"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Ankara Batı 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil - tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 46166 ada 11 parseldeki 23 no.lu bağımsız bölümü 30.09.2014 tarihinde satın aldığını, eşi olan davalı ...'i taşınmazın abonelik işlemlerini yapması için Ankara 5. Noterliğinin 23.10.2014 tarihli ve 15273 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil kıldığını, vekil ...'ın okuma yazma bilmemesinden yararlanıp hile ile aldığı satış yetkisi içeren vekâletnameyi kullanarak taşınmazını diğer davalı ...'ya satış yoluyla temlik ettiğini, kendisine satış bedeli ödenmediği gibi satış konusunda bilgi de verilmediğini, yaklaşık 2 yıl sonra davalı ...'ın kira bedeli istemesi üzerine satıştan haberdar olduğunu, bunun üzerine vekil hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, vekilin hesap verme ve talimatlara uyma yükümlülüklerini yerine getirmeyerek vekalet görevini kötüye kullandığını, taşınmazı devralan diğer davalının bu durumu bilen veya bilmesi gereken kişi olduğunu ileri sürerek davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ..., usulüne uygun tebliğe rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
2.Davalı ..., haksız davanın reddinin gerektiğini, dava konusu yeri Etimesgut'ta faaliyet gösteren "Emlak Center" isimli emlak ofisi sayesinde görüp beğenerek satın aldığını, emlakçının ... olduğunu, satış bedeli olarak 220.000,00 TL'nin 94.000,00 TL'lik kısmını banka yoluyla ...'a gönderdiğini ve kalan kısmı da ...'a elden ödediğini, taşınmazı yatırım amaçlı satın aldığını, davalı ile davacı arasındaki vekâlet ilişkisinden haberinin olmadığını, iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 19.02.2019 tarihli ve 2017/322 Esas, 2019/62 Karar sayılı kararı ile, davalı ...'ın dava konusu edilen taşınmazı banka kredisi kullanarak satın aldığı, davacı ve davalı ... arasındaki vekalet ilişkisinin davalı ... tarafından bilinmediği, kayıt malikinin vekil ile işbirliği yapmadığı ve dosya kapsamına göre kötü niyetli olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden ise, vekil ...'ın vekil eden davacının iradesi dışında dava konusu evi sattığı, herhangi bir ödemede bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile, davacının talebiyle bağlı kalınarak 10.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan tahsiline karar verilmiş, karara karşı tarafların istinaf başvurusunda bulunması üzerine, Bölge Adliye Mahkemesinin 31.12.2019 tarihli ve 2019/1327 Esas, 2019/1747 Karar sayılı kararı ile, İlk Derece Mahkemesince tapu iptali ve tescil isteği reddedilip terditli tazminat isteği kabul edilmekle ortada tek bir dava olduğu gözetilerek yargılama giderleri, harç ve avukatlık ücreti bakımından tek hüküm kurulması gerekirken her iki isteğin iki ayrı dava gibi değerlendirilerek iki ayrı hüküm kurulmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 297. maddesine aykırılık teşkil ettiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararının esası incelenmeksizin kaldırılmasına, belirtilen husustaki usulü eksiklik giderildikten sonra gerekli araştırma ve inceleme yapılıp bir karar verilmesi için dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, İlk Derece Mahkemesinin 08.09.2020 tarihli ve 2020/65 Esas, 2020/173 Karar sayılı kararı ile, İstinaf Mahkemesi kararında belirtilen usulü eksiklik giderilerek davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 10.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı ...'ten tahsiline, davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacı vekili, özellikle vekaletname ve satış işlemleri sırasında bizzat bulunan dava dışı ... ... Küçük ile olan yakın akrabalık ilişkisi ve evi satın aldıktan sonra kira bedeli istemek için 2,5 yıl beklemesi karşısında davalılardan ...'nın diğer davalı Abdülcebbar İpek'in vekalet görevini kötüye kullandığını bilmemesinin mümkün olamayacağını, bu nedenle her iki davalı arasındaki satış işlemi ile davacının bağlı olmadığını, davalı ... adına kayıtlı 23 no.lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi gerekirken iptal - tescil isteklerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 11.06.2021 tarihli ve 2020/1407 Esas, 2021/1138 Karar sayılı kararı ile, davalı ...'ın üstlendiği iş ve hizmetleri vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütme yükümlülüğünü yerine getirmediği, davalı ...'ın vekalet görevini kötüye kullandığının davalı ... tarafından bilindiğinin ya da bilinmesi gerektiğinin ispat edilemediği, davalıların birlikte hareket etmediği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusu, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili, istinaf dilekçesinde yer alan itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan ... sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3. Değerlendirme
1.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA,
Temyiz eden davacının adli yardım talebi İlk Derece Mahkemesince kabul edilmiş olup harç yatırmadığından, aşağıda yazılı 886,80 TL temyiz başvuru harcı ile 179,90 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
01.03.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.