"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 201 ada 7 parsel numaralı taşınmazın tamamı kendisine ait iken kadastro çalışmaları sırasında yanlışlıkla davalı İdare adına tespit gördüğünü, dava konusu taşınmazı 30 yıl önce babasının kendisine verdiğini, taşınmazı babası kullandıktan sonra kendisi de aynı şekilde taşınmaza arpa, mercimek ve yulaf ekerek değerlendirdiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, davacının zilyetliği ve fiili kullanımı gösterir herhangi bir imar ve ihyası mevcut olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.12.2017 tarihli ve 2014/341 Esas, 2017/493 Karar sayılı kararıyla; davanın kabulü ile ... ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 201 ada 7 no.lu parselin tamamının tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 07.05.2018 tarihli ve 2018/286 Esas, 2018/329 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmaz üzerine jandarma karakolu inşa edilmesi nedeniyle davacının zilyetliğinin kesintiye uğradığı ve bunun rızai terk olmadığı mahkemece karakolun inşa edildiği tarihten önceye ait davacının babasının ve davacının eklemeli zilyetliğinin tespit edilmesi ve belirlenecek süreye göre kazandırıcı zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi için taşınmaz başında yapılacak keşif sırasında mahalli bilirkişiler, tutanak bilirkişiler ve tanıklardan taşınmazın jandarma karakolu inşa edilinceye kadar ne durumda bulunduğu, ilk olarak ne zaman ve nasıl kullanılmaya başlandığı, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, imar ve ihyanın ne zaman başlayıp bitirildiğinin tespit edilmesi gerektiği gerekçesi ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
C. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 20.10.2020 tarihli ve 2018/383 Esas, 2020/670 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın hali arazi vasfı ile hükmen ifraz sonucu Maliye Hazinesi adına tespit gördüğü, dava konusu parsellerin mahkeme gözlemi ve teknik bilirkişi raporlarına göre uzun yıllardan beri tarım arazisi olarak kullanıldığı, davadan sonra üzerine binalar yapıldığı, keşifte dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi, tespit bilirkişilerinin beyanlarına göre dava konusu taşınmazların davacıya babasından kaldığı, karakol inşa edilmeden önce tarım arazisi olarak kullandıkları, arpa ekip biçtikleri, hayvanla sürdükleri böylece ekonomik amacına uygun zilyetliğinde bulunup kullanıldığı, mahalli bilirkişi ve tanık anlatımlarının jeodezi ve ziraat bilirkişisi raporu ile uyumlu olduğu, jeodezi raporuna göre dava konusu yerin evveliyatında işleme yapıldığının belirtildiği, bu hali ile dava konusu yerin tarıma elverişli, imar-ihyası yapıldığı, tarımsal faaliyette kullanıldığı davacı tarafından zilyet edinildiği, bu zilyetliğin 20 yıldan fazla olduğu ve jandarma karakolunun inşasına kadar eklemeli zilyetliğin kesintiye uğramadığı, jandarma karakolunun yapılması ile zilyetliğin davacının rızası dışında kesintiye uğradığı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi hükmünde öngörülen edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ç. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
D. İstinaf Nedenleri
Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde; hak düşürücü sürenin geçtiğini, dava konusu taşınmazın ilk olarak kadastro çalışması ile 201 ada 3 numaralı parsele kaydolduğu, ... Kadastro Mahkemesinde görülen 2011/31 Esas, 2011/97 Karar sayılı kararı sonucunda ifraz olarak 201 ada 7 parsel numarasıyla Hazine adına kayıt ve tescili sağlandığını, bu nedenle davada kesin hüküm engeli mevcut olduğunu, bilirkişi raporunda taşınmazda uzun yıllar boyunca tarımsal amaçlı kullanılmadığı, herhangi bir tarımsal emareye rastlanmadığı belirtildiğini, taşınmazda davacının zilyetliğine ilişkin herhangi bir emare olmadığını, bilirkişi raporunda belirtilen 8 adet dut, 4 adet meşe ve 3 adet söğüt ağacının henüz birkaç yıl önce kapatılan jandarma karakolu tarafından dikildiğini, taşınmaz üzerinde bundan başka ekili ve dikili tarımsal emare bulunmadığını, farklı tarihlere ait hava fotoğraflarının incelenerek ek rapor aldırılması gerektiğini, davacının köylüleri ve ahbapları olan kişilerin taraflı ve objektiflikten uzak beyanlarına itibar edilmemesi gerektiğini, taşınmazın m2 birim fiyatlarının kamu menfaati doğrultusunda irdelenmesi ve vekalet ücreti ile yargılama giderlerine ilişkin hükümlerinde incelenmesi gerektiği belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
E. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 15.06.2021 tarihli ve 2021/66 Esas, 2021/812 Karar sayılı kararıyla; davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı, dava konusu 201 ada 7 parsel numaralı taşınmaza uygulanan 1984 yılına ait hava fotoğraflarında, taşınmazda tarımsal faaliyet bulunduğunun tespit edildiği, zirai bilirkişilerin raporuna göre, taşınmazın uzun zamandır kullanılmadığı için ıslahı gerektiğinin, taşınmaz üzerinde 8 adet 10-35 yaşları arasında dut ağaçlarının, 4 adet 20-40 yaşlarında meşe ağaçlarının, 3 adet 15-30 yaşlarında söğüt ağaçlarının bulunduğunun belirlendiği, davacının taşınmazı iradesi dışındaki nedenlerle tasarruf edemediği ve bunun iradi terk sayılamayacağı, 201 ada 7 parsel numaralı taşınmaz yönünden kazandırıcı zamanaşımı ile taşınmaz iktisabına ilişkin yasal koşulların oluştuğu, keşfin usulüne göre yapıldığı, bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğu, harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretleri yönünden verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davalı Maliye Hazinesinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesinde bildirdiği sebepleri tekrar ederek, kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüz ölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” düzenlemeleri mevcuttur.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 ... maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davalı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanununun 370 ... maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince davalı Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
29.05.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali-tescil istemine ilişkindir.
Davacı, dava konusu ettiği 7 parselin üzerine karakol yapılmadan önce babası tarafından kendisine verildiği ve eklemeli zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğunu ileri sürerek kadastro sırasında Hazine adına tespit ve tescil edilen kaydın iptali ile adına tescilini istemiş ve davanın kabulüne karar verilmiş ise de;
Dosya kapsamından, davacının eklemeli zilyetliğe dayandığı, taşınmaza 1990 yılında karakol yapıldığı ve beyanlara göre karakol yapılmasından 1-2 yıl önce ölen babasının taşınmazı davacıya verdiği davacının mirasçı olan başka kardeşlerinin olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmazın babasından kaldığını iddia ettiğine ve eklemeli zilyetliğe dayandığına göre hem davacının babası ve hem de kardeşleri ile kendisi hakkında senetsizden kazanım olup olmadığının araştırılması gerekirken yapılmamış olması ve imar-ihyanın ne zaman başladığı, ne zaman tamamlandığının da tespit edilmemiş olması eksikliktir. Öte yandan 1990 yılında karakol yapılmasından önce davacı ya da babasının imar-ihyanın tamamlanmasından itibaren karakolun yapıldığı tarihe kadar 20 yıl süren nizasız fasılasız ekonomik amaca uygun zilyetliklerinin bulunduğu ispat edilememiştir. Taşınmazda bulunan dut ağaçlarının karakoldaki askerler tarafından dikildiğinin beyan edilmesi ile meşe ve söğüt ağaçlarının kendiliğinden büyüyen orman ağacı olması durumu birlikte değerlendirildiğinde TMK'nın 713. maddesindeki zilyetlikle kazanım koşullarının davacı lehine oluştuğunun ispatlanamadığı kanaatinde olduğumdan sayın çoğunluğun kabul kararının onanması yönündeki görüşüne katılmıyorum.