Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8139 E. 2021/6022 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yargıtay Hukuk Dairesinin, muris muvazaası iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında verdiği bozma kararına uyulması sonucu davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın ihlal edilip edilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Yargıtay dairesinin verdiği bozma kararında, davalılardan bazılarının temyiz etmemiş olması nedeniyle davacı lehine oluşan usuli kazanılmış hakkın göz ardı edilerek davanın tümden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ve bu durumun maddi hata oluşturduğu, maddi hataya dayalı bozma kararına uyulması ile davalılar lehine usuli kazanılmış hak doğmayacağı gözetilerek, direnme kararının davacı yönünden kaldırılmasına ve usuli kazanılmış hakları da gözetilerek yeniden hüküm kurulması için dosyanın bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS

Taraflar arasındaki davadan dolayı Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 24.11.2020 tarihli ve 2020/136 Esas - 2020/199 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 21.04.2021 tarihli ve 2021/907 Esas - 2021/2456 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde birleştirilen davada davacı ... vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Asıl ve birleştirilen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel ve tenkis isteğine ilişkindir.

Asıl davada davacı, mirasbırakanları ... ...'ın 180 ada 5 ve 181 ada 5 parsel sayılı taşınmazlarını 01/07/2008 tarihinde torunu olan davalı ...’a satış sureti ile temlik ettiğini, işlemin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline,olmadığı takdirde tenkisine, birleştirilen davada davacı, mirasbırakanları ... ...’ın 183 parsel sayılı taşınmazını davalı kızı ...’e, 507 parsel sayılı taşınmazdaki 50/192 payını davalı ...’a, yine 507 parsel sayılı taşınmazdaki 4200 m2 lik kısmı davalı torunu ...’a devredilmek üzere davalı ...’a, 338 parsel sayılı taşınmazını davalı torunu ...’a, 506 parsel sayılı taşınmazdaki 103/203 payını davalı kızı ...’ye satış göstermek sureti ile temlik ettiğini, yine 506 parsel sayılı taşınmazdaki kalan payını ise davalı ...’nın borcu için sattığını, bedelinin ...’nın borcu için ödendiğini, yapılan tüm işlemlerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde payı oranında bedellerinin davalılardan tahsiline, olmadığı takdirde tenkisine ve mirasta denkleştirmeye karar verilmesini istemişlerdir.

Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., çekişme konusu 180 ada 5 ve 181 ada 5 parsel sayılı taşınmazların temlikinin gerçek bir satış olup satış bedelinin de ödendiğini, ayrıca kanser hastası olan murisin tüm bakım ve ihtiyacı ile ilgilendiğini, tüm masrafları karşıladığını, mirasbırakan adına kayıtlı pek çok taşınmazın bulunduğunu, ayrıca murisin tüm mirasçıları kapsar nitelikte paylaştırma yaptığını, birleştirilen davada davalı ..., aleyhine açılan davada dava konusunun gizli bağış olacağını, tenkis talebi yönünden değerlendirildiğinde 1 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, birleştirilen dosyada davalı ..., muris ... ... ile aralarında harici satış sözleşmesi düzenlendiğini, ayrıca murisin satış bedelinin tamamını aldığına ve bu satıştan dolayı hiç bir hak ve alacağı kalmadığına ilişkin 11/07/2011 tarihli ibraname ile kendisini ibra ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, temlik işleminin muvazaalı olduğu gerekçesi ile asıl davanın kabulüne, birleştirilen davada 507 parsel sayılı taşınmazın 50/192 payının davalı ...'a yapılan temliki dışındaki tüm taşınmaz temliklerinin gerçek bir satış işlemi olmadığı, temliklerin muvazaa ile illetli olduğu gerekçesiyle bu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, 507 parsel sayılı taşınmazın 27/04/2007 tarihinde 50/192 payının davalı ...'a temlikine ilişkin işlemin gerçek satış olduğu gerekçesi ile bu kısma yönelik davanın reddine, birleştirilen dosyada 506 parsel sayılı taşınmazın 500/1015 payının satışından elde edilen paranın davalı ...’nın borcu için kullanıldığı hususunun ispat edilemediği gerekçesi ile davalı ... yönünden davanın reddine daire verilen karar, birleştirilen dosya davacısı ... ve davalılar ... ve ...'ın temyizi üzerine Dairece, “...asıl ve birleştirilen davalarda dinlenen tanıklar mirasbırakanın mirasçılarıyla bir problemi olduğu yönünde ya da başka bir ifade ile çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir olgu ortaya koyamamışlardır. Hal böyle olunca, muris muvazaası iddialarının kanıtlanamadığı gözetilerek asıl ve birleştirilen davaların tümden reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl ve birleştirilen davaların reddine dair verilen karar Dairece onanmıştır.

Her ne kadar Dairece 2016/15874 Esas, 2019/6578 Karar sayılı ve 17/12/2019 tarihli bozma ilamında asıl ve birleştirilen davaların tümden reddine karar verilmesi gerektiği belirtilmişse de, temyize konu karara karşı birleştirilen dosya davacısı ... ile davalılar ... ve ... temyiz talebinde bulunmuş, ancak aleyhine hüküm kurulan davalı ... ve ... kararı temyiz etmemiştir. Buna rağmen Dairenin bozma ilamında davacının anılan davalılar yönünden usuli kazanılmış hakları gözden kaçırılarak asıl ve birleştirilen davaların tümden reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle hüküm bozulmuş, davacı ve birleştirilen dosya davacısı ...’nin karar düzeltme talepleri reddedilmiş, sonrasında Mahkemece asıl ve birleştirilen dava reddedilmiş, bu karar 21/04/2021 tarihli ilamla onanmıştır.

Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 E., 1988/89 K. sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir.” şeklinde tanımlanmakta olup ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları da bulunmaktadır.

Bilindiği üzere Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç, her türlü değer yargısının dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak nitelikte, tartışmasız ve açık bir maddi hataya dayanıyor ve onunla sıkı sıkıya bağlı ise maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğmaz. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt V, 2001, s.4798 v.d.)

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; Yerel Mahkemece 03/05/2016 tarihli karar ile davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı ... ve ... tarafından temyiz edilmemesi karşısında davacı lehine bu davalılar yönünden usuli müktesep hakkın oluştuğu, Dairece davanın tümden reddinin gereğine değinilen 17/12/2019 tarihli bozma ilamına uyulmakla ilamın maddi hataya dayalı olması nedeniyle davalılar lehine usuli müktesep hakkın oluştuğundan söz edilemeyeceği gözetilerek birleştirilen dosya davacısı ... vekilinin karar düzeltme talebinin KABULÜ ile Dairenin 21/04/2021 tarih 2021/907 Esas - 2021/2456 Karar sayılı onama kararının karar düzeltme talebinde bulunan birleştirilen dosya davacısı ... yönünden KALDIRILMASINA, davacının usuli müktesep hakları da gözetilmek suretiyle yeniden hüküm kurulması için hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine, 25/10/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.