Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8917 E. 2021/8139 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile devredilen taşınmazın, vekil tarafından düşük bedelle satılması nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasında, son kayıt malikinin iyiniyetli olup olmadığı ve buna bağlı olarak tapu iptali ve tescil hükmünün verilip verilemeyeceği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Son kayıt malikinin taşınmazın gerçek değeri üzerinden satış bedeli ödediğini ispatlayamaması ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gözetilerek, tapu iptali ve tescil hükmünün onanmasına, ancak hükmün bazı kısımlarının düzeltilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL-ELATMANIN ÖNLENMESİ-ECRİMİSİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;

Asıl davada davacı ..., maliki olduğu dava konusu 1633 ada 42 parsel sayılı taşınmazın satışı konusunda hemşehrisi olan ve aynı yerde ikamet eden, ailece görüştüğü davalı ...’e 23.03.2012 tarihinde vekaletname verdiğini, davalının ise vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı 26.04.2012 tarihinde akrabası olan davalı ...’a, adı geçenin de kısa bir süre sonra diğer davalı ...’e satış yoluyla temlik ettiğini, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, taşınmazda oğlunun ikamet ettiğini, ancak davalı ...’in taşınmazın tahliyesini istediğini, taşınmazın durumunu incelemeyen ve değerinin 114.000 TL’den daha yüksek olduğunu bilebilecek durumda olan davalı ...’in iyiniyetli olmadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini, olmadığı taktirde fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL’nin 26.04.2012 satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı vekil ...’den tahsilini istemiş; aşamalarda, iki kızı ve bir oğlu olduğunu, kızlarının haklarını köyden tarla ve para vermek suretiyle ödediğini, tek oğlu ...’e evin kalması ve ilerde kardeşler arasında problem çıkmaması için tapuyu oğlu ...’e devretmek istediğini, davalı ... ...’ın oğlunu kandırarak taşınmazın tapusunu üzerine alıp daha sonra da diğer davalıya sattığını, herhangi bir ödeme yapılmadığını beyan etmiştir.

Asıl davada davalı ..., davacıyı tanımadığını, kayınbiraderi ve işvereni olan davalı ...’ın kendisini notere göndererek vekaletname aldırdığını, onun talimatı doğrultusunda hareket ettiğini, herhangi bir para almadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Asıl davada davalı ..., davaya cevap vermemiş; temyiz aşamasında sunduğu 25.04.2018 tarihli dilekçede, davacı ...’in oğlu ... ile uzun süredir tanıştıklarını, dava konusu taşınmazla ilgili bazı resmi işlemlerin yapılması için yanında çalışan ve akrabası olan davalı ... adına vekaletname aldığını, piyasaya borçlu olduğu için taşınmazı önce üzerine alıp daha sonra borç aldığı davalı ...’e teminat olarak devrettiğini, borcunu ödediği halde davalı ...’in taşınmazı iade etmediğini, davacıyı mağdur ettiği için pişman olduğunu beyan etmiştir.

Asıl davada davalı ..., dava konusu taşınmazı emlakçı aracılığı ile satın aldığını, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduğunu, 114.000 TL satış bedelinin çok düşük bir bedel olmayıp, belediye rayiç değerlerine uygun olduğunu, davalı ...’ın taşınmazı 6 ay sonra tahliye edebileceğini söylemesi üzerine adı geçen davalı ile kira sözleşmesi yaptıklarını, 3 aylık kirayı peşin aldığını belirterek asıl davanın reddini savunmuş; birleştirilen davada, taşınmazı haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın davalı ...’un kullandığını ileri sürerek el atmanın önlenmesini ve şimdilik 26.02.2013-05.04.2013 tarihleri arasındaki dönem için 1.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsilini istemiştir.

