"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince, bir kısım davalıların istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak asıl ve birleştirilen davaların reddine dair verilen karar süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 24/01/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ...... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacı, mirasbırakanı ...'in 2814 ada, boş parseldeki 1/2 payını 29/12/2010 tarihinde davalı ...'a, davalı ...'ın da anılan payı davalı ... ...'e temlik ettiğini, kalan 1/2 payını ise 11/03/2011 tarihinde davalı ...'a, ...'ın da anılan payı ... ...'e devrettiğini, 2899 ada 5 parselde bulunan 399 no.lu bağımsız bölümü ise birleştirilen davada davalı ...'e devrettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, asıl davada dava konusu taşınmazın tapu kaydının miras payı oranında iptali ile adına tesciline, birleşen davada miras payına isabet eden bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davalarda davalılar, mirasbırakanın ekonomik sıkıntı çektiğini, bu nedenle taşınmazını bedeli karşılığında devrettiğini, daha sonra davalıların taşınmazın satıldığı ...'ı arayarak manevi değeri olması nedeniyle bedelini ödemek suretiyle satın aldıklarını, satışların gerçek olduğunu; davalı ..., taşınmazı yatırım amacıyla aldığını, daha sonra ... ve ...'in kendisine ulaşarak manevi değeri olması nedeniyle taşınmazı satın almak istediklerini, 5 sene sonra taşınmazı temlik ettiğini, parayı elden aldığını, tüm temliklerin gerçek satış olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/12/2019 tarihli ve 2016/100 E., 2019/369 K. sayılı kararıyla; asıl davanın davalı ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine; diğer davalılar yönünden mirasbırakanın çekişmeli taşınmazı satmasını gerektirecek ekonomik bir darlık içerisinde olmadığı, öğretmen olan davalıların mevcut gelirleriyle dava konusu taşınmazı alamayacakları, taşınmazın ara malik ... üzerinden davalılara devredildiği, davacının mirasbırakanın ilk evliliğinden, davalıların ise ikinci evliliğinden doğan çocuklar olduğu, birleşen davaya konu taşınmazın da ikinci eşe devredildiği, yapılan devir işlemlerinin davacıdan mal kaçırma kastı taşıdığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Bir kısım davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasbırakanın maddi sıkıntıları nedeniyle taşınmazı davalı ...'ye temlik ettiğini, davalılar ...'in durumu sonradan öğrenip manevi değeri olan dava konusu taşınmazı davalı ...'den bedelini ödeyerek satın aldıklarını, davalıların davalı ... ile aralarında akrabalık ilişkisi bulunmadığını, davacı tarafın delil sunmadığını, tanık dinletmediğini, birleştirilen davada davalı tarafça boşanmanın gerçek olduğunun kanıtlandığını, bilirkişi raporuna itirazlarının gerekçesiz reddedildiğini, her iki davada da iddianın kanıtlanmadığını, mirasbırakanın davacıdan mal kaçırmasını gerektirecek bir sebebinin olmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 12/01/2021 tarihli ve 2020/879 E., 2021/44 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın kredi kartı borçları olduğu, emekli olmadığı, dinlenen tanıkların beyanına göre kredi kartı borçları nedeniyle taşınmazlarını satmak istediği, borçları nedeniyle eşinden boşandığı, davacının, temliklerin mal kaçırma kastıyla muvazaalı olarak yapıldığını kanıtlayamadığı gerekçesi ile bir kısım davalıların istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden hüküm kurulmuş ve asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; mirasbırakanın tüm taşınmazlarını mal kaçırmak amacıyla muvazaalı şekilde devrettiğini, davalıların dava konusu taşınmazı peşin şekilde ödeme yaparak edindiklerini savunduklarını ancak davalıların temlik tarihindeki yaşları ve mesleklerine yeni başlamış oldukları hususu dikkate alındığında anılan bedelin ödendiğinin kabul edilemeyeceğini, birleştirilen davada davalı ...'in mirasbırakanın ikinci eşi ve asıl davada davalıların annesi olduğunu, mirasbırakanın davalı ...'e boşanma tarihinden 4 yıl sonra birleştirilen davaya konu taşınmazı temlik etmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mirasbırakanın birleştirilen dosyada davalıya, boşanma tarihinde de altı adet taşınmazını devrettiğini ve boşanma tarihinden sonra da davalı ile birlikte yaşadığını, mirasbırakanın dava konusu taşınmazları satmasını gerektirecek maddi sıkıntı içinde olmadığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile bedel isteklerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın 04/11/2015 tarihinde öldüğü, geride ilk eşinden doğma oğlu davacı ... ile ikinci eşi ...'den doğma çocukları asıl davada davalılar ...'in mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakan ile birleştirilen davada davalı ...'nin 10/03/2004 tarihinde anlaşmalı olarak boşandıkları, mirasbırakanın asıl davaya konu İstanbul-Kapalıçarşı'da bulunan 2814 ada, boş parseldeki kargir oda vasıflı taşınmazdaki 1/2 payını 29/12/2010 tarihinde, kalan 1/2 payını da 11/03/2011 tarihinde asıl davada davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiği, davalı ...'