Logo

1. Hukuk Dairesi2021/9189 E. 2022/3260 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

.....

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali tescil istekli dava sonunda, Yerel Mahkemece davacıların muris muvazaasına dayalı tapu iptali tescil taleplerinin reddine, terditli açılan tenkis talepleri yönünden ise taraflar sulh olmakla; dava konusu 227 ada 543 parsel sayılı taşınmaz hakkında feragat nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 227 ada 612 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 227 ada 507 ve 194 ada 61 parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 184 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalı ... üzerinde bırakılmasına dair verilen karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli olarak, davacı ... vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile diğer temyiz eden davacı ... vekili Avukat.......... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davacı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakan ...’ın maliki olduğu 227 ada 543, 612, 670, 507, 244 ada 19, 194 ada 61, 184 ada 11, 225 ada 725 parsel sayılı taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında 3. kişiye devredilen 227 ada 543 parsel sayılı taşınmaz yönünden isteklerini tazminata dönüştürmüşlerdir.

II. CEVAP

Davalı, süresinde davaya cevap vermemiş, aşamada taşınmazların bir kısmını kendi kazanımları ile elde ettiğini, bir kısmının ise düğün hediyesi olarak temlik edildiğini, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEMENİN İLK KARARI

Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/12/2015 tarihli ve 2008/54 E., 2015/340 K. sayılı kararıyla; muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen Mahkeme kararına karşı yasal süre içerisinde taraf vekilleri temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 23/01/2020 tarihli ve 2016/11488 E., 2020/401 K. sayılı kararıyla; “...Bilindiği üzere; 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, mirasbırakanın tapulu taşınmazları bakımından uygulanabilir nitelikte olup, tapusuz taşınmazlar menkul hükmünde olduğundan ve teslimle mülkiyet geçeceğinden, bu tür taşınmazlar bakımından 1974 tarihli İBK’nin uygulama alanı yoktur. Bu nedenle, bu tür temlikler bakımından da muvazaa iddiası dinlenmez. Açıklanan nedenlerden ötürü davalının gerek dava dışı üçüncü kişilerden gerekse mirasbırakandan zilyetliği devir yoluyla teslim aldığı tapusuz taşınmaz bakımından muris muvazaası iddiasının dinlenebilme olanağı bulunmadığından tapu iptali ve tescil isteğinin reddedilmesi gerekirken davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir. Tenkis isteğine gelince; Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 315/1. maddesinde, sulhun kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı; 314. maddesinde ise, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman sulh yapılabileceği hükümleri düzenlenmiştir. Somut olayda; 29.09.2015 tarihli keşifte taraflar sulh olmuşlar ancak bilahare bir irade fesadından söz etmeksizin sulhten vazgeçmişlerdir. Hal böyle olunca, 6100 sayılı HMK'nun 313 v.d. maddeleri uyarınca sulh konusunda gerekli irdeleme ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabule göre de; 6100 sayılı ...nun 26 ve 297/2. maddelerine aykırı olacak şekilde, dava konusu edilen 244 ada 19 parsel sayılı taşınmaz bakımından olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekirken dava konusu edilmeyen 224 ada 19 parsel sayılı taşınmaz bakımından hüküm tesis edilmesi de hatalıdır.” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Kayseri 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/07/2021 tarihli ve 2020/260 E., 2021/244 K. sayılı kararıyla; davacıların muris muvazaasına dayalı tapu iptali tescil taleplerinin reddine, terditli açılan tenkis talepleri yönünden ise taraflar sulh olmakla; dava konusu 227 ada 543 parsel sayılı taşınmaz hakkında feragat nedeniyle davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 227 ada 612 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 227 ada 507 ve 194 ada 61 parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, 184 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalı ... üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili ve davacı ... vekili temyiz yoluna başvurmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davacı ... ... vekili,mahkemece sulh doğrultusunda verilen kararın eksik olduğunu, müvekkilinin dava dilekçesinde de açıkça görüleceği üzere 8 adet taşınmazın çözümü için iş bu davayı açtığını, ancak mahkemece verilen karara bakıldığı taktirde 6 adet taşınmaz yönünden karar verildiğini, diğer iki adet taşınmaz (225 ada 725 parsel, 227 ada 670 parsel) yönünden hiç bir karar bulunmadığını, bu iki taşınmaz yönünden kabul veya red kararı verilmemesinin dava dilekçesinin dikkate alınmadığını ve dosyanın yeterince incelenmemiş olabileceğini gösterdiğini, Yerel mahkemenin 29/09/2015 tarihinde yapılan

