Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8520 E. 2022/3025 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu davalı adına tescil edilen taşınmazın, davacı tarafından daha önce tapu yoluyla iktisap edildiği iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçip geçmediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve davanın kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak açılmış olması gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 10. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: EZİNE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 12/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı vekili gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, ... ilçesi ... Mahallesinde bulunan 14 ada 7 parsel numaralı taşınmazı davacının 04.08.1989 tarihinde tapudan satın alıp beyannamesini belediyeye verip, tüm vergilerini 2017 yılına kadar ödediğini, bu taşınmazın kadastro uygulaması yapıldığı halde Kadastro Kanunu'nun 22. maddesine aykırı olarak ikinci kez kadastro çalışması yapılarak bu sefer 314 ada 7 parsel adı altında davalı ... adına yolsuz olarak tespit ve tescil edildiğini, davalının bu taşınmazın zilyedi dahi olmadığını, belediyeye beyanname vermediği gibi vergilerini de ödemediğini, yapılan ikinci kadastro ile çifte tapu kaydı oluşturulduğunu, davacıya ait tapu kaydının hukuki değerini koruduğunu, kanunun açık hükmü karşısında bir yerde iki kez kadastro yapılmasının mümkün olmadığını, ikinci kadastronun süreye tabi olmaksızın iptal edileceğini, ilgili tapu müdürlüğünün davacıya verdiği cevapta “davalıya ait tapu kaydının esasen Alaybey Mahallesi 538 ada 12 parseli kapsamakta iken, ayrıca 314 ada 7 nolu parsele uymadığı halde bu taşınmaza sehven hatalı tatbik edilmesinden kaynaklandığını” bildirdiğini, davalının sebepsiz olarak zenginleştiğini, buna göre hem idareye hem davalıya karşı tazminat haklarının saklı olduğunu ileri sürerek çekişmeli 314 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.

II.CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının kırk yılı aşkın süre Almanya’da doktorluk yaptığını bu nedenle 2 defa kadastro geçip geçmediği hususunu bilemeyeceğini, Çanakkale ili, Bozcaada ilçesi, Poyraz Limanı mevkisinde bulunan 03/08/1989 tarih 2 sıra nolu tapu kaydı ve 2.757m2 yüz ölçümündeki bağ vasıflı taşınmaz ...adına kayıtlı iken davalı tarafından 04/09/1989 tarihinde tapuda kayden satın alındığını, davalının devlet güvencesi ve koruması altında tapuda tesis edilmiş bir hakkı iktisap ettiğini, davacının ileri sürmüş olduğu kayıttaki yer ile davalıya ait yerin aynı yer olduğu hususunda da bir tereddüt bulunduğunu, eğer mükerrer bir kayıt tesis edilmişse, bunun sorumluluğunun davalıya değil idareye ait olması gerektiğini, kaldı ki davalının eski eşi ....'ın söz konusu gayrimenkulü 3.şahsa sattığını, satılan bu gayrimenkul dışında Bozcaada’da davalıya ait başka bir gayrimenkul bulunmadığını, bu itibarla açılan davanın yanlış açıldığı ve yanlış husumet tevcih edildiği kanısında olduklarını ileri sürerek, davanın reddini istemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEME KARARI

