelerin sahteliği hususunda rapor düzenlenmesinin Adli Tıp Kurumundan istenildiği ve ceza yargılamasının devam ettiği,
3.3.6. Ceza yargılamasında alınan ......’nin 17/05/2013 tarihli raporuna göre; 33 adet senet üzerinde inceleme yapıldığı, “ ...inceleme konusu alacaklı ...(...), ödeyecek ... adlarına düzenlenmiş, 15/05/1999 tanzim tarihli, 2 den 34 e kadar numaralandırılmış, 6.787 USD meblağlı 33 adet senet aslının ön yüzlerindeki el yazılarının, mevcut mukayese el yazılarına kıyasla ...... tarafından düzenlenen 06/05/2016 tarihli rapora göre; inceleme konusu 33 adet senedin arka yüzündeki ciro imzalarının ve ad soyad yazılarının davalı ...’ın eli ürünü olduğu, 33 adet senedin ön yüzlerinde pul üstlerinde üst tarafta ve pul dışında sol alt tarafta atılı imzaların ...’in eli ürünü olduğu, 33 adet senedin ön yüzünde pul üstlerinde alt tarafta ve pul dışında sağ alt tarafta atılı imzaların ...’nin eli ürünü olduğu, 33 adet senedin ön yüz dolum yazılarının ...... ve ...’ın eli ürünü olmadığı şeklinde kanaat bildirildiği anlaşılmaktadır.
3.3.7. Eldeki dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı ... iptali ve tescil istemine ilişkin olup, davacı Şirket tarafından borçlusu olmadığı senetlerin icra takibine konu edildiği ve usulsüz işlemlerle icra takibinin kesinleştirilip davacı Şirket adına kayıtlı çekişme konusu payın davalı .... Şirketine ihale edildiği, icra dosyalarının bulunamadığı iddiasıyla eldeki davanın açıldığı, icra takibiyle ilgili esas icra dosyasının infaz edilerek kapatıldığının ve bulunamadığının bildirildiği, davacı tarafın iddialarıyla ilgili devam etmekte olan bir ceza yargılamasının bulunduğu; eldeki davada Mahkemece, tescilin yolsuz olduğu benimsenmek suretiyle kayıt maliki davalı Şirket yönünden davanın kabulü ile iptal tescile karar verildiği açıktır.
Ne var ki, Mahkemece, hükme yeterli bir araştırma ve incelemenin yapıldığından söz etmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca; icra takibine konu senetlerin tanzim tarihleri itibarıyla, davacı Şirketin yetkili temsilcisinin kim ya da kimler olduğunun belirlenmesi, bunun belirlenmesinden sonra icra takibine konu senetlerin keşidecisi, davacı ... ... ve Tic. Ltd. Şirketi’nin temsilcisi gözüküyor ise imzaların temsilciye ait olup olmadığının tespiti açısından lüzumu halinde ceza dosyasından alınacak rapor sonucunun beklenilmesi gerekirken, bu hususların göz ardı edilerek eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Öte yandan; asıl davada dava dilekçesinde ..., ... yetkilisi ... olarak gösterilen davalının, birleştirilen davada dava dilekçesinde ... AŞ. olarak gösterildiği; yine asıl davada ... Tic. Ltd. Şirketi olarak gösterilen davalının, birleştirilen davada ... Tic. AŞ. olarak gösterildiği anlaşılmakla davalılar yönünden davalı sıfatının doğru olarak belirlenmesi gerekirken, değinilen husus açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulması da doğru olmamıştır.
Bunun yanı sıra; harç kamu düzenine ilişkin olup, Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca, çekişme konusu payın değerinin asıl dava tarihi olan 28/12/2010 tarihi itibarıyla keşfen saptanıp dava değerinin belirlenmesi gerekirken, 2020 yılı itibarıyla değerin belirlenmesi doğru değildir.
Kabule göre ise; iptal tescil hükmü kurulurken kayıt maliki davalı Şirketin, ... Tic. AŞ. olarak hüküm yerinde belirtildiği, ancak ... kaydında çekişmeli payın kayıt malikinin ... Tic. Ltd. Şirketi olarak kayıtlı olduğu görülmekle, bu husus açıklığa kavuşturulmadan infazda tereddüt oluşturacak biçimde hüküm kurulması isabetli olmadığı gibi; vekalet ücreti konusunda tashihle yapılan düzeltme de doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile hükmün (6100 Sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 Sayılı HUMK.'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının reddine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... ... AŞ. vekili için 3.815,00 TL, gelen temyiz eden davalı ... AŞ. vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacı Şirketten alınmasına, alınan peşin harcın yatıran tarafa geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.