Logo

1. Hukuk Dairesi2021/9035 E. 2022/8349 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitinden sonra yapılan düzeltme işleminin iptal edilmesi üzerine, düzeltilmeden önceki yüzölçümü ile gerçek yüzölçümü arasındaki farkın Hazine adına tesciline ilişkin talepte, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesindeki hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli kararıyla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin Hazine için de uygulanacağı hükmün iptalinden önceki dönemde Hazine için de on yıllık hak düşürücü sürenin işlediği ve dava tarihinde bu sürenin dolduğu gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince verilen 25/10/2017 tarihli, 2017/444 Esas ve 2017/412 Karar sayılı kararı yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Şanlıurfa ili, .... ilçesi, .... köyünde bulunan 6 parsel sayılı taşınmazda Kadastro Müdürlüğünce 41. madde uyarınca yapılan düzeltme işleminde 20.000 m² yüz ölçümünün 26.049,44 m² olarak düzeltilerek tapuya kaydının yapıldığını, işlemin iptali için açtığı dava kabul edilerek Şanlıurfa 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/331 E.-2014/583 K. sayılı kararı ile işlemin iptaline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, dava konusu taşınmazın tapulamaya esas kayıt miktarının 6.049,44 m² aştığının tespit edildiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmaz ile ilgili yapılan yüz ölçümü tashihi işlemi ile oluşan fazlalığın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, savunma getirmemiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Şanlıurfa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.04.2017 tarihli ve 2015/600 E., 2017/299 Karar sayılı kararıyla; eldeki davanın yüz ölçümü tashihine ilişkin olmayıp mülkiyete ilişin olduğu ve 3402 sayılı Kanun'un 12/3 maddesine göre 10 yıllık hak düşürücü sürenin taşınmazın kadastro tespitinin 1978 yılında kesinleşmesi sebebiyle dolduğu gerekçesiyle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın kabul edilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 25.10.2017 tarihli, 2017/444 Esas ve 2017/412 Karar sayılı kararı ile davacı Hazine temsilcisinin istinaf dilekçesinde, eksik inceleme ile usul ve yasaya aykırı olarak karar verildiği şeklinde genel ve soyut bir sebep ileri sürüldüğü, kararın hangi yönlerden usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin bir açıklama yapılmadığı, yerel mahkeme kararında kamu düzenine aykırı bir duruma rastlanmadığı, davanın res'en araştırma ilkesine tabi davalardan da olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, mahkemeye sunulan bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığını, bilirkişi raporuna karşı sunmuş oldukları yazılı cevap ve itirazları aynen tekrar ettiklerini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.

3.2.2. 25/02/2009 tarihinde kabul edilerek 14/03/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3. fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklinde ekleme yapılmıştır.

3.2.3. Aynı Kanun'un 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na eklenen geçici 10. madde ise, “Bu Kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir.

3.2.4. Ancak, 5841 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen, “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” cümlesinde yer alan "...iddia ve taşınmazın niteliğine" ibaresi ve 3. madde ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen “Geçici 10. madde” Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 tarihli ve E.2009/31 K.2011/77 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.

3.2.5. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Hataların düzeltilmesi” başlıklı 41/1. maddesinde;

“Kadastro sırasında veya sonrasında yapılan işlemlerle geometrik durumları kesinleşmiş olan taşınmazlarda ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan doğan hatalar, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re’sen düzeltilir. Düzeltme, taşınmaz malikleri ile diğer hak sahiplerine tebliğ olunur. Tebliğ tarihinden başlayan otuz gün içinde düzeltmenin kaldırılması yolunda sulh hukuk mahkemesinde dava açılmadığı takdirde, yapılan düzeltme kesinleşir.” düzenlemesi yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden davaya konu 6 nolu parselin 1978 yılında kesinleşen kadastro tespiti ile çapa bağlandığı ve yüz ölçümü miktarının 20.000 m2 olarak gösterildiği, yargılama aşamasında alınan 22.05.2015 havale tarihli bilirkişi raporunda ise yüz ölçümü miktarının gerçekte 26.049,44 m2 olduğunun belirtildiği, ne var ki Kadastro Kanunu'nun 41. maddesi kapsamında idare tarafından yapılan yüz ölçümü düzeltme işleminin Şanlıurfa 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/331 E- 2014/583 K sayılı kararıyla iptal edildiği ve söz konusu hükmün temyiz edilmeksizin 28.08.2014 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Bilindiği üzere, çapla miktarın uyumsuz olması halinde çapa itibar edilmesi gerektiğinde kuşku yoktur.

3.3.3. 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinin uygulanması bakımından; Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarihli 2009/31 E- 2011/77 K sayılı kararı ile iptalinden önce hak düşürücü süre açısından davacı Hazine yönünden herhangi bir ayrıcalık bulunmadığı ve iptal tarihine kadar da 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği açık olmakla sonucu itibariyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı açıktır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 21/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.