"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL - TENKİS
Taraflar arasındaki birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, bedel, tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gölbaşı (Ankara) 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleştirilen davaların reddine ilişkin kararın, asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekili ve birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asıl ve birleştirilen davalarda davacılar ... vd. vekili Avukat ...... ve birleştirilen davada davacı ... vekili Avukat ... ... ile temyiz edilen asıl ve birleştirilen davalarda davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar, mirasbırakanları ... ...'nün 554 ve 555 parsel sayılı taşınmazlarını ikinci eşi olan davalı ...'ya bağışladığını, 647 ve 648 parsel sayılı taşınmazları, mirasbırakan satın aldığı halde davalı ... adına tescil edildiğini, mirasbırakanın adına kayıtlı olan 266 ve 278 parsel sayılı taşınmazlarını ise satış göstermek suretiyle davalı ...'ya devrettiğini, taşınmazların mirasçılardan mal kaçırma amaçlı davalı ...'ya temlik edildiğini, ...'nın ise çocukları olan diğer davalılara devrettiğini, temliklerin muvazaalı olduğunu, kök parsellere ilişkin imar uygulaması neticesinde yeni ada ve parsellerin oluştuğunu ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde taşınmaz bedellerinin tahsiline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişler, aşamada davacılar vekilleri dava konusu taşınmazlara ilişkin açıklamalarını içerir beyan dilekçeleri ibraz etmişlerdir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davalarda davalılar, zamanaşımı, görev, yetki ve husumet açısından itiraz ettiklerini, mirasbırakanın ölümünün ardından mirasçılar arasında Ankara 11. Noterliğinin 09/02/1980 tarihli ve ... yevmiye numarası ile ... sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca davalı ...'nın terekede bulunan taşınmazlardan pay almaksızın tüm çocukların taşınmazları paylaştıklarını, ... sözleşmesi ile eş zamanlı olarak başka bir sözleşme daha imzaladıklarını, bu sözleşmeye göre de davalı ... adına kayıtlı mirasbırakan ...'tan intikal eden taşınmazlara ilişkin talepte bulunulmayacağının beyan edildiğini, buna karşılık davalı ...'nın da miras hakkından vazgeçtiğini, tüm çocuklar arasında paylaşım yapılmasına rıza gösterdiğini, bir kısım taşınmazların ise bedeli karşılığında satın alındığını belirterek, asıl ve birleştirilen davaların reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 09/04/2019 tarihli ve 2014/76 E. - 2019/155 K. sayılı kararıyla; Ankara 11. Noterliğinin 09/02/1980 tarihli ... sözleşmesine göre; tarafların mirasbırakandan kalan taşınmazları taksim ettikleri, bu sözleşme ile davalı ...'ya herhangi bir pay verilmediği, dava konusu tüm taşınmazların da taksim sözleşmesi tarihinden önce edinildiği veya devredildiği, tanıkların taraflarla akrabalık bağları, bir kısmının görgüye dayalı bilgisi olmamaları dikkate alındığında taksim harici taşınmazlar yönünden muvazaa iddiasını ispatlamaya tek başına yeterli olmadığı, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı olduğunu ispat külfeti davacı tarafa ait olduğu ve bu iddiaların asıl ve birleştirilen davalar yönünden ispat edilemediği, tenkis talebinin de zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle sübut bulmayan asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen 2014/78 E. ve birleştirilen 2014/118 E. sayılı davada davacılar vekili ile birleştirilen 2014/340 E. sayılı davada davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Asıl ve birleştirilen 2014/78 E. ve birleştirilen 2014/118 