Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8270 E. 2023/2396 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından inançlı işlem iddiasına dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafın inançlı işlem iddiasını ispatlayacak yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı sunamaması ve tanık beyanlarıyla da ispatlanamaması gözetilerek yerel mahkemenin ret kararı, karar ve ilam harcı yönünden düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, yöneticisi olduğu ... ... Kooperatifi hissesi satın alan, ancak daha sonra almaktan vazgeçen dava dışı ...'a tarafınca senet verildiğini, ...'ın eşi olan davalı ...'ın senetlere TEFE faizi uyguladığını, ödemelere rağmen borcunun gittikçe arttığını, davalılardan ...'ın tefecilik yaptığını, tefecilik dolandırıcılık iddiası ile ... Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğunu, borçtan düşülmesi için davalı adına otomobil tescil ettirdiğini, en son kendisi hakkında başlatılan icra takiplerinden bunaldığını ve davalı ...'in önerisi ile dava konusu 2440 parsel sayılı taşınmazdaki 31 no.lu bağımsız bölümünü 11.11.2008 tarihinde davalı ...'a borç ödendiğinde iade edilmek üzere devrettiğini,...'un da aynı taşınmazı tekrar davalı ...'e devrettiğini, evin borcunu ödeyip geri almak istediğini, ancak davalının devretmediğini ve kandırıldığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davanın zaman aşımı süresinin 1 sene olup, tapunun devredildiği 11.11.2008 tarihinden bu yana 1 yıllık sürenin dolduğunu, Mahkemenin 2009/408 E. - 2010/571 K. sayılı kararı ile de davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğinden aynı konuya ilişkin bu dava nedeniyle kesin hükümden davanın reddi gerektiğini, davalı ...’un taşınmazı bedeli karşılığında aldığını, daha sonra da paraya ihtiyacı olması nedeniyle amcası olan diğer davalıya sattığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28.07.2011 tarihli ve 2010/886 Esas, 2011/578 Karar sayılı kararıyla, davacının hile iddiasına dayalı davasını 1 yıllık süre içerisinde açmadığı ve davanın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

B. Bozma Kararı

Dairenin 22.05.2012 tarihli ve 2012/1573 Esas, 2012/5932 Karar sayılı kararıyla, "... HMK'nın 33. (HUMK 76.) maddesi hükmü uyarınca olayları bildirmek taraflara hukuki nitelendirmeyi yapmak ve ona uygun yasal düzenlemeyi tayin ve tespit ederek uygulamak mahkemeye aittir. Eldeki davada, iddianın ileri sürülüş biçimi, dava dilekçesinin içeriği ve dosyada mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının, temlik işleminin inanca dayalı (teminat mukabili temlik) olduğu iddiasına dayandığı anlaşılmaktadır. ... Somut olaya gelince; Mahkemece bu yönde inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle inançlı işlem yönünde soruşturma yapılması gerekirken, nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre de, davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı kabul edilse bile ... Borçlar Kanunu'nun 28 ve 31. maddesi uyarınca davacının hileyi ve faili öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde yaptığı sözleşmeyle bağlı olmadığını belirtmesi yeterli olup ihtar hiçbir şekle bağlı değildir. Bu iradenin karşı tarafa 1 yıl içerisinde yöneltilmesi ile hak düşürücü süre ortadan kalkar. İptal davası süreye bağlı olmadan açılabilir. Mahkeme gerekçesine esas alınan ve davacı tarafından 16.07.2009 tarihinde açıldığı anlaşılan ve açılmamış sayılmasına karar verilen dava ile davacının sözleşme ile bağlı olmadığını, 1 yıllık süre içerisinde belirtmiş olduğu gözetildiğinde, davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmesi de isabetli değildir. ” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 22.06.2021 tarihli ve 2013/138 Esas 2021/348 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafın, inanç sözleşmesinin ispatı yönünden yazılı delil ve yazılı delil başlangıcı ibraz edemediği, tanık beyanlarıyla davanın ispatlanamayacağı, tapuda yapılan resmi senede karşı davacı tarafça ibraz edilen yazılı delil veya yazılı delil başlangıcı bulunmadığı, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

D. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

E. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ve aşamada ileri sürdüğü iddialarını yineleyip, dosya kapsamında dinlenen tanıklar ve toplanan diğer tüm deliller ile inançlı işlem iddialarını ispatlamış olmalarına rağmen, Mahkemece eksik inceleme ve araştırma neticesinde davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin yapılan işlem neticesinde mağdur duruma düştüğünü belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

G. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

3. Değerlendirme

Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK’nın geçici 3/2 maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un uygulanacağı davalar yönünden HUMK’un 428. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna ve bozma kararına uygun olup davacı tarafın temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Ancak; harç kamu düzeni ile ilgili olup temyiz edenin sıfatına bakılmaksızın re’sen gözetilmesi gereken hususlardandır.

Somut olayda; Mahkemece davanın reddine karar verildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereği maktu karar ve ilam harcının hükmedilmesi gerekmektedir. Davanın reddine karar verildiği halde alınması gereken karar ve ilam harcının, peşin alınan harçtan mahsubu ile fazla alınan kısmın davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, kalan kısmın davacıdan tahsil edilerek Hazineye irat kaydına şeklinde karar verilmesi doğru değil ise de değinilen bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davacının işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2. Davacı tarafın temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan hususlar yönünden kabulüyle;

Hükmün 2. bendinin hüküm yerinden çıkarılarak; yerine 2. bent olarak; "Alınması gerekli 59,30 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 1.143,45 TL harçtan mahsubu ile fazla yatırılan 1.084,15 TL harcın davacıya iadesine" cümlesinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Peşin alınan harcın istek halinde yatıran davacıya iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

26.04.2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.