ın da taşınmazı 1/2'şer paylı olarak 03/02/2015 tarihinde asıl davada davalılar ...'e satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın birleştirilen davaya konu 2899 ada 5 parsel sayılı taşınmazdaki 399 no.lu bağımsız bölümü birleştirilen davada davalı ...'ye 28/11/2008 tarihinde satış suretiyle devrettiği, davalı ...'nin aynı taşınmazı 10/11/2015 tarihinde dava dışı 3. bir kişiye temlik ettiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki; yukarıda açıklandığı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 01/07/2021 tarihli ve 2017/1-2654 E., 2021/886 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, muris muvazaasına ilişkin davalarda mirasbırakanın asıl irade ve amacı belirlenirken, tarafların dayandıkları delillerin her olayın kendi özelliklerine göre objektif olgulardan da yararlanılarak birlikte değerlendirilmesi ve sonuca ulaşılması gerektiği açıktır. Fiili karineler de denilen bu objektif olgular, tarafların iddialarının doğruluğu veya bir delilin güvenilebilirlik derecesi hakkında hâkimin kanaat edinmesine yarayan, yaşam tecrübelerinin ortaya koyduğu, hukukla ilgili bulunmayan değer hükümleri olarak kabul edilmektedir. Bu fiili karinelerin varlığı tarafın ispat yükünü ortadan kaldırmaz ise de somut olayda olduğu gibi tanık delili dışında dayanılan başka delillerin bulunması durumunda dayanılan bu delillerin değerlendirilmesi sırasında da gözetileceği kuşkusuzdur.
3.3.3. Somut olaya gelince, mirasbırakanın asıl ve birleştirilen davalarda dava konusu taşınmazlarını satmasını gerektirecek ölçüde maddi bir sıkıntısının olmadığı, davalıların temlik tarihi itibariyle sosyo-ekonomik durumları ve yaşları gözetildiğinde dava konusu taşınmazları peşin olarak alabilecek güçleri bulunmadığı, nitekim dava konusu taşınmazların satışı karşılığında bedel ödendiğine ilişkin savunmanın da kanıtlanamadığı, diğer taraftan asıl davada davalıların da cevap dilekçesinde belirttiği üzere; davacı ile mirasbırakanın görüşmedikleri anlaşılmakta olup, dava konusu taşınmazların miktar ve değerleri de göz önüne alındığında mirasbırakanın temliklerdeki asıl ve irade amacının ilk eşinden doğan davacı oğlundan mal kaçırmak olduğu sonucuna varılmaktadır.
3.3.4. Hâl böyle olunca; asıl ve birleştirilen davaların kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen asıl ve birleştirilen dosyada davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
Asıl ve birleştirilen davalar muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile bedel istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince temliklerin muvazaalı olduğu belirlenerek davanın kabulüne karar verilmiş, Bölge Adliye Mahkemesince iddianın ispat edilemediği gerekçesi ile kararın kaldırılarak davaların reddine karar verilmiş, Dairenin Sayın çoğunluğu tarafından temliklerin muvazaalı olduğunun mevcut delillerle ispat edildiği gerekçesiyle davaların kabul edilmesi gerektiği belirtilerek, hüküm bozulmuştur.
TMK'nın 6. maddesi ile HMK'nın 190. maddesi gereğince herkes iddiasını ispat ile yükümlüdür. Bu kapsamda davacı, temliklerin mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat etmelidir. Muris muvazaası hukuki nedenine dayanan davalarda, mirasbırakanın temlikteki gerçek iradesinin belirlenmesi gerekmektedir.
Somut olayda, davacı tanık deliline dayanmamış, davalı tanıkları ise davalı savunmalarını doğrulamıştır. Mevcut delillere göre mirasbırakanın temlikteki asıl amacının mal kaçırma olduğu ispatlanamamış, Sayın çoğunluk tarafından genel ispat kurallarının aksine, mirasbırakanın gerçekteki iç iradesini ortaya koymaya yetmeyen olgular ve savunmanın ispatlanamaması üzerinde durularak sonuca gidilmiştir. Böyle bir değerlendirme, mirasbırakanın tapuda satış suretiyle yaptığı taşınmaz temlikleri ile ilgili muris muvazaasına dayalı açılan davalardaki içtihat ve uygulama birliğini zedeleyecek niteliktedir.
Açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesinin davanın reddine yönelik kararı doğru bulunduğundan bozma yönündeki çoğunluk kararına kararına katılmıyorum.