Logo

1. Hukuk Dairesi2021/9324 E. 2022/885 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İnançlı işlem yoluyla devredilen taşınmazın, davalının kötü niyetli olması sebebiyle tapu kaydının iptal edilip davacı adına tesciline ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, taşınmazın inançlı işlem yoluyla devredildiğini bilmesi veya bilmesi gerektiği, dolayısıyla iyiniyetli üçüncü kişi sayılamayacağı ve davacıların inançlı işlem kapsamındaki borçlarının olup olmadığının tespiti ve varsa mahkeme veznesine depo edilmesi koşuluyla davanın sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - ELATMANIN ÖNLENMESİ - ECRİMİSİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda Yerel Mahkemece verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı asıl davada davacılar vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 08/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asıl davada davacılar vekili Fatma Bağdat v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen birleştirilen davada davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacılar; şirketin nakit ihtiyacını gidermek amacıyla maliki oldukları 128 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiklerini, payın bir kısmının kredi temin etmek, bir kısmının ise teminat amaçlı verildiğine ilişkin 21.01.2013 ve 06.02.2013 tarihli belgelerin mevcut olduğunu, adı geçen davalının kredi temin etmesine rağmen krediyi vermediği gibi taşınmazı da iade etmekten kaçınıp muvazaalı ve kötüniyetli olarak olaylardan haberdar olan diğer davalı ...’e devrettiğini, taşınmazın halen tasarruflarında olduğunu ileri sürerek tapu iptali ve tescil istemişler, birleştirilen davanın ise reddini savunmuşlardır.

II. CEVAP

Asıl davada davalı ..., maddi sıkıntı içerisinde olan şahsının ve sahibi olduğu şirketin itibarının zedelenmemesi amacıyla taşınmazı adına tescil ettirip üzerine ipotek koydurduğunu, mali durumunun kötüye gitmesi ve davacıların taşınmazı bir an önce devralmamaları neticesinde taşınmazı diğer davalı ...’ye devrettiğini, davacıların taşınmazı 1 yıl bedelsiz kullanmaları halinde satışa muvafakat edeceklerinin düşünüldüğünü, ancak diğer davalının buna izin vermemesiyle eldeki davanın açıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur.

Asıl davada davalı/birleştirilen davada davacı ..., öncelikle davada eksik harcın tamamlanması gerektiğini, narenciye üretimi ve ihracatıyla iştigal etmesi nedeniyle çekişme konusu taşınmazı 2.125.000,00 TL (1.100.000,00 TL'si ipotek bedeli olmak üzere) bedel karşılığında satın aldığını, tapuda gösterilen satış bedeli olan 212.600,00 TL'yi satıcının banka hesabına gönderdiğini, bakiye 1.912.400,00 TL'yi ise ortağı olduğu Özler Holding'de görevli yatırım ve satın alma işlemlerinden sorumlu genel müdür yardımcısı ... aracılığıyla satıcının vekili dava dışı ... ... banka şubesinde nakit olarak teslim ettiğini, iyiniyetli olduğunu belirtip davanın reddini savunmuş, birleştirilen davada, maliki olduğu 128 parsel sayılı taşınmaza davalıların haklı ve geçerli bir neden olmaksızın müdahale ettiklerini ileri sürerek elatmanın önlenmesini, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 01.03.2015 tarihinden itibaren 12.000,00 TL ecrimisilin faiziyle tahsilini, taşınmaz üzerindeki ürünlerin değerlerinin saptanıp satılarak ürün bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesini, davanın kabulü halinde kendisine ödenmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/04/2016 tarihli ve 2015/345 E. 2016/172 K. sayılı kararı ile; davalı ...'nin taşınmazı temlikinde kötüniyetli olduğunun ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine karar verilmiş, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle birleştirilen davanın kabulüyle elatmanın önlenmesine, 160.000,00 TL ecrimisil (ürün) bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, taşınmazın tedbiren birleştirilen davada davacı ...'e teslimine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 05/02/2020 tarihli ve 2020/288 E., 2020/588 K. sayılı ilamı ile ‘‘...Somut olaya gelince, tüm dosya kapsamından, davacı tanıklarının beyanlarından, davacı ...'nın eşi aynı zamanda davacı şirketin yetkilisi olan ... ile son kayıt maliki davalı ...'nin okul arkadaşı oldukları, komşu taşınmazlarda faaliyet gösterdikleri, dava dışı ... Tarım Ürünleri şirketinin kurucu ortakları arasında yer aldıkları anlaşılmakla, davalı ...'nin inançlı işlem sonucu taşınmazın devredildiğini bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, dolayısıyla TMK'nın 1023. maddesi anlamında iyi niyetli müktesip kabul edilemeyeceği kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davacıların inançlı işlem kapsamında davalı ...'e borçlarının olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, borçları var ise miktarının saptanıp mahkeme veznesine depo ettirilmesi için davacılara süre verilmesi ve bu husus yerine getirildiğinde sonucuna göre bir karar verilmesi; borçları yok ise davalı ...'nin iyiniyetli olmadığı hususu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir...’ gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Mahkemece Verilen Direnme Kararı

Mahkemenin 21/01/2021 tarihli ve 2020/357 E., 2021/45 K. sayılı kararıyla; davalı ...'nin davacıyı zararlandırmak amacıyla taşınmazı devraldığının davacı tarafından ispatlanamadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Asıl davada davacılar vekili; Mahkemece verilen direnme kararının doğru olmadığını, davalı ...’nin taşınmazın inançlı işlem ile teminat amaçlı devredildiğini bildiğini ve kötüniyetli olduğunu, dosyada yer alan banka dekontlarından davalının satış bedeli adı altında yalnızca 212.600 TL gönderildiğinin sabit olduğunu, diğer dekontların ise dava ile ilgisinin bulunmadığını, davacı ile davalı ...’nin 40 yıldır aile dostu olup, birlikte iş yaptıklarını, taşınmazın halihazırda davacılar tarafından kullanıldığını, dinlenen tanık beyanları ile de davalı ...’nin kötüniyetli olduğunun ispatlandığını belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise, mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.

6.2.2. Öte yandan; Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023. maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur" düzenlemesine yer verilmiş; aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasında "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür. Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarihli l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.

6.3. Değerlendirme

Somut olayda, asıl davada davacı ...'nın eşi aynı zamanda davacı şirketin yetkilisi olan ... ile son kayıt maliki davalı ...'nin okul arkadaşı oldukları, komşu taşınmazlarda faaliyet gösterdikleri, dava dışı ... Tarım Ürünleri şirketinin kurucu ortakları arasında yer aldıkları olguları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı ...'nin inançlı işlem sonucu taşınmazın devredildiğini bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu, dolayısıyla iyiniyetli kabul edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda asıl davada davacıların inançlı işlem kapsamında davalı ...'e borçlarının olup olmadığının açıklığa kavuşturulması, borçları var ise belirlenen miktarın mahkeme veznesine depo ettirilmesi için davacılara süre verilmesi ve bu husus yerine getirildiğinde sonucuna