E. sayılı davada davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hakkaniyete ve hukuka aykırı olduğunu, tenkise konu herhangi bir taşınmaza yönelik talepleri olmadığını, 9 Şubat 1980 tarihli noterlikçe düzenlenen ... sözleşmesinin hukuken geçerli olduğunu buna karşılık daha sonra yine taraflarca imza altına alınan fakat bir kısım davalıların imzasını içermeyen bila tarihli sözleşmenin geçersiz olduğunu ve bu sözleşmenin noterde düzenlenen sözleşme içeriğindeki bir kısım davalı ... ...'e muvazaa ile devredilen taşınmazları gizlemek için yapıldığını ifade ettiklerini, gerekçeli kararda bila tarihli ve hukuken geçersiz olan sözleşmeye en ufak bir atıfta bulunulmadığını, mahkemenin bilirkişi raporu kapsamı ile teknik olarak sabit bulunan tespitleri gözardı ederek muvazaa iddiasının ispat edilemediğini gerekçelendirmesinin yerinde olmadığını, harca ve dolayısı ile muris muvazaasına konu edilen kök 242, 266, 278 ve 645 no.lu taşınmazlar hakkında ne 19 Subat 1980 tarihli noterlikçe düzenlenen ... sözleşmesinde, ne de daha sonra akdedilen bila tarihli sözleşmede en ufak bilgi bulunmadığını, 29.05.2018 havale tarihli bilirkişi kurulu 2. ek raporunda kök 278 ve 242 no.lu parsellerin tespitinin mirasbırakanın ölümünden 39 yıl sonra yapıldığını, bu taşınmazların mirasbırakan tarafından ...'ya devrinin 39 yıl sonra anlaşıldığını, muvazaanın ispat edildiğini, taksim sözleşmeleri dışında bırakılan ve mirasbırakan tarafından gizlenen taşınmazların önce ...'ya satılması akabinde davalı ... tarafından diğer davalılara satılması hususunun bilirkişi raporları ve resmi evrakla tespit edilmesine rağmen yerel mahkemenin bu hususu görmediğini, davalı ...'nın 19.02.1980 tarihli sözleşmede hiçbir taşınmazı almamasının gerekçesinin ancak ve ancak kendi muvazaasının konusu olduğunu, diğer taraftan 19.02.1980 tarihli sözleşmede davalı ... herhangi bir taşınmaz almadı ise bunun açıkça miras hakkından feragat niteliği taşıdığını, mahkemenin bir kısım davalıların ikrarlı beyanlarının aksine dava konusu parsellerin ... tarafından ... sözleşmesinde kendisine pay verilememesine karşılık olarak yer aldığını ifade ettiğini, fakat davalıların savunmalarında böyle bir durum bulunmadığını, 9 adet bilirkişi raporunun neden alındığını, gerekçeli bir kararın ortaya konulmadığını, dava konusu parsellere ilişkin haklarının devam ettiğini, hatta süreçte daha fazla taşınmaza dair haklarını saklı tuttuklarını, bu çerçevede önceki beyanlarını ekleri ve aynıyla tekrar ettiklerini, özellikle bedele ilişkin yapılan eksik incelemelerin de göz önünde bulundurularak bilirkişi incelemesi yapılmasını istediklerini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Birleştirilen 2014/340 E. sayılı davada davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava konusu istemin reddine karar verilmiş olmasının maddi delillere ve emsal Yargı kararlarına da aykırı olduğunu, 29/02/1980 tarihli ... Sözleşmesi ile mirasçıların mirası taksim ettiklerini (sözleşmede davalı ...'nün mülkiyetinde olan taşınmazlardan hiç söz edilmediğini), tapu kayıtlarının muvazaaa iddiasını desteklediğini, onbir (11) mirasçısı olan mirasbırakanın 90.000 m2 'si muvazaalı satış olmak üzere toplam 170.000 m2 arsasını mirasçılardan birisi lehine (davalı ...) temlik etmesinin mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğini gösterdiğini, davalı ...'nın babasından kendisine intikal eden tarlaların satışından elde ettiği parayla taşınmazları satın aldığını iddia ettiğini, tapu kayıtlarının davalının dava konusu taşınmazları kocasına parasını ödeyerek satın almasının mümkün olmadığını gösterdiğini, yaşlanmış olan