Logo

1. Hukuk Dairesi2021/9129 E. 2022/3789 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı tarafından inançlı işlem, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil davası açılması.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, davalı ...’nün kolluktaki ifadesinin kendisini bağlayıcı nitelikte olduğu, ancak davacının taşınmaz devri ve ileri sürülen teminat iddiasıyla ilgili kredi ödemelerinin davalı ...’ye yapılan taşınmaz devri ile bağlantısı bulunduğunun kanıtlanamadığı, hile ve gabin iddiası yönünden ise bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin karar, usul ve yasaya uygun olduğu ve bozma kararlarının gerekçelerine uygunluk taşıdığı gözetilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 10/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 95 ada 27 parsel sayılı taşınmazdaki 10 nolu bağımsız bölümü eski eşinin borçlarından dolayı teminat amacıyla ve iade edilmek koşuluyla bedelsiz olarak satış göstermek suretiyle davalılara devrettiğini, ancak davalıların taşınmazı iade etmediklerini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuş, yargılama aşamasında ise 15.07.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle hile ve gabin hukuki nedenlerine de dayanmıştır.

II. CEVAP

Davalılar, iddiaların asılsız ve satışın gerçek olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, davacı ile davalılar arasında taşınmazın danışıklı devrine ilişkin harici bir sözleşme veya yazılı bir delil bulunmadığı, hile ve gabin iddialarının da ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ ve KARAR DÜZELTME

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Onama Kararı

Dairenin 10/09/2013 tarihli, 2013/11556 E., 013/12299 K. sayılı kararı ile; davacının 15/5/2008 tarihli dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğu, 15/7/2009 tarihli ıslah dilekçesiyle hile ve gabin hukuki sebeplerine de dayandığı, inançlı işlemin yazılı belge ile ispatlanması gerektiği, davacının yaptığı ödemelerin satış tarihinden önce olması sebebiyle banka kayıtlarının yazılı delil başlangıcı sayılamayacağı, davacının davalı tarafa yemin teklif etmediği, ıslah tarihi itibariyle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 39. maddesi uyarınca 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçirildiği gerekçeleri ile Mahkeme kararı onanmıştır.

3. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar

Dairenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili karar düzeltme başvurusunda bulunmuştur.

4. Karar Düzeltme

Dairenin 03/07/2014 tarihli ve 2014/1676 E. 2014/12943 K. sayılı kararı ile; "...davalılar eldeki davaya karşı cevaplarında, iddiaların doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın satış bedelinin davacıya ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlarsa da, davacının şikayeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/135250 hazırlık numarası üzerinden yapılan soruşturma sırasında davalı ... 02.06.2011 tarihinde poliste verdiği ifadesinde; “davacı ... ve ...’nun 2007 yılı Eylül aylarında yanına gelip, faizle para aldığı için Av. ... ... ve ... isimli şahıslara bankadan kredi çekip borçlarını ödeyeceklerini ve davacı ...’ya ait daireyi kendisine devredeceklerini, kredi taksitlerini de kendilerinin ödeyeceğini söylediklerini, şahısların zor durumda olması nedeniyle teklifi kabul edip Yapı Kredi Bankasına kredi için başvurduğunu, bankanın daha önce çektiği krediyi ödemekte zorlanması nedeniyle kredi başvurusunu kabul etmediğini, bunun üzerine ... isimli şahsın tapusu kendisine devredilen daire karşılığında ...’den para bulabileceklerini söylemesi üzerine adı geçenlerle davacının evinde buluştuklarını, davalı ...’nün bu ev karşılığında 400.000,00 TL nakit para verip, 6 ay sonra 600.000,00 TL olarak geri alacağını, taşınmazın da kendisine devrinin yapılmasını istediğini, davacının da bu teklifi kabul etmesi üzerine 4 gün sonra 21.09.2007 tarihinde davalı ...’nün 400.000,00 TL parayı davacı ve ...’na teslim ettiğini, kendisinin de kredi çekmek üzere devredilen taşınmazın ½ payını davalı ...’e devrettiğini, 15 gün sonra da kalan ½ payın devrini talep üzerine yaptığını, Arnavutköy’de bulunan kredi çekmesi için kendisine devredilen daireler için her hangi bir maddi menfaatinin olmadığını, davalı ...’ten de kendisine verilen bir para bulunmadığını” belirttiği görülmektedir.