keşif sırasında taraflar arasında oluşan sulhe ilişkin olarak karar verdiğini, ancak yapılan anlaşma gereği 1/3 hissesinindavacı müvekkiline verilmesi gereken ev yeri ile alakalı hüküm kurulmadığından müvekkilinin hak kaybına uğradığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

2.2. Davalı vekili,"muris muvazaası nedeniyle açılan davanın reddine" karar verilmesine rağmen, açılan davanın terditli olduğundan bahisle, taraflarına yönelik olarak vekalet ücretine hükmedilmediğini, oysa; dava dilekçesine bakıldığında, ortada terditli bir dava olmadığının ve davanın yalnızca muris muvazaasına dayandırıldığının açık seçik görülmekte olduğunu, bozma ilamında her ne kadar "taraflar irade fesadından söz etmeksizin sulhten vazgeçmişlerdir" denilmiş ise de; dava dosyası incelendiğinde görüleceği üzere, keyfi veya nedensiz bir vazgeçmenin söz konusu olmadığını, somut olayda açıkça ifade edilmemiş dahi olsa, irade fesadının söz konusu olduğunu, zira; tarafların, Mahkeme'nin yönlendirmesiyle 29.09.2015 tarihli keşif sırasında, sulh olduklarını; daha sonra sulha konu olan taşınmazlardan Mahzemin Köyü, 227 ada, 670 parselde kayıtlı taşınmazın ifrazının mümkün olup olmadığı hususunda 13.10.2015 tarihli duruşmada ek rapor istenildiğini ve sunulan 21.10.2015 Tarihli bilirkişi Ek raporda belirtildiği gibi, "sulh olunan taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı" yani; müstakil tapunun söz konusu olmayıp, tarafların kabul ettikleri bölümlerin bağımsız olamayacağı ve sulhe göre birbirlerinin taşınmazlarından geçmeleri gerekeceği anlaşılmakla, müvekkilinin; 24.11.2015 tarihli duruşmada bizzat söz alarak, "amacım müstakil tapu almaktı, bu nedenle kısmen sulh oldum. sulhe ilişkin beyanımdan vazgeçiyorum " dediğini, yani yanıldığını, hataya düştüğünü, Kaldı ki; diğer yandan, davacıların da daha sonra 14.12.2015 tarihli dilekçeleri ile açıkça sulhtan vazgeçtiklerini beyan ettiklerini, bu durum karşısında tek taraflı vazgeçme söz konusu olmayıp; tarafların iradeleri doğrultusunda bir karar verilmesi veya Mahkemece sulhun iptali için taraflara süre verilmesi gerekirken, tarafların keşif sırasındaki sulh beyanlarına göre karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere; Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.

Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.

3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 313.maddesinde; “(1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.

(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.

(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.

(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir.”

Aynı Kanunun 314.maddesinde; “ (1) Sulh, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.”

