Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8608 E. 2021/7449 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hile nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında hak düşürücü sürenin geçip geçmediği ve dava değerinin doğru hesaplanıp hesaplanmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının hileyi öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde dava açtığı ve dava değerinin hesabında taşınmaz üzerindeki muhdesatın da göz önünde bulundurulması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - bedel davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın esastan reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar taraf vekilleri tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

-KARAR-

Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.

Davacı, yaşlı ve bakıma muhtaç olduğunu, davalı ...’nin ölünceye kadar bakacağı vaadiyle kandırması ve ısrarı neticesinde 4726 ada 10 parsel sayılı taşınmazını diğer davalı ...’i ara malik olarak kullanmak suretiyle...’ye devrettiğini, devirlerin bedelsiz yapıldığını, taşınmazın giriş katında ikamet etmekte iken köye gitmesi fırsat bilinerek davalı ...’nin birkaç ay önce taşınmazı boşaltıp, taşınmaza evlendirdiği oğlunu yerleştirdiğini, davalının bakıp ilgilenmediğini, vaadlerini yerine getirmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile, mümkün olmazsa taşınmaz bedelinin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davacının hiç bir zaman taşınmazın zemin katında ikamet etmediğini, satışların gerçek olduğunu, davacı ile aralarında yapılmış bir ölünceye kadar bakma sözleşmesinin bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlar; davalı ...'ın yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın esastan reddinin doğru olmadığı gerekçesiyle Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm tesisi ile davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1937 doğumlu davacının 4726 ada 10 parsel sayılı taşınmazını (183 m2, arsa) 21.06.2007 tarihinde 35.000,00 TL bedelle davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiği, ...'ın da taşınmazı 07.02.2008 tarihinde diğer davalı ...'ye 54.000,00 TL bedelle devrettiği, davacı ile davalı ...'nin baba – oğul oldukları, davalılar arasında kayın hısımlığının bulunduğu, davacının, ikinci eşi olan dava dışı ... ile 27.12.2011 tarihinde evlenip 06.02.2014 tarihinde boşandığı, taşınmaz üzerinde bodrum, zemin ve 3 kattan oluşan binanın bulunduğu, taşınmazın dava tarihindeki arsa değerinin 366.000,00 TL, bina değerinin ise 364.027,20 TL olduğunun keşfen saptandığı sabittir.

Hemen belirtilmelidir ki, Türk Borçlar Kanunu'nun 39. (Borçlar Kanunu'nun 31.) maddesinde "Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır." hükmü bulunmakta olup hile hukuksal sebebine dayalı davalarda TBK 39. maddesi gereği davanın hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekir.

Somut olaya gelince, davacının, hileyi, torunu dava dışı ...'nın (davalı ...'nin oğlu) evlenip çekişme konusu taşınmazda ikamet etmeye başladıktan sonra davalının kendisine bakıp ilgilenmemesiyle öğrendiğini ileri sürdüğü, dava dışı ...'nın 15.03.2016 tarihinde evlendiği, davacı tanığı İbrahim'in beyanında, davacı istemesine rağmen davalı ...'nin taşınmazı boşaltmayacağını söyleyip davacıyı kışın dışarı attıklarını belirttiği, eldeki davanın 28.04.2017 tarihinde açıldığı hususları birlikte değerlendirildiğinde, davacının sözleşmeden dönme iradesini hileyi öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde bildirdiği anlaşılmakla, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.

Hal böyle olunca; davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı gözetilerek, araştırma ve inceleme yapılması, taraf delillerinin toplanması ve işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

Kabule göre de, taşınmaz üzerindeki muhdesatın davacı tarafından yapıldığı hususunda taraflar arasında tartışma bulunmakla, dava değerinin tespitinde arsa ile muhdesat değerinin birlikte hesaplanması gerekirken yalnız arsa değerinin dikkate alınması da doğru değildir.

Tarafların değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 371/1-a maddesi gereğince Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edenlere iadesine, 01/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.