Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8466 E. 2023/1146 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu iptal ve tescil harici bırakma davasında, taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığı ve davanın reddine ilişkin hükmün kesinleşip kesinleşmediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemenin, Yargıtay’ın daha önceki bozma kararında davanın reddine ilişkin hükmü açıkça onamamasına rağmen, kesinleştiği gerekçesiyle bu konuda hüküm kurmaktan imtina etmesinin hatalı olduğu, ancak bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gözetilerek, ilk hüküm fıkrası kaldırılarak yerine “Davanın reddine” ibaresi eklenmek suretiyle karar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

KARAR : Ret-Karar verilmesine yer olmadığına

Taraflar arasındaki tapu iptal istekli davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili, tapu sicilinde davalı adına kayıtlı 1139 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmının tapu kaydının iptaliyle tescil harici bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, davanın reddini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 05.03.2015 tarih, 2014/386 Esas 2015/152 Karar sayılı kararıyla, 06.01.2015 tarihli bilirkişi raporuna göre dava konusu 1139 parsel sayılı taşınmazın “kıyı kenar çizgisi” içerisinde kalmadığının saptandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 12.05.2016 tarihli ve 2016/6824 Esas, 2016/8688 Karar sayılı kararıyla; “...Somut olayda, jeolog, jeomorfolog, harita mühendisi ve ziraat mühendisi bilirkişiler tarafından düzenlenen 06.01.2015 tarihli raporda, İdare tarafından oluşturulan kıyı kenar çizgisine göre, dava konusu parselin 9,89 m2'sinin kıyı kenar çizgisi içerisinde, 849,11 m2'sinin ise kıyı kenar çizgisi dışında kaldığı belirlendikten sonra, bilirkişi heyetince oluşturulan kıyı kenar çizgisine göre, anılan taşınmazın tamamının kıyı kenar çizgisi dışında (kara tarafında) kaldığı bildirilmiş; ancak, İdare tarafından oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile bilirkişi heyeti tarafından belirlenen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedeni üzerinde durulmamıştır. Bu nedenle, öncelikle dava konusu 1139 parsel sayılı taşınmazın, ilk tesisinden itibaren tedavüllerine esas tüm belgeler getirtilip incelendikten sonra, İdarece oluşturulan kıyı kenar çizgisi ile Mahkemece oluşturulan bilirkişi heyetince 06.01.2015 tarihli rapor ile belirlenen kıyı kenar çizgisi arasındaki çelişkinin nedenleri hakkında, anılan raporu sunan bilirkişi heyetinden bilimsel gerçeklere ve maddi bulgulara dayalı, denetime açık ek rapor alınması gerekir. Başka bir anlatımla eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması gerekmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 26.06.2003 gün 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır.Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak duruma göre, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Anılan yön gözetilmeden eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin, 16.02.2017 tarih, 2016/648 Esas, 2017/199Karar sayılı kararı ile; 23/01/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda ... ve kış aylarındaki etkin su hareketlerinin gözlemlenmesi, sazlık - bataklık ortamlarının karakteristik bitki topluluğu olan Longoz Ormanlarının doğal sınırının kıyı kenar çizgisi hattının belirlenmesindeki en önemli kriter olduğunun, kıyı kenar çizgisi taşınmazın kuzeyindeki ormanlık -sazlık -bataklık sahanın doğal sınır olarak kabul edilen güzergahından geçtiğinin, Bakanlık Kıyı Kenar Çizgisi Tespit Komisyonunun dışarıda bıraktığı 9,89 m² alan ile birlikte taşınmazın kıyı kenar çizgisi dışında kaldığının belirtildiği gerekçesi davanın reddine karar verilmiştir.

C. İkinci Bozma Kararı

1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... davalı vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 04.07.2017 tarihli ve 2017/11797 Esas, 2017/9846 Karar sayılı kararıyla; “1-Davacı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve uyulan bozma ilamında açıklandığı üzere işlem yapılıp sonucu dairesinde hüküm tesis edildiğine göre, davacı ... vekilinin hükmün esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-Davalı ... vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz ititazlarının incelenmesine gelince; Mahkemece, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiğine ve temyiz eden davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğine göre, 6100 sayılı HMK'nun 331/3. maddesi ile karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. maddesi uyarınca temyiz eden davalı ... yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir. ” gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

D. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin, 16.02.2017 tarih, 2016/648 Esas, 2017/199Karar sayılı kararı ile; 16/02/2017 tarihli karar ile dava konusu taşınmazın "kıyı kenar çizgisi kapsamı dışında kalması sebebi ile" davanın reddine karar verildiği ve hükmün davanın reddine ilişkin kısmının Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.07.2017 tarihli bozma ilamı ile kesinleştiği gerekçesi ile bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, davalı ... kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7. Maddesi uyarınca davalı ... yararına vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Kıyı Kenar Tespit Komisyonunca tespit edilmiş ve onaylamış, kıyı çizgisine göre dava konusu taşınmazın bir kısmının kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığının açık olduğunu, davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını, ayrıca red kararının, 04.07.2017 tarihli bozma ilamı ile kesinleştiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin ve davalı vekili lehine vekalet ücreti takdir edilmesinin de doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 3621 sayılı Kıyı Kanunu ile Türk Medeni Kanunu’nun 715 ve 999. maddelerine dayalı olarak açılmış tapu kaydının iptali ve sicilden terkini istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kıyıdan yararlanma” başlıklı 43. maddesinde; “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. ..., göl ve akarsu kıyılarıyla, ... ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanılış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir."

2. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun "Genel Esaslar" başlıklı 5. maddesinde; "Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır."

3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun "Sahipsiz yerler ve yararı kamuya ait mallar" başlıklı 715. maddesinde; "Sahipsiz yerler ile yararı kamuya ait mallar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Aksi ispatlanmadıkça, yararı kamuya ait sular ile kayalar, tepeler, dağlar, buzullar gibi tarıma elverişli olmayan yerler ve bunlardan çıkan kaynaklar, kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz."

4. Türk Medeni Kanunu'nun "b. Kaydedilmeyecek taşınmazlar" başlıklı 999. maddesinde; “Özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz.

Tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır.” düzenlemeleri mevcuttur.

5. Uyuşmazlığın niteliğine göre, öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise, buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.

6. İdarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa; adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4. maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak, aynı Kanun'un 5 ve 9. maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları gözönünde tutularak, Kanun'un 9/2. maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla, keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.

7. İdarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, Mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.

8. Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. "Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, Mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 tarihli 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).

3. Değerlendirme

1. Davalının yargılamada kendisini vekille temsil ettirdiği gözetilerek davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Davacının öteki temyiz itirazına gelince;

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 04.07.2017 tarihli ve 2017/11797 Esas, 2017/9846 Karar sayılı kararıyla; davacının, davanın reddine ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden temyiz itirazlarının reddine karar verilmiş ise de; anılan bozma kararında 16.02.2017 tarih, 2016/648 Esas, 2017/199 Karar sayılı Mahkeme hükmü açıkça onanmadığı halde davanın reddine ilişkin önceki kararın kesinleştiğinden bahisle bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş olması isabetsizdir.

Hal böyle olunca Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirse de, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

Davacının temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün 1. fıkrası hükümden tamamen çıkarılarak yerine 1. fıkra olarak "Davanın REDDİNE”” ibaresi yazılarak hükmün bu hali ile 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HMK'nın 438/7. maddesi gereğince DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

28.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.