3.2.3. Yine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 297/2.maddesinde; “ Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1934 doğumlu mirasbırakan ...’ın 08.04.2005 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak ilk eşi ...’ten olma çocukları davacılar ... ve davalı ... ile dava dışı ikinci eşi ...’in kaldıkları, dava dışı üçüncü kişilerin zilyetliğinde bulunan 227 ada 612 ve 225 ada 725 parsel sayılı tapusuz taşınmazların haricen satım nedeni ile kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit ve tescil edildiği, mirasbırakanın zilyetliğinde bulunan 227 ada 543, 227 ada 670, 227 ada 570, 244 ada 19, 184 ada 11 parsel sayılı tapusuz taşınmazları davalıya bağışladığını, 194 ada 61 sayılı tapusuz taşınmazı ise sattığını açıklamak ve tespite muvafakat ettiğini belirtmek suretiyle taşınmazların davalı adına tespit ve tescil edildiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. 29/09/2015 tarihli keşif tutanağında aynen; Davacılar ve davalı birlikte söz alarak; “ Dava dilekçesinin birinci sırasında yer alan Çayağıl mevkii 227 ada, 543 parsel nolu taşınmaz davadan sonra dava dışı ...’ya devredilmiştir. Biz davacılar bu parsel yönünden davamızdan feragat ediyoruz, ben davalı ... da bu yerin ...’ya ait olduğunu kabul ediyorum,dava dilekçesinin 2.sırasında yer alan Karatarla mevkiinde 227 ada, 612 parsel nolu taşınmazın ...’e, 184 ada, 11 nolu parselin ... adına ve 227 ada, 507 nolu parsel ile 194 ada,61 nolu parselin de ... adına yazılmasını kabul ediyoruz biz bu şekilde sulh olduk karar verilsin dediler” ifadelerinin yer aldığı, daha sonra 24.11.2015 tarihli celsede; davalı vekilinin: “ Müvekkilim ... huzurdadır.davalılarla keşif mahallinde 227 ada, 670 nolu parsel yönünden müstakil tapu edinebilmek amacıyla sulh olmuştur, ancak müstakil tapu edinme şansının olmaması nedeniyle ek rapora göre şu anda keşifte verdiği sulh beyanından vazgeçmiştir.huzurdadır beyanı alınsın”, Davalı ...’ın ise: “Ben her ne kadar keşif mahallinde sulh olmuş isem de amacım müstakil tapu almaktı, bu nedenle kısmen sulh oldum, sulhe ilişkin beyanımdan, kabullerimden vazgeçiyorum, buna göre karar verilsin” şeklinde beyanda bulundukları, davacılar vekili tarafından sunulan 14.12.2015 havale tarihli dilekçede ise; sulhten davacıların da vazgeçtiklerinin bildirildiği, 22/10/2015 havale tarihli fen bilirkişi raporunda dava konusu 227 ada 670 parselin ifrazının mümkün olmadığının belirtildiği kayden sabittir.

3.3.3. Mahkemece her ne kadar tarafların sulh oldukları kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da sulh kapsamında bulunan çekişme konusu 227 ada 670 parselin bölünemeyeceğinin anlaşılması üzerine sulhün infazının mümkün olmadığı, bu nedenle geçerli bir sulhten bahsedilemeyeceği açıkken, tarafların bu yöndeki beyanlarının sulh sözleşmesi kabul edilerek karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 297/2.maddesi gereğince; dava konusu 227 ada 670- 244 ada 19 ve 225 ada 725 parsel sayılı taşınmazlar yönünden olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.

3.3.4. Öte yandan dava dilekçesinde davacılar tarafından tenkis haklarının saklı tutulduğu bildirilmesine (yani tenkis talebinde bulunulmamasına) rağmen Dairece önceki bozma ilamında tenkis talebi de varmış gibi değerlendirme yapılmış olmasının maddi hatadan kaynaklandığı açıktır.

3.3.5. Hal böyle olunca, 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararı çerçevesinde araştırma ve değerlendirme yapılması, toplanan ve toplanacak delillerin bir arada değerlendirilmesi ve varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

VI. SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacılardan ... ve davalı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.'nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harçların temyiz edenlere iadesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 3.815.00 TL duruşma vekalet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.