"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ilişkin verilen karar, davacı vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, sınırları dava dilekçesinde belirtilen ve 1954 yılında yapılan kadastro çalışmalarında ekilemez arazi olarak tespit harici bırakılan, daha sonra idari yoldan Hazine adına tapuya tescil edilen taşınmazın bir bölümünün davacı tarafından 1970 yılında emek ve masraf harcanarak imar-ihya edildiğini, 20 yılı aşkın zamandır malik sıfatı ile nizasız ve fasılasız kullanıldığını ileri sürerek, Hazine adına kayıtlı 836 parsel sayılı taşınmazın dava dilekçesinde sınırları belirtilen kısmının tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Yargılama sırasında taşınmazın Toplu Konut İdaresi Başkanlığına devri üzerine davacı vekili, HMK'nın 125. maddesindeki seçimlik hakkını Hazineye karşı tazminat olarak kullanmış ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 100.000.00 TL'nin davalı Hazineden tahsil ile davacıya ödenmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacı vekili özetle, daha önce açtıkları Ankara Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016/118 Esas sayılı dava dosyasında dava konusu edilen taşınmaz bölümünün bilirkişiler tarafından hesaplanan değeri üzerinden ıslah edilmeyen 695.373,76 TL bedelin 23.06.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar Hazine ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığından tahsili ile davacı tarafa ödenmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde özetle, imar-ihyanın tamamlanıp tamamlanmadığının araştırılması gerektiğini, davacı lehine kazanma koşullarının oluşmadığını, davanın tazminat davasına dönüştürülmesi nedeniyle davada sıfatlarının da kalmadığını, tazminat davasında Hazineye husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Asıl davada ihbar olunan-birleştirilen davada davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle, tapuya tescilli dava konusu taşınmazın imar-ihya yolu ile kazanılamayacağını, tapu maliki olmayan belediyeye husumet yöneltilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/07/2010 tarihli 2004/95 E., 2010/303 K. sayılı kararıyla; Hazine aleyhine açılan davanın esastan reddine, ... aleyhine açılan davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 09/10/2012 tarihli 2012/5583 Esas - 2012/8800 Karar sayılı kararıyla; "...Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olmadığı, davanın imar-ihya ve kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı dava olup imar-ihyanın başladığı değil tamamlandığı tarihten itibaren kazanmayı sağlayan süre işlemeye başlayacağına göre davada imar-ihyanın tamamlandığı tarihin belirlenmesinin önem kazandığı, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları imar-ihyanın tamamlandığı tarih bakımından birbiri ile çelişkili tarihler ifade etmekte olup, taşınmazın 1999 yılında Hazine adına tapuya tescil edildiği de gözetildiğinde en geç 1979 yılında imar-ihyanın tamamlandığının belirlenmesi halinde davacı açısından mülkiyeti kazanma imkanının doğabileceği, mahalli bilirkişi ve tanık ifadelerinde imar-ihya ile ilgili 1972-73, 1975-1977 ve 1978-1979 tarihleri bildirilmiş ise de bu tarihlerin imar-ihyanın başlangıcı mı yoksa tamamlandığı tarihler mi olduğunun açıklattırılmadığı, beyanlar arasında çelişkinin giderilmeye çalışılmadığı, davacının 1957 doğumlu olduğu da dikkate alındığında 1972-1973 yılları itibarıyla imar-ihyadan bahseden ve tereddüt yaratan tanık beyanlarının irdelenmediği, Mahkemece yeniden keşif yapılarak, davacı lehine kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi, mülkiyet hakkının doğduğunun belirlenmesi halinde tazminat isteği ile ilgili tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği" gerekçesiyle hüküm bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Ankara Batı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/12/2017 tarihli ve 2016/118 E., 2017/382 K. sayılı kararıyla; dava konusu (D1) harfi ile gösterilen 24.855,43 m2 yüz ölçümündeki yerin, 1975 - 1980 - 1991 yıllarında çekilmiş olan hava fotoğraflarında sürülmüş ve nadasa bırakılmış, diğer bir ifade ile tarımsal faaliyet yapılmış yer olduğu, gösterilen sabit sınırların arazi üzerinde mevcut olduğunun belirlendiği, keşifte dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarına göre taşınmazın imar-ihyasına 1969-1970 yıllarında başlandığı ve imar ihyanın 1977 