Ezine Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/11/2020 tarihli ve 2017/352 Esas - 2019/233 Karar sayılı kararı ile; gelen tutanaklardan davacı tarafın dava dilekçesinde bahsettiği şekilde mükerrer kadastro yapılmadığının anlaşıldığı, yörede 1990 yılında yapılan kadastro çalışmaları sonucu 314 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 14/08/1992 tarihinde ... adına tespit ve tescil edildiği, davanın 20/11/2017 tarihinde açılmış olup 3402 Sayılı Kanun'un 12/3 madde hükmü gereği 1992 yılında kesinleşen tutanağa karşı 25 yıl sonra dava açıldığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1.İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili özetle; Çanakkale İli Bozcada İlçesi İğdelik mevkinde bulunan 21.09.1979 tarih 199 sıra no.lu tapu kaydı ile kayıtlı 301.00 metrekare yüz ölçümlü arsa vasıflı taşınmazı tapu kayıt maliki ... Yalçın Şimşek’den davacının 04.08.1989 tarih 7 nolu tapu kaydı ile satın aldığını ve vergilerini bu güne kadar ödediğini, ancak davacının satın aldığı taşınmazın kadastro tutanağında davalı adına kayıtlı olduğunu öğrendiğini, kendi adının ise yalnızca tapu kütüğünde yer aldığını gördüğünü, Tapu Müdürlüğü tarafından şifahen davacıya, taşınmazın sonradan yapılan bir kadastro ile 314 ada 7 parsele dönüştüğü ve sehven davalı adına kaydedilmiş olduğu bilgisinin verildiğini, Çanakkale Tapu Müdürlüğünden gelen cevapta yapılan yanlışlığın mahkeme kanalı ile giderilmesi gerektiği belirtildiğinden dava açıldığını, Kadastro Müdürlüğünün davacının dilekçesine karşılık yazdığı cevap ve teknik raporunda açıkça belirttiği üzere, davacının tapu kaydının gözden kaçması nedeni ile hiç bir kadastro tutanağına uygulanmadığı, kadastro tutanağı ilanının hataen davacı yerine davalı adına yapılmış olduğunu, davacının ad ve soyadı ilanda yazmadığından adına yapılmayan bir ilana itiraz hakkının da o dönemde henüz doğmadığını, bu sebeple kadastro tutanağı kesinleşmeyeceği gibi, hak düşürücü sürenin de işlemeyeceğini, bu halde davacı tapusunun karşılığının nerede olduğunun belirtilmesinin gerektiğini, mahkemenin işin esasına girmeden hak düşürücü süre ile davayı reddettiğini, davalının cevap dilekçesinde açıkça ikrar etmesine rağmen beyan dilekçesinde davalının taşınmazlarının sayısını hatırlamadığını ve davacıya ait taşınmazın da kendilerinin olabileceğini ileri sürerek kötü niyetli olarak savunmasını değiştirdiğini, davalının bu taşınmazı satın almadığını ve bir bedel de ödemediğini, sehven üzerine kayıt edildiğinden bu dava açılıncaya kadar haberi dahi bulunmadığını, davalı tarafın aynı mevkide farklı bir taşınmazı bulunduğunu, fakat davalı tarafın tapusunu sunduğu iş bu taşınmazın, dava konusu olmadığını, kadastro çalışmaları sırasında uygulanmış veya uygulanamaz kayıt değil hiç uygulanmamış gözden kaçmış kayıt bulunduğunu, davacının kaydı uygulanamaz kayıt olmadığından ve uygulanabilir kayıtlar arasında da davacının kaydı uygulanıp ilan edilmediğinden uygulanan kayıtlara ilişkin madde hükmünün davacıyı bağlamadığını böyle bir kaydın da kesinleşmesi mümkün olmadığı gibi, hiç uygulanmamış bir kayıt için yine hak düşürücü süreden de bahsedilemeyeceğini, vergilerin ödenmesi için belediyenin davacıya ihtar gönderdiğini, devletin kurumu olan Bozcaada Belediyesi davacıdan 2017 yılına kadar kadar taşınmazın vergisini tahsil ettiği halde; yine Devlet'in kurumu Tapu Müdürlüğünün davacı yerine sehven taşınmazın bedelini ve hiç bir vergisini ödemeyen davalıyı kadastro kaydına eklediğini, mahkemenin araştırma dahi yapmadığını ve maddi gerçekliğe ulaşmak için çaba harcamadığını, davanın reddedilmesinin doğru olmadığını açıklayarak ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

3.Gerekçe ve Sonuç

Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 10.11.2020 tarihli ve 2020/388 Esas - 2020/1263 Karar sayılı kararıyla, davacının dava dilekçesinde 04/08/1989 tarihli ve 14 ada 7 parsel sayılı tapu kaydına dayanması, aynı dilekçede tapu kaydının geldisinin daha eski tarihli olduğunu ve davacının burayı satın aldıktan 1 yıl sonra kadastro geçtiğini bildirmesi, yine taşınmaz yönüyle mükerrer kadastro olmadığının belirlenmesi ve taşınmaza yönelik kadastro tespitinin 1990 tarihli olması hususları birlikte gözetildiğinde davanın; kadastro tespitinden önceki hukuki sebebe dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu, Davanın açıklanan bu niteliğine göre 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde ön görülen hak düşürücü süreye tabi olduğundan kuşku bulunmamasına, somut olayda; çekişmeli 314 ada 7 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kadastro tespitinin 1990 tarihinde yapıldığı ve söz konusu tespitin itirazsız olarak 14/08/1992 tarihinde kesinleşmesine ve bu halde tespitin kesinleştiği 14/08/1992 günü ile davanın açıldığı 20/11/2017 günü arasında 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde ön görülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş bulunduğunun anlaşılmasına göre mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacının istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf dilekçelerindeki taleplerini tekrar ile ret kararının hükmen bozulmasını talep etmiştir.

3.Gerekçe

3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

HMK'nın 369. maddesi uyarınca temyiz dilekçesinde belirtilen sebepler ile kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususlar noktasında yapılan temyiz incelemesinde;

Dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı olarak açılan tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Çekişmeli 314 ada 7 parsel sayılı 284,76 m2 yüz ölçümünde ki arsa vasıflı taşınmaz 04/09/1989 tarih 2 sayılı tapu kaydına dayanılarak 29/10/1990 tarihinde davalı adına tespit edilmiş ve bu tespit itiraz edilmeksizin 14/08/1992 tarihinde tapuya tescil edilmiştir.

3.2. İlgili Hukuk

3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesine göre; "bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. "

Zamanın geçmesiyle bir hak ortadan kalkıyorsa buna hak düşürücü süre (sükut-u hak süresi) denir. Yasada ön görülen 10 yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu tartışmasızdır. Bu süreler kamu düzenine ilişkin olup, zaman aşımı def’inden farklı olarak hâkimin, dava şartı olan hak düşürücü süreyi kendiliğinden dikkate alması zorunludur.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesinin kararında dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 26,30 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 12/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.