Birleştirilen davada davalı ..., öncelikle mülkiyet ihtilafının çözülmesi gerektiğini, dava konusu taşınmazı iyiniyetli olarak kullandığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, asıl davada davalı ... ...’ün iktisabının iyiniyetli olduğu gerekçesiyle iptal tescil isteği yönünden sübut bulmayan davanın reddine, asıl davada davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, bedelin talep doğrultusunda asıl davada davalı vekil ...’den tahsiline; birleştirilen davada davacı ... ...’ün, davalı ...’a yönelttiği el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinin kabulüne ilişkin verilen karar Dairece; “...Somut olaya gelince, davalı vekil ...’in, ilk el davalı ...’ın akrabası ve aynı zamanda çalışanı olup, onun talimatı doğrultusunda davacıdan vekaletname alarak satış işlemini gerçekleştirdiği, ancak satış bedeli almadığını ifade ettiği, ilk satıştan çok kısa bir süre sonra taşınmazı edinen ikinci el davalı ... tarafından her ne kadar dava konusu taşınmazın resmi senette gösterilen 114.000 TL satış bedelinin rayice uygun olduğu ileri sürülmüş ise de, bu bedelin dava konusu taşınmazın keşfen saptanan gerçek değerinden düşük olduğu, kaldı ki davalı ...’ün taşınmazın gerçek değeri üzerinden satış bedeli ödediğini de ispatlayamadığı açıktır. Bu durumda davalı vekilin vekalet görevini kötüye kullanmak suretiyle davacı ...’i zararlandırdığı, ilk el davalının da durumu bilen kişi konumunda olup, davalı vekil ile el ve işbirliği içinde hareket ettikleri anlaşılmaktadır. Kötüniyet iddiasının 14.02.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerektiği kuşkusuzdur. Taşınmazın gerçek değeri üzerinden satış bedelini ödediğini ispatlayamayan son kayıt maliki davalı ...’ün ise iyiniyetli olmadığı, TMK 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca, asıl davanın iptal tescil isteği yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken bedele hükmedilmesi doğru değildir. ...Birleştirilen el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istekli davanın, iptal tescil istekli asıl davanın sonucuna göre karara bağlaması gerektiğinde kuşku yoktur. Asıl davada iptal tescile karar verilmesi gerektiğine göre, birleştirilen davada el atmanın önlenmesi ve ecrimisile karar verilemeyecektir. Hal böyle olunca, birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda asıl davada davalılar ... ve ... yönünden tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, asıl davada davalı-birleştirilen davada davacı ... ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, . Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

-K A R A R-

Hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak son kayıt maliki ... ...’ün iyi niyetli olmadığı, TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı gözetilerek asıl davanın iptal tescil isteği yönünden kabulüne, buna bağlı olarak birleştirilen davanın reddine karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik yoktur.Davalı-birleştirilen davada davacı ...’ün aşağıdaki bent dışındaki temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine,

Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 297/2 maddesinde düzenlendiği üzere (1086 sayılı HUMK’nin 388/son md.) hüküm sonucu kısmında; “istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yasa maddesinin bu açık hükmünün sonucu olarak, mahkemelerce kurulan hükümler infaz sırasında tereddüt ve şüphe yaratmayacak nitelikte olmalıdır.

Somut olayda, mahkemece bozma ilamına uyularak asıl davada tapu iptali ve tescil hükmü kurulmasına rağmen, hüküm fıkrasında “davanın kabulüne” karar verildiği belirtilmemiştir. Öte yandan, tapu iptali ve tescil hükmünün kayıt maliki yönünden verilmesi gerekirken, kayıt maliki olmayan ilk el ... yönünden de tapu iptali ve tescil hükmü kurulması doğru değildir.

Ne var ki, bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; hükmün 1. fıkrasına 1.bent olarak “davanın kabulü ile” ibaresinin eklenmesine, aynı fıkranın 2. bendinde yer alan “davalı ... ... adına oluşturulan tapu kaydının” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına, davalı-birleştirilen davada davacı ... ...’ün temyizi ve resen yapılan inceleme sonucu 6100 sayılı HMK'nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/12/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.