O halde, davalı ...’ın yukarıda içeriği açıklanan beyanının kendisini bağlayacağı açıktır. Bu durumda, davacının dava konusu taşınmazın ½ payını davalı ...’a devrinin bedelsiz olduğunun kabulü gerekir. Diğer taraftan, anılan ½ payın davalı ... tarafından diğer davalı ...’e devri yapılmış olup, daha önceki aynı akitle pay devralan davalı ...’in bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup, 1/2 pay devri bakımından Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmayacağı sabittir.

Öyleyse, dava konusu taşınmazın ½ payı bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinde şüphe yoktur.

Öte yandan; davacının davalı ...’e devrettiği ½ pay yönünden ise, Mahkemece, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olduğu söylenemez.

Dosya kapsamı ile somut olayda, davacı kredi bedelini ödediği iddiasında bulunup bir takım ödeme belgeleri ibraz etmiş olup, anılan ödemelerin taraflar arasındaki taşınmaz devri ile bağlantılı olduğunun saptanması halinde güçlü delil teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde göz ardı edilemeyeceği tartışmasızdır.

Hâl böyle olunca; anılan kredi ödemelerinin yazılı delil başlangıcı veya güçlü delil teşkil edip etmeyeceği hususunun irdelenmesi, yazılı delil başlangıcı olarak kabul edildiğinde davacı tanıklarının yeniden dinlenerek ve davacının ödeme iddiası bakımından tüm delilleri toplanıp, Borçlar Yasası'nın 81. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasası'nın 97.) maddesi hükümleri de dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi; davacının inançlı işlem iddiası sabit olmadığı taktirde ise, diğer hukuki sebepler bakımından bir değerlendirme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile noksan tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir. " gerekçesi ile onama kararı kaldırılarak Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

5. Direnme Kararı

Mahkemece; davalı ...’ın ifadesinin mahkeme dışı ikrar olarak kabul edilemeyeceği, inançlı işlem iddiasının kanıtlanamadığı, gabin ve hile yönünden hak düşürücü sürelerin geçtiği gerekçesi ile önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

6. Direnme Kararı Sonrası Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

7. Hukuk Genel Kurulu Kararı

Direnme kararının davacı vekilince temyizi üzerine uyuşmazlık Hukuk Genel Kurulu önüne gitmiş ve Kurulun 31/01/2019 tarihli kararı ile; Mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, ilk kararında yer vermediği ve dolayısıyla Daire tarafından da değerlendirilmeyen yeni bir hukuki gerekçeye dayalı, yeni hüküm niteliğinde olduğu, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevinin Özel Daireye ait olduğundan bahisle dosya Daireye gönderilmiştir.

8. İkinci Bozma Kararı

Dairece; "...davalı ...’ın yukarıda içeriği açıklanan beyanının kendisini bağlayacağı açıktır. Bu durumda, davacının dava konusu taşınmazın ½ payını davalı ...’a devrinin bedelsiz olduğunun kabulü gerekir. Diğer taraftan, anılan ½ payın davalı ... tarafından diğer davalı ...’e devri yapılmış olup, daha önceki aynı akitle pay devralan davalı ... durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup, 1/2 pay devri bakımından Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanmayacağı açıktır.

Öyleyse, dava konusu taşınmazın ½ payı bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinde şüphe yoktur.

Öte yandan; davacının davalı ...’e devrettiği ½ pay yönünden ise, Mahkemece, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli olduğu söylenemez.

Davacı kredi bedelini ödediği iddiasında bulunup bir takım ödeme belgeleri ibraz etmiş olup, anılan ödemelerin taraflar arasındaki taşınmaz devri ile bağlantılı olduğunun saptanması halinde delil başlangıcı teşkil edeceği ve çekişmenin giderilmesinde göz ardı edilemeyeceği tartışmasızdır.

