"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: ÇARŞAMBA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar tarafından istinafı üzerine, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar davacılar vekili tarafından duruşma istekli ve davalı Hazine vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17/05/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Hazine vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davacılar vekili Avukat ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, dava konusu 263 ada 6 parsel sayılı taşınmaz gerçekte mirasbırakanları ... oğlu ...’a ait olduğu halde, yapılan yanlışlık sonucunda murisleriyle aynı isimdeki davalıların mirasbırakanı ... oğlu ...’ın icra borcu sebebiyle çekişmeli taşınmazın Samsun 8. İcra Müdürlüğünün 2011/6661 E. sayılı dosyasıyla davalı ...’na satıldığını, davalıların mirasbırakanı ile kendi mirasbırakanları aynı kişiler olmadığı halde gerekli araştırmalar yapılmadan mirasbırakanlarına ait olan taşınmazın satıldığını, davalı bankanın ve davalı Hazinenin gerekli ihtimam ve özeni göstermediğini, kusurlu olduğu ileri sürerek tapu kaydının iptali ile mirasbırakan ... adına tesciline, mümkün olmazsa taşınmazın değerinin tespiti ile davalılardan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili, dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davacıların mirasbırakanı 1929 doğumu ... oğlu ... adına yazılması gerekirken, sehven aynı mahallede yeri bulunan bir kısım davalıların murisi 1937 doğumu ... oğlu ...'a adına tespit ve tescil edildiğini, mağduriyet yaşanmaması için görüşmeler yapıldığını ve tüm düzeltme çabalarına rağmen olumlu bir cevap alınamadığını, bu nedenle taraflar bir araya getirilerek dava konusu taşınmaza karşılık dava dışı 222 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1929 doğumlu ... mirasçılarından davacı ...'a satış yoluyla devrinin yapıldığını, iddiaları kabul etmediklerini belirterek davanın reddine savunmuştur.
Davalı ... vekili, davalı banka adına yapılan tescilin usulüne uygun olduğunu, davacıların 13 yıl sonra kötüniyetli olarak dava açtıklarını, taşınmazın ihalesinden davacıların da haberinin olduğunu ve itiraz etmediklerini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, taşınmazların tapu siciline kaydedilmesi ve sicillerin doğru oluşturulmasından dolayı Devletin sorumluluğunun TMK’nın 1007. maddesinde düzenlendiği, somut olayda dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davacıların murisi 1929 doğumlu ... oğlu ... adına yazılması gerekirken sehven davalıların murisi 1937 doğumlu ... oğlu ... adına tescil edildiği ve bu işlem sonucunda davacıların zarara uğradığı, Devletin kusursuz sorumluluğu dikkate alınarak davanın kabulü ile tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalı Hazine vekili, eldeki davanın tapu iptali ve tescil davası olup bu nedenle davanın davalı idare yönünden husumet nedeniyle reddi gerektiğini, kaldı ki dava TMK m. 1007 gereğince açılmış bir tazminat davasının olmadığını, kaldı ki husumetin Tapu Müdürlüğüne yöneltilemeyeceğini, TMK m.1007 gereğince açılacak tazminat davalarının davalısının Hazine olup, yine davanın husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davanın 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını, kadastro tespitinin 11.01.1990 yılında kesinleştiğini, bu olayların yaşanması sonrası, davaya konu 263 ada 6 no.lu parsel sayılı taşınmaza karşılık olarak davalıların miktar ve bedel olarak daha yüksek değerdeki 222 ada 2 no.lu parseli davacılardan Fatih'e devrettiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı ... vekili, davanın öncelikle zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davanın husumet yönünden de reddi gerektiğini, nitekim kendilerinin iyi niyetli şahıs olarak tapu siciline güven ilkesi ile hareket ederek ... adına kayıtlı taşınmaza ipotek tesis edildiğini, bankanın burada kötü niyetinden söz etmenin mümkün olmadığını, taşınmaz malikinin belirlenmesinde tapu sicilinin esas olduğunu, davacıların murisi ... oğlu 1929 doğumlu ... varislerinın, 1937 doğumlu ...’dan çekişmeli parsele karşılık 222 ada 2 parsel sayılı taşınmazı devraldıklarını, Mahkemece bu hususta hiçbir araştırma yapılmadığını, davacıların dava dilekçesinde tapunun iptalini talep etiklerini ancak iptal için haklı gerekçeyi tam açıklamayamadıkları gibi yanlışlığın ne olduğunun da belli olmadığını, hükümde davacı tarafa 4.439 TL vekalet ücretini davalı banka ve davalı idarenin müşterek müteselsilen ödemesine karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 05/04/2019 tarihli ve 2019/327 E., 2019/695 K. sayılı kararıyla; çekişmeli 263 ada 6 parsel sayılı taşınmazın geldisi olan 115 ada 20 ve 22 parsellerin kadastro çalışmaları sırasında tapulama suretiyle davalıların murisi adına tespit ve tescil edildiği, davacıların mirasbırakanının kadastro öncesinde ve sonrasında hiçbir zaman tapu kayıt maliki olmadığı, bu nedenle iptal-tescil isteğinin reddedilmesi gerektiği, tazminat isteği yönünden de davacıların mirasbırakanının tapu kayıt maliki olmadığından ortada haksız bir ipotek ve satış işlemi olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve vekalet ücretine hasren davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın gerçek malikinin mirasbırakanları ... olduğunu, davayı yolsuz tescil davası olarak ikame ettiklerini, Bölge Adliye Mahkemesinin davayı nitelendirmesini kabul etmediklerini, tapu kaydında malikinin adı ve soyadı dışında hiçbir bilginin bulunmadığını, kadastro sırasında doğum tarihinin tapuya yazılmadığını, dolayısıyla taşınmazın 1937 doğumlu ... adına tescilinin söz konusu olmadığını, dolayısıyla istinaf mahkemesinin davacıların murislerinin tapuya hiç malik olmadığı sonucuna ulaşmasının doğru olmadığını, davalı bankanın basiretli tacir olarak tapu sicilini araştırması gerektiğini, bu nedenle kusurlu ve kötü niyetli olduğunu, davalı ... dahi 16.01.2014 tarihli yazısında ipoteğin sehven konulduğunu kabul ettiğini, keşif sırasında dinlenen tanıkların taşınmazın yanlış ... adına tescil edildiğine ilişkin beyanlarının yanıltıcı olduğunu, tanıkların asıl dinlenilme sebebinin taşınmazda ... ve çocuklarının oturup oturmadığının tespiti olduğunu, davanın kabulünün gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı Hazine vekili, istinaf mahkemesince davalı banka ve davalı Hazine yönünden red sebebi aynı olmadığından, davalılar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek, vekalet ücreti yönünden hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” düzenlemesine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Hemen belirtilmelidir ki, toplanan deliller, tüm dosya kapsamı ve özellikle dava konusu taşınmazın tapu kaydının kadastro tutanağına uygun olarak oluşturulduğu, TMK’nın 1007. maddesinin şartlarının bulunmadığı gözetilerek ve ret sebebi ortak olan davalılar yararına tek vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsiz bulunmamasına göre, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yazılı şekilde karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı Hazine vekilinin tüm, davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, reddine.
3.3.2. Ne var ki, eldeki dava kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, çekişmeli taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği 11.01.1990 tarihinden dava tarihi olan 15.08.2013 tarihine kadar 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz ise de, bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, sonucu itibariyle doğru bulunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesinin değiştirilerek hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir.
VI. SONUÇ
Davacılar vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile, hükmün değiştirilen bu gerekçe ile 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden davacıya geri verilmesine, 17/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.