yılında tamamlandığı, dava konusu edilen taşınmazın 1969-1970 yıllarında davacının babası ...tarafından at ve öküz ile sürülüp ekilmeye başlandığı, 1977 yılında davacı tarafından traktör ile ekilip biçildiği, dava konusu taşınmazın 836 parsel numarasıyla idari yoldan Hazine adına tescil işleminin yapıldığı tarih olan 16.6.1999 tarihinden en az 21 yıl önce imar ve ihyasının tamamlanmış olduğu ve 1977 yılından bu yana fiilen davacının nizasız fasılasız malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduğu, bu haliyle TMK’nın 713. (eski 639.) maddesi uyarınca zilyetlikten tescil koşullarının oluştuğu, ancak davacı tarafından dava konusu taşınmazın tescili talebinden vazgeçilerek bedelinin talep edilmiş olması nedeniyle asıl ve birleştirilen davanın kabulüne; asıl davada davalı Hazineye yönelik tazminat davasının ıslah doğrultusunda kabulüne, 100.000,00 TL’nin 22.05.2008 ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine, birleştirilen davada, 695.373,76 TL’nin dava tarihi olan 21.08.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar Hazine ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığından alınarak davacıya verilmesine, asıl davada, davalılardan ... ve Aşağı Yurtçu Köyü Muhtarlığına yönelik davanın husumetten reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, birleştirilen dava yönünden 695.373,76 TL'ye dava tarihinden itibaren faiz işletmesinin usul ve yasaya uygun olmadığını, birleştirilen dava dilekçesinde taşınmazın Hazineden diğer davalı ... Başkanlığına devredildiği tarih olan 23.06.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsilini istediklerini, TMK'nın 713. maddesi uyarınca zilyetlikten tescil koşullarının oluştuğunu, birleştirilen davada faizin de devir tarihi olan 23.06.2004 tarihinden itibaren başlaması gerektiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı ... vekili, asıl davada fer'i müdahil olmalarına rağmen kararda bu hususun gösterilmediğini, bilirkişi raporuna göre dava konusu taşınmazda 1975 ile 1991 yılları arasında tarımsal faaliyetin olduğu belirtildiğinden 20 yıllık sürenin dolmadığını, taşınmazın dava tarihindeki değerinin hesaplanması gerektiğini, dava tarihinden sonra ortaya çıkan değer artışlarının dikkate alınmaması gerektiğini belirterek ve re'sen belirlenecek nedenlerle kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava; TMK'nın 713., 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. ve 17. maddelerine dayalı iptal ve tescile ilişkin iken tazminata dönüştürülmüş, birleştirilen dava ise tazminat istemine ilişkindir.
Dava konusu taşınmaz, 1952 yılında yapılan kadastro çalışmalarında tarıma elverişsiz ekilemez arazi olarak tespit dışı bırakılmış, 16.06.1999 tarihinde idari yoldan 836 parsel numarasıyla Hazine adına ham toprak vasfı ile tescil edilen taşınmaz kapsamında kalmıştır. Söz konusu parsel 23.6.2004 tarihinde ... adına toplu konut üretilmesi amacıyla devir ve tescil edilmiştir.
6.2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür."
6100 sayılı HMK’nın 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.”
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 17. maddesi, “Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14. maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde Hazine adına tespit edilir.”
6100 sayılı HMK’nın 125. maddesi; (1) Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir:
a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde davacı davayı kazanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.
b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.” hükümlerini ihtiva etmektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/3) numaralı paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine.
6.3.2. Asıl ve birleştirilen davada davalıların temyiz itirazlarına gelince;
Dava, her ne kadar sadece davacının zilyetliğine dayanılarak açılmış ise de davacı asıl keşifte, dava konusu taşınmazın babasından intikal ettiğini bildirmiş, yerel bilirkişi ve tanıklar da dava konusu taşınmazın ilk önce davacının babası tarafından taşlarının temizlenip kullanılmaya başlandığını bildirmişler, ayrıca bozma kararında davacının 1957 doğumlu olduğu dikkate alınarak 1970 yılında davacının zilyetliğinin başlamasının mümkün olmadığı hususuna vurgu yapılmasına rağmen, babasından davacıya intikal şekli konusunda herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır.
