Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8849 E. 2022/2569 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın taşınmazını devrettiği satış işleminin muvazaalı olup olmadığı ve davacı mirasçının tapu iptali ve tescil talebinin kabul edilip edilmeyeceği hususunda ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın fiil ehliyetinin tam olduğu, ancak satış işleminin değerler arası fark, bedelin ödenmemiş olması ve mirasçıdan mal kaçırma amacı gibi hususlar gözetilerek muvazaalı olduğu değerlendirildiğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Marmaraereğlisi Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davalı ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, davalı ... yönünden davanın kabulüne dair verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 29/03/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakanı ... adına kayıtlı dava konusu 7092 parsel sayılı taşınmazın 17/02/2015 tarihinde muvazaalı olarak davalı ...'a devredildiğini, temliki mirasbırakan adına vekaleten yapan diğer davalı ...'nın ise mirasbırakanın dava dışı oğlu ... ...'nın eşi olduğunu, mirasbırakanın akli melekelerinin yerinde olmadığını, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı olduğunu, dava konusu taşınmazdaki ikinci ve üçüncü katı kendisinin yaptırdığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, mirasbırakanın taşınmazını akli melekeleri yerinde iken sattığını, mal kaçırma durumunun söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 08/02/2018 tarihli ve 2017/51 E., 2018/44 K. sayılı kararıyla; mirasbırakan ...'nın mirasçılarından ... tarafından açılan ve tapu iptal-tescil istekli iş bu davada, tüm mirasçılar adına iptal ve tescil istenilmesi yasal bir zorunluluk olup, pay oranında dava açılması veya davacının taşınmazın bütününü istemesinin usule aykırı olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.Kaldırma Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 21/06/2018 tarihli ve 2018/525 E., 2018/754 K. sayılı kararıyla; davanın ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı pay oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğu, ehliyetsizlik iddiası yönünden hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadığı, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilerek ve önemine binaen öncelikle incelenmesi, gerekli delillerin toplanması, dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilerek mirasbırakanın vekaletname ve temlik tarihinde hukuki işlem ehliyetini haiz olup olmadığının belirlenmesi, mirasbırakanın ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde anılan hukuksal nedene dayalı olarak pay oranında iptal ve tescil istekli dava açılamayacağı gözetilerek davanın bu nedenle reddedilmesi, ehliyetli olduğunun saptanması halinde ise muris muvazaası iddiası değerlendirilerek bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle, 6100 sayılı ...nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen karar kaldırılarak yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 05/12/2019 tarihli ve 2018/235 E., 2019/447 K. sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumundan alınan rapora göre mirasbırakanın işlem tarihlerinde fiil ehliyetinin tam olduğunun anlaşıldığı ve ehliyetsizlik iddiasının ispat edilemediği, davalıların işbirliği içinde hareket ettiklerine ilişkin hiçbir somut delil bulunmadığı, mirasbırakanın taşınmazını sattığı, mal kaçırma amacı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mirasbırakanın bakıma muhtaç olduğunu, paraya ihtiyacı olmadığını, satış bedelinin ortada olmadığını, tek amacın mal kaçırmak olduğunu bildirerek ve önceki beyanları tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

6. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 11/06/2021 tarihli ve 2020/185 E., 2021/889 K. sayılı kararıyla; Adli Tıp Kurumu raporuyla mirasbırakanın işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun belirlendiği, mirasbırakanın gelini olan davalı ...'ye verdiği satış yetkisini içeren vekaletnameyle taşınmazın davalı ...'a satış işlemiyle devrini sağladığı, değerler arası fark bulunduğu, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı, ölünceye kadar taşınmazın tasarrufunu elinde bulundurduğu, davalı ... ile davalı ...'nin birbirlerini tanıdıkları, satış bedeli olarak mirasbırakana herhangi bir bedel ödenmediği, davacı mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla işlem yapıldığı, tapu iptal ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılması gerektiği, davalı ...'nin ise malik olmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı ... yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi tarafından usul kurallarına riayet edilmediğini, gerekli araştırma yapılmadığını, muvazaanın ispatlanamadığını, davalılar ... ile ...'nın birbirini tanımadıklarını, davalıların birbirlerini tanıdıkları yönünde bir delil olmamasına rağmen Bölge Adliye Mahkemesi tarafından zanna dayanarak muvazaanın varlığının kabul edilmesinin hatalı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve satış sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

3.2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV/6.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı ...nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalılardan alınmasına, aşağıda yazılı 13.699,50 TL bakiye onama harcının davalılardan alınmasına, 29/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.