Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8055 E. 2021/7569 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın taşınmazını satış yoluyla devretmesinin muris muvazaası içerip içermediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı mirasçının, mirasbırakanın satış işleminin gerçekte bağış amacıyla yapıldığı ve mirastan mal kaçırma kastı taşıdığı iddiasını ispatlayamaması gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tescil kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinafı üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan kardeşi ...'nun 5 parsel sayılı taşınmazı, 10/03/2006 tarihinde dava dışı ... ...’na, ...’nın da 17/12/2010 tarihinde mirasbırakanın eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakan ve davalı eşinin taşınmazda oturmaya devam ettiklerini, anılan temliklerin, mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.

Davalı, taşınmazı bedelini ödemek suretiyle satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın davalı ...’ya temlik edildikten sonra mirasbırakan ve eşinin oturmaya devam ettiği, mirasbırakanın ekonomik durumunun iyi olduğu, taşınmaz satmasını gerektirecek ihtiyacının olmadığı, davalının taşınmazı satın alabilecek maddi imkanının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinafı üzerine, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1959 doğumlu mirasbırakan ...’nun 18.06.2016 tarihinde ölümü üzerine geride mirasçı olarak, davacı kardeşi, davalı eşi ve dava dışı yeğenleri kaldığı, mirasbırakan Ahmet Hasip’in 5 parsel sayılı 80,26 m2 miktarlı bahçeli iki katlı kargir ev vasıflı taşınmazı 10/03/2006 tarihinde dava dışı ... ...’na temlik ettiği, ...'nın da 27/12/2010 tarihinde davalı ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır

Öte yandan, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.

Somut olaya gelince, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın asıl amaç ve iradesinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde ortaya çıkarılmasının önem arz ettiği, böylesi bir iddianın ileri sürülmesi halinde ispat külfetinin davacı tarafa ait olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki, dinlenen davacı tanıklarının mirasbırakanın dava dışı ...’ya yaptığı temlik ile ilgili bilgilerinin bulunmadığı, ortak tanık olarak dinlenen ...’nın mirasbırakanın ihtiyacı olduğu için taşınmazı sattığını belirttiği, mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgunun ortaya konulamadığı, salt bedeller arasındaki farkın da muvazaanın ispatında yeterli olmadığı, mirasbırakanın yaptığı temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiasının davacı tarafça ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 373/1. maddesi uyarınca Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Ayvalık 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.12.2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.