mirasbırakanın muhtemelen -davalı ...'nın da telkinleriyle- küçük çocukların (ve henüz 34 yaşında olan karısının) geleceklerini güvence altına almak maksadıyla davalı ... lehine temlik yaptığını, davalının dava konusu 4 adet taşınmazı satın alabilmesinin mümkün olmadığını, tarafsızlığını yitirmiş olduğu maddi olgularla sabit olan ve davacılarca raporunun kabul edilmemesi talep edilerek yerine yeni görevlendirilen bilirkişi heyetince rapor düzenlendiği halde, bilirkişi ... tarafından düzenlenmiş rapor esas alınarak karar verilmiş olmasına itiraz ettiklerini ve geçerli olmayan bir delile dayanarak karar verilmiş olmasının kanuna aykırı olduğunu, bilirkişilerce taşınmaz değerleri belirlenmediği halde, mahkemenin taraflarına tamamlamaları gereken harç tutarını bildirerek harcı tamamlattırdığını, gerekçeli kararda taraflarınca yatırılmış olduğu belirtilen harç miktarının hatalı olduğunu, hatalı vekalet ücreti belirlenmiş olması nedeniyle de kararın kanuna aykırı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 09/07/2021 tarihli ve 2019/1916 E. - 2021/1381 K. sayılı kararıyla; mirasçılar arasında mirasbırakanın 10/03/1979 tarihinde ölümü üzerine 1980 yılında akdedilen " ... sözleşmesi" başlıklı belge ile ve daha sonra imzalanan "sulh sözleşmesinin" geçerlilik koşullarını taşıdığı, Ankara 11. Noterliğinde düzenlenen 09/02/1980 tarihli ve ... yevmiyeli ... sözleşmesinde tüm mirasçıların yer aldığı, anılan sözleşmenin düzenlenmesinden sonra da sulh sözleşmesi imza edildiği, bağış yoluyla temlik edilen ve üçüncü kişiden satın alma yoluyla davalı ikinci eş adına tescil işleminin gizli bağış niteliğinde olduğu, muvazaa iddiası ile tapu iptal ve tescil isteminde bulunulamayacağı, her ne kadar terditli olarak tenkis isteminde bulunulmuş ise de mirasbırakanın 10/03/1979 tarihinde öldüğü ve eldeki davanın 2014 tarihinde açıldığı gözetildiğinde ölüm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanun'un 513. maddesinde aranan zamanaşımı süresinin dolduğu, temliklerden 2014 tarihinde haberdar olduklarını ileri sürülmüşse de delil olarak dayanılan 1980 tarihli noterde düzenlenen ... sözleşmesi ve sulh sözleşmesi karşısında bu iddiaya itibar edilemeyeceği, davalı ...'ne satış yoluyla yapılan temlikler bakımından muvazaa iddialarının 6100 sayılı HMK'nın 190. ve 4721 sayılı TMK'nın 6. maddesi kapsamında kanıtlanamadığı kabul edildiğinden, davalı ... tarafından diğer davalılara yapılan devirler bakımından TMK'nın 1023. maddesi kapsamında bir değerlendirme de yapılamayacağı, ... sözleşmesi ve sulh sözleşmesinin mirasçılar tarafından imzalanmasının üzerinden 34 yıl geçtikten sonra eldeki davanın açıldığı, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, asıl ve birleştirilen davalarda davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen 2014/78 E. ve birleştirilen 2014/118 E. sayılı davada davacılar vekili ile birleştirilen 2014/340 E. sayılı davada davacı vekili duruşma istekli temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1. Asıl ve birleştirilen 2014/78 E., ve birleştirilen 2014/118 E. sayılı davada davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki bir kısım itiraz nedenlerini yineleyip, Yerel Mahkeme ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının dosya münderecatında yer alan maddi delillere, dosya kapsamında temin edilen 9 adet bilirkişi raporları ile tespit edilen maddi gerçeklere ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına aykırı olduğunu, tapu kayıtlarının muvazaa işlemini ortaya koyduğunu, davalının kendisine miras kalan taşınmazları satarak, mirasbırakandan ve üçüncü kişilerden taşınmaz satın aldığını