Hâl böyle olunca; anılan kredi ödemelerinin delil başlangıcı veya güçlü delil teşkil edip etmeyeceği hususunun irdelenmesi, delil başlangıcı olarak kabul edildiğinde davacı tanıkları yeniden dinlenerek ve davacının ödeme iddiası bakımından tüm delilleri toplanıp, Borçlar Yasası'nın 81. (6098 sayılı Türk Borçlar Yasası'nın 97.) maddesi hükümleri de dikkate alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi; davacının inançlı işlem iddiası sabit olmadığı taktirde ise, diğer hukuki sebepler bakımından bir değerlendirme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile noksan tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.’’ gerekçesi ile Mahkeme kararı bozulmuştur.

9.Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemece; dava konusu taşınmazın satış tarihinden sonra davacı tarafça taşınmaz ve kredi için yapılmış ödemenin bulunmadığı, davacının da taşınmazın ipotek borcunu kapatarak devrettiğini ileri sürdüğü, davalı ...'in kendisini bağlayan kolluk ifadesinde davacıya ... tarafından 400.000 TL satış bedelinin ödendiğini beyan ettiği, davacının da şikayet evrakında taşınmazın 400.000-TL karşılığında 6 ay sonra 600.000 TL ödenmek koşuluyla devri konusunda davalılar ile anlaştıklarını beyan ettiği, bu bedelin bir kısmının ... tarafından tefecilik sebebiyle kesildiğinin ileri sürüldüğü, bu beyanlardan davalı ... tarafından para ödemesi yapıldığının anlaşıldığı, taşınmaz devri ya da ileri sürülen teminat iddiasıyla ilgili başkaca kredi işleminin bulunmadığı, davalılar hakkında başlatılan soruşturmada kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu haliyle tefecilik suçlamasına ilişkin iddianın ve satış işleminden önce bankaya davacı tarafça yapılan kredi ödemelerinin davalı ...’ye yapılan taşınmaz devri ile bağlantısı bulunduğu hususunun kanıtlanamadığı, hile ve gabin iddiası yönünden ise bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçeleri ile davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine karar verilmiştir.

10. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

11. Temyiz Nedenleri

11.1. Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı ...’in ikrarı ile inançlı işlem olgusunun kanıtlandığını, dava konusu taşınmazın tamamı yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, ödemelere ilişkin dekontlar ve çeklerin inançlı işlem olgusunu kanıtladığını, davalı ...’nün tefecilik yaptığını ve kendisine devredilen ½ payı tefecilik çerçevesinde devralmış olduğunu, bu yöne ilişkin ceza dosyasının getirtilmediğini, gabinin tüm unsurlarının mevcut olduğunu, hak düşürücü sürenin geçmediğini, dava dilekçesinde gabin ve hile nedenlerine de dayandıklarını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir. .

11.2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; iddianın kanıtlanamadığını, banka dekontlarının yazılı delil başlangıcı niteliğinde olmadığını, diğer davalının zor ve baskı altında alınmış ifadesinin geçerli kabul edilmeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

12. Gerekçe

12.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; inançlı işlem, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

12.2. İlgili Hukuk

12.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

12.2.2. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

12.2.3. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun 28. maddesi ile aynen; "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. " düzenlemesi mevcuttur.

Diğer taraftan, aşırı yararlanmadan (gabinden) söz edilebilmesi, objektif unsur olan edimler arasındaki aşırı oransızlık yanında, bir tarafın darda kalma, tecrübesizlik, düşüncesizlik (hafiflik) hallerinin bulunması, diğer yanın ise yararlanmak, sömürmek kastını taşıması biçiminde iki sübjektif unsurun dahi gerçekleşmesine bağlıdır. Gabinin varlığı zarar görene (sömürülene), sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davası açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri isteme hakkı ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteme hakkı verir.

12.3. Değerlendirme

Dairenin (IV/4.) ve (IV/8.) no.lu paragraflarda açıklanan ve hükmüne uyulan bozma kararlarında gösterildiği şekilde işlem yapılarak; (IV/9.) no.lu paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı ve davalı ... vekillerinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya, bozma kararlarının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 20.493,00 TL bakiye onama harcının davalı ...'den, gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.