Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8609 E. 2021/7564 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın davalıya yaptığı iki ayrı taşınmaz temliki işleminin muris muvazaası içerip içermediği.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın satış ve ölünceye kadar bakma akdi yoluyla davalıya devrettiği taşınmazlardan birinin, ara malik kullanılarak yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu ve mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiği; diğer taşınmazın ise ölünceye kadar bakma akdiyle devrinin makul ve hoşgörülebilir sınırda kaldığı, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle ilk taşınmaz yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına, ikinci taşınmaz yönünden ise bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS

Taraflar arasında görülen davada,

Davacı, mirasbırakan babaları ...’ün 42 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...’ün arkadaşı olan ...’a sattığını, taşınmazın 11 ay sonra davalıya devredildiğini, yine mirasbırakanın 84 parsel sayılı taşınmazını ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya devrettiğini, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi bakıma muhtaç bir durumunun da bulunmadığını, davalıya yapılan satışın hayatın olağan akışına uygun olmadığını ve davalının bakım yükümlülüğünü yerine getirmediğini, mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amacıyla hareket ettiğini ileri sürerek, taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, bu mümkün olmazsa tenkisini talep etmiştir.

Davalı, mirasbırakanın temlik dışı 3 adet taşınmazının daha olduğunu, bunlardan en değerli olanında davacının ikamet ettiğini, mirasbırakanın 1998 yılından itibaren çeşitli hastalıklarla mücadele ettiğini, kendisinin mirasbırakanın tedavisi ve tüm ihtiyaçlarıyla ilgilendiğini, bu nedenle 84 parsel sayılı taşınmazın ivaz karşılığında devredildiğini, mirasbırakanın sosyal güvencesi ve düzenli gelirinin bulunmadığını, hacca gitmek istemesi ve sağlık giderleri nedeniyle 42 parsel sayılı taşınmazı ...’a sattığını, kendisinin bu durumdan daha sonra haberdar olarak taşınmazı bedelini ödeyerek ...’tan satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın mal kaçırma amacıyla taşınmazları temlik ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince mirasbırakanın temlik dışı taşınmazları bulunsa da ölünceye kadar bakma akdi ile devredilen taşınmazın çok değerli olduğu, mirasbırakanın davalı ile yakın olduğu, davacı ile aralarında kırgınlık bulunduğu, ayrıca 42 parsel sayılı taşınmazı satın alan ...’ın davalının arkadaşı olduğu, mirasbırakanın mirastan mal kaçırma amacıyla hareket ettiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi ...'in raporu okundu. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.

-KARAR-

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, bu mümkün olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.

Dosya içeriğinden, mirasbırakan 1928 doğumlu ...'ün 11/07/2018 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı ..., davalı ... ve adı geçenler dışındaki 5 çocuğu ile kendisinden önce ölen ...'dan olma torunu ...'nın kaldığı; mirasbırakanın dava tarihinde 564.642 TL değerinde olan 42 parsel sayılı taşınmazını 14/01/2010 tarihinde ara malik ... ...'a sattığı, ...'ın ise taşınmazı 09/12/2010 yılında 15.100 TL bedelle mirasbırakanın oğlu davalı ...'e devrettiği; yine mirasbırakana ait olup dava tarihinde 1.194.354,82 TL değerindeki 84 parsel sayılı taşınmazın 29/01/2001 tarihinde ölünceye kadar bakma akdi ile davalı ...'e temlik edildiği; mirasbırakanın temlik dışı 175 ada 37 parsel, 107 ada 2 parsel ve 135 parsel sayılı taşınmazlarının bulunduğu, temlik dışı taşınmazların dava tarihindeki toplam değerinin 1.611.062,74 TL olduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarihli 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunu'nun 706, Borçlar Kanunu'nun 213 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, ve özellikle mirasbırakan tarafından ara malik kullanılmak suretiyle davalı ...'e yapılan satış işleminin muvazaalı ve mal kaçırma amacıyla yapıldığı sabit olduğundan davalının 42 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının reddi ile 42 parsel sayılı taşınmaz yönünden verilen kabul kararının ONANMASINA,

84 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).

Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Ölünceye kadar bakma akdine ilişkin olarak mirasbırakanın sağlığında bakım borcunun yerine getirilmediği yönünde dava açmadığı gibi dava konusu 84 parsel sayılı taşınmazın temlik dışı diğer taşınmazlarla birlikte toplam değeri dikkate alındığında, mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile davalıya temlik ettiği taşınmazın makul oranda ve hoşgörülebilecek kapsamda kaldığı bu taşınmaza yönelik muvazaa iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varılmaktadır.

Hal böyle olunca, 84 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.

Davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Düzce 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.