"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, bedel davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Mahkeme kararının bozulmasına dair verilen karara Mahkemece uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 29/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, kardeşinin eşi olan davalı ...’i 26.03.1998 tarihinde vekil tayin ettiğini ancak davalı ...’ın vekalet yetkisini kötüye kullanarak 527 ada 67 parsel sayılı taşınmazdaki 286/20043 payını 18.09.1998 tarihinde eşi ...'e devrettiğini, satışın gerçek olmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalıların mirasbırakanı adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazın bedelinin dava tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada ... mirasçılarından ... davaya dahil edilmiştir.
II. CEVAP
Davalılar ve dahili davalı, davacının taşınmaz üzerindeki binanın kaba inşaatı bittiğinde taşınmazı ...'e devretmek istediğini, inşa ettiği binayı kendi kullanmak isteyen ...’in de taşınmazı satış bedelini ödeyerek devraldığını, davacının Almanya’da ikamet etmesi sebebi ile satış işlemini tamamlamak için davalı ...’i vekil tayin ettiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 28/06/2016 tarihli ve 2014/357 E., 2016/328 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı ancak davacıya satış bedelinin ödenmediği gerekçeleri ile tapu iptal ve tescil isteminin reddine, terditli olarak talep edilen bedel isteminin kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 17/06/2020 tarihli ve 2016/16373 E., 2020/2798 K. sayılı kararıyla; ''... Hemen belirtmek gerekir ki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile tapu iptal tescil isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacıların temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine. Davalıların temyiz itirazlarına gelince; ...davacının dava konusu taşınmaza ilişkin özel olarak düzenlettiği vekaletname ile davalı ...’ı vekil tayin ettiği, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının beyanlarından davalıların mirasbırakanı olan ... ...’nin davacı için altın alımı yaptığı, ekonomik durumunun iyi olduğu, dava konusu taşınmaz üzerindeki binayı davalıların mirasbırakanı ... ...’nin kullandığı, davacının da yurt dışından geldiğinde kardeşi ...’in yanında kaldığı, uzun süre davacının bu taşınmazda hak iddia etmediği, kullanıma ses çıkarmadığı, davacının kardeşi olan davalı tanığı ...’in beyanlarına göre ise davalıların davacıya taşınmazın bedeli de dahil edilerek 140.000 Euro teklif ettikleri ve davacının da bu bedeli aldığı ancak davalıların yazılı olarak anlaşma yapma teklifini kabul etmediği, daha sonra da eldeki davayı açtığı anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, 4721 sayılı TMK’nin 6. ve 6100 sayılı HMK’nin 190. maddeleri uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. Eldeki davada davacı, 1998 yılında yapılan satış işleminin iradesine aykırı ve kendisini zararlandırma kastı ile yapıldığını kanıtlamak zorundadır. Ne var ki, toplanan deliller ile iddia kanıtlanabilmiş değildir. O halde, yukarıda yer verilen somut olgular ve ilkeler birlikte değerlendirildiğinde; çekişmeye konu satış işleminin davacının iradesine uygun olduğu, aksinin kanıtlanamadığı, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı ve satış bedelinin davacıya ödendiği sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, davanın tümden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bedel istemi bakımından yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi satış bedelinin ödenmediği gerekçesi ile vekil ... dışındaki diğer davalıların da bedelden sorumlu tutulmaları isabetli değildir.'' gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuş, davacı vekilinin karar düzeltme isteği Dairenin 08/10/2020 tarihli ve 2020/2339 E. 2020/4890 K. sayılı ilamı ile reddedilmiştir.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 15/06/2021 tarihli ve 2020/252 E., 2021/211 K. sayılı kararıyla; bozma ilamında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle, vekaletnameden kaynaklı istemin diğer alışverişlerden ayrılarak sonuca varılmasının mümkün olmadığı, mirasbırakanlarının ölümünün ardından davalılar ile davacının aralarındaki hesabı kapatmak için birden fazla toplantı yaptıkları ve 140.000 EURO üzerinden anlaştıkları, bu anlaşmanın taraflar arasındaki tüm alışverişin ve işlemlerin sonuçlarına ilişkin olduğu, davalıların bu bedeli ödedikleri gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili duruşma istekli olarak temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ...'in satış işleminden davacıyı haberdar etmediğini ve satış bedelini ödemediğini, satış bedelinin ödendiğini gösterir bir belge sunulmadığını, davalıların ödeme hususunu ispat edemediklerini, bu nedenle davalı ...'ın her halükarda satış bedelinin ödenmemesinden dolayı vekil tayin edene karşı sorumlu olduğunu, davacının birikimlerinin çoğunu ölen kardeşi ... ...’ye gönderdiğini, davalı ...'ın vekalet görevini kötüye kullandığını, öncelikle davanın tüm davalıların sorumluluğu ile kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ancak bu talebin uygun görülmemesi halinde, en azından taşınmazın bedelinin davalı ...'den tahsiline karar verilmesi gerektiğini, davacının ekonomik durumunun iyi olduğunu ve davalılardan haksız bir kazanç elde etmeye ihtiyacı bulunmadığını, davacının dava konusu taşınmazını yıllarca kardeşinin kullanmasına müsaade etmiş olmasının, taşınmazı kardeşine sattığı ve bu yüzden kardeşinin kullanımına ses çıkarmadığı anlamına gelmeyeceğini, davacının Almanya'dan geldiğinde kardeşi tarafından kullanılan dava konusu taşınmazda kaldığında, kardeşinin mülkünde değil bizzat kendi mülkünde kaldığını, kendi mülkünü kullandığını düşündüğünü, dinlenen tanıkların beyanlarının incelenerek birlikte değerlendirilmesini talep ettiklerini, tanık ...'in ifadelerinin satış bedelinin ödendiğini değil, ödenmediğini gösterdiğini, davalılar tarafından 140.000 Euro'nun ödenmiş olmasının dava konusu taşınmazın bedelinin ödendiği anlamına gelmeyeceğini, bu para dava konusu taşınmazın bedeli için ödenmişse, bunun davalı ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığının apaçık göstergesi olduğunu, zira bu öedemenin davanın açılmasından çok kısa bir süre önce yapıldığını, satış işleminin üzerinden de yaklaşık 16 yıl geçtiğini, kaldı ki bu bedelin dava konusu taşınmazın satış bedeli olarak ödenmediğini, davalıların bu ödemeleri kendilerince bir davanın açılmasını engellemek için yaptığını, dava konusu taşınmazın bedeli ile ilgili olmadığını, davacının; müteveffa kardeşi ve yeğenlerinden olan alacakları karşılığı ödeme yapıldığını, satış bedelinin ödendiği yönündeki tespit ve değerlendirmenin yanlış olduğunu, diğer tanıkların beyanlarının dikkate alınmadığını, dosyaya sunulmuş olan ödeme dekontlarının incelenmediğini ve tüm delillerin birlikte değerlendirilmediğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390. Maddesinde) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV./2.) no.lu bendinde yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, kararın (IV./3.) no.lu bendinde yer verilen Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.