Mirasbırakandan mirasçılara intikal eden taşınmazlar TMK'nın 701. ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde, mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı tescili istenen taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK'nın 702. maddesi gereğince, tasarrufi işlemlerde oy birliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olup, tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişilere karşı dava açmaları zorunludur. Davacı vekili dava dilekçesinde, sınırları belirtilen kısmın vekil edeni adına tescilini istemiştir. Mirasbırakanın başka mirasçılarının bulunması halinde bir mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz için mirasçı olmayan kişilere karşı kendi adına dava açma sıfatı bulunmamaktadır.
Öte yandan Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmemiş, kazanma koşulları ve süresinin davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, bu yönde yeterli araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
Hal böyle olunca; öncelikle taşınmazın kendisinden kaldığı belirtilen mirasbırakan Fethi'nin veraset belgesi ya da nüfus kayıtları temin edilmeli, başka mirasçıların bulunması halinde intikal eden tüm malların paylaşım ya da başka bir hukuki yolla davacıya intikal edip etmediği araştırılmalı, davacıya böyle bir intikal yoksa kendi adına dava açma hakkı bulunmadığı hususu gözetilmeli, davacıya intikal etmiş ise doğru sonuca ulaşılabilmesi için; öncelikle aynı kişiler (...mirasçıları) tarafından belgesiz zilyetliğe dayalı olarak aynı çalışma alanı içerisinde Hazineye karşı açılan ve hâlâ derdest olan davalar bulunması halinde sağlıklı denetim yapılabilmesi için bu dosyaların birleştirilmesi gerektiği göz önüne alınmalı, yine mirasbırakan ...ile mirasçıları adına aynı çalışma alanında belgesiz zilyetlik yoluyla tespit edilen taşınmazların miktarları Tapu Müdürlüğü, Kadastro Müdürlüğü ve Mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden ayrı ayrı sorularak miktar sınırlaması yönünden araştırma yapılmalı, bildirilen taşınmazlara ait tutanakların onaylı örnekleri ile mahkeme ilamlarının kesinleşme şerhli onaylı örnekleri dosya arasına konulmalı yapılacak araştırmada özellikle tutanak içerikleri ve hükmen tescile esas mahkeme ilamlarının içerikleri dikkate alınarak; öncelikle muris adına belgesiz zilyetlikten tespit ve tescil gören taşınmaz miktarı belirlenmeli; bundan sonra mirasçıları adına belgesiz zilyetlikten tespit ve tescil edilen taşınmazların tespiti yapılarak; muris terekesine dahil olup olmadığı; yoksa başka şekilde (satın alma, hibe, bağış vs. gibi farklı hukuki nedenlere dayalı olarak) tespit edilip edilmedikleri dikkate alınmalı; yine bu tespit yapılırken hala derdest olan ve şahıslar arasında görülmekle birlikte (yani Hazine taraf olmamakla birlikte) Fethi Demirel’den intikal nedenine dayalı olarak açılan belgesiz zilyetliğe dayalı dava dosyaları da dikkate alınarak miktar denetimi yapılırken bu dosyalar da göz önünde bulundurulmalı; gerekirse belgesizden tespit ve tescil edildiği bildirilen tutanak içerikleri ve hükmen tescile esas mahkeme ilamları üzerinde uzman bilirkişiye inceleme yaptırılarak belgesizden tespit gören taşınmaz miktarı tereddütsüz olarak tespit edilmeli, bundan sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu şekilde eksik incelemeyle karar verilmesi isabetsizdir.
Bunun yanında; yargılama sırasında mülkiyet değişikliği nedeniyle davacı seçimlik hakkını taşınmazı devreden Hazineye karşı tazminat olarak kullandığına göre, bundan sonra yeni kayıt maliki olan ...'ye birleştirilen dava ile husumet yöneltilmesi ve aleyhine tazminat hükmedilmesi de hatalıdır.
V. SONUÇ
1- (IV/6.3.1.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının REDDİNE,
2- (IV/6.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekili ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/10/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.