iddia ettiğini, bu sebeple bahsi geçen taşınmazlara ilişkin bilgilerin detaylı şekilde incelenmesi gerektiğini, muris muvazaasına konu edilen kök 242, 266, 278 ve 645 no.lu taşınmazlar hakkında ne 19 Şubat 1980 tarihli ... sözleşmesinde ne de daha sonra akdedilen bila tarihli sözleşmede en ufak bir bilgi bulunmadığını, gerek Yerel Mahkemenin gerekse Bölge Adliye Mahkemesinin 29.02.1980 tarihli ... Sözleşmesi akabinde akdedilen tarihsiz ve geçersiz sözleşmeyi zorlama bir yorumla sulh sözleşmesi olarak nitelendirdiğini, ispat edilen muvazaanın üzerinin kapatıldığını, mezkur sözleşmede hiçbir şekilde muvazaa ile devredilen taşınmazlara rıza gösterildiği ifadesinin yer almadığını, dinlenen tanıkların muvazaa iddiasını destekler nitelikte beyanda bulunduğunu, tanık anlatımlarının hükme esas alınmamasının başta hukuki dinlenilme hakkı olmak üzere müteaddit yargılama ilkesini ihlal ettiğini, bilirkişi raporlarında muris muvazaasına dayalı işlemlerin tespit edildiğini, 9 kez bilirkişi raporu düzenlendiğini, ancak Yerel Mahkemenin hükmüne taraflı ve objektiflikten uzak ilk bilirkişi raporunun esas alındığını, bilirkişi 2. ek raporunda kök 278 ve 242 no.lu parsellerin mirasbırakanın ölümünden tam 39 yıl sonra tespit edildiğini, rapor ile tespit edilen bu durumun mahkemece görmezden gelinmesinin, ispat olunan muvazaanın gerekçeye konu edilmemesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, muvazaa iddiasının sübut bulduğunu, onbir (11) mirasçısı olan mirasbırakanın 90.000 m2 'si muvazaalı satış olmak üzere toplam 170.000 m2 arsasını mirasçılardan birisi lehine (davalı ...) temlik etmesinin mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla hareket ettiğini gösterdiğini, ... sözleşmesinde ...'nün herhangi bir taşınmazı pay olarak almamasının mirastan feragat ettiği sonucunu doğurduğunu, ... sözleşmesinin geçerlilik şartlarını taşımadığını, mirasbırakanın yasal mirasçılarının muvazaaya konu taşınmazların haricindeki mamelek üzerinde ... sözleşmesi akdetmelerinin muvazaayı ortadan kaldırmayacağını, nitekim mirasbırakanın ilk eşinden olma çocuklarının babalarının vefatından önce taşınmazlarını kime sattığını bilmelerinin kendilerinden beklenemeyeceğini, İstinaf mahkemesinin bila tarihli sözleşmeyi zorlama bir yorum ile sulh sözleşmesi kabul ettiğini, ancak bahsi geçen sözleşmenin 19.02.1980 tarihli ... sözleşmesinin içeriğinde bulunmayan hibe, bağış ve sair yollarla tereke dışı bırakılan ve davaya konu taşımazları sisteme dahil etmek adına yapıldığını, başka bir anlatımla geçerli olan ... sözleşmesinde taraflardan gizlenen taşınmazların diğer mirasçılara miras hisseleri oranında dağıtılmaması adına aldatma yoluyla yapıldığını, ikinci sözleşmenin geçersiz olduğunu, muvazaa ile devredilen taşınmazlardan yıllar sonra haberdar olunması ve kanunen kendilerine tanınan hakları kullanıp dava ikame edilmesinin, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemeyeceğini, davaya konu 266, 278, 242 ve 645 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan tarafından davalı ...'ya diğer mirasçılarından mal kaçırmak maksadıyla satıldığını, mirasbırakanın hayatta iken makul bir paylaşım yapma gayreti içinde olmadığını, yerel mahkeme kararının gerekçeden yoksun olduğunu bildirerek ve önceki beyanları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
2.2. Birleştirilen 2014/340 E. sayılı davada davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki bir kısım itiraz nedenlerini yineleyip, kararın maddi olgulara, toplanan delillere ve kanuna aykırı olduğunu, taşınmazların hukuki statüsü, miktarı, nitelikleri ve değerlerinin tespitinin tam olarak yapılamadığını, tüm mirasçıların bir araya gelerek noterde ... sözleşmesi yaptıklarını, miras paylaşımında davalı ...'ya mirasbırakanın sağlığında dört adet taşınmazını hibe etmiş olması, bedelini mirasbırakanın ödediği 3 adet arsasının olması ve terekede bulunan 55 baş koyun ve 5 baş inek verilmesi nedeniyle taşınmaz paylaştırılmadığını, davalı ...'nın ilk anneden olan çocuklara taksim edilen taşınmazlarda hak talep etmeyeceği ve devrini sağlayacağı; mütekabilen onların da davalı ...'ya mirasbırakanın hibe ettiği ve onun adına aldığı taşınmazlarda hak iddia etmeyeceği (!muvazaalı devredilen taşınmazlar değil) ve mirasta taksim edilen sürü üzerinde hak talep etmeyecekleri taahhütlerini içeren ayrı bir sözleşme imzaladıklarını, davalı ...'ya tapuda satış göstererek aslında bağışlanan taşınmazların muris muvazaası iddiasına konu olduğunu, Ek-1 listede belirtilen (266, 278, 242 ve 645 parsel sayılı) taşınmazların dava konusu olduğunu, mirasbırakanın kazandırma tarihindeki malvarlığının parasal karşılığının hesaplanmadığını, davalıya kazandırılan taşınmazın kazandırma tarihindeki değerinin de hesaplanmadığını, taşınmaz alan ölçümleri üzerinden bakıldığında dahi mirasbırakanın davalı ...'ya malvarlığının en az %15'inden fazlasını muvazaalı olarak devrettiğini, kazandırmanın makul bir sınırda kaldığınının, mirasbırakanın adil ve kabul edilebilir bir denkleştirme yaptığının söylenemeyeceğini, 16 HD'nin Sulh Sözleşmesi olarak adlandırdığı Belgede " ... 1967 ve 1973 yıllarında ...'' gibi bir ibare bulunmadığını, davacının taraf olduğu ve varlığını kabul ettiği bu belgede, yorumla dahi ulaşılabilmesi mümkün değilken böyle bir ibare bulunduğuna hükmedilmesinin doğru olmadığını ve fahiş bir hata olduğunu, davacının muvazaalı işlemlerin tamamından dava açma tarihine kadar haberdar olmadığını, 16. Hukuk Dairesinin davacı ve kardeşlerinin davalı ...'ya muvazaalı olarak devredilen taşınmazlar için dava açmayacakları, hak talep etmeyecekleri şeklinde bir sulh sözleşmesi imzaladıkları tespitinin doğru olmadığını, doğmamış bir haktan feragat edilemeyeceğini ve vaki ise böyle bir feragatin hukuken sonuç doğurmayacağını, somut bir delil olmaksızın davacının muvazaadan haberdar olup yıllar boyunca ses çıkarmadığı değerlendirmesinde bulunulmasının doğru olmadığını, dürüstlük kuralına aykırı davranıldığına hükmedilmesinin kabulünün mümkün olmadığını bildirerek ve önceki beyanları tekrarla Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, özellikle; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi kararında geçen "...müşterek miras bırakanları ... ...'nün sağ kalan eşi ...'ne 1967 ve 1973 yıllarında satış ve bağış yoluyla devrettiği taşınmazlar ..." ifadesi ilgili sözleşmede bulunmamakta ise de, ''Sözleşme'' başlıklı altında tarafların imzası bulunan sözleşmedeki beyanlar ile davacının ve davacıların mirasbırakanlarının, mirasbırakanları ...'tan davalı ...'ya intikal eden taşınmazlar bakımından dava açmayacaklarını belirtikleri görülmekle, kararın (III.) nolu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının; kararın (IV/3.) no.lu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; asıl ve birleştirilen davalarda davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen asıl ve birleştirilen davalarda davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacılardan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden asıl ve birleştirilen 2014/78 E. ve birleştirilen 2014/118 E. sayılı davada davacılardan, 21,40 TL bakiye onama harcının birleştirilen 2014/340 E. sayılı davada davacıdan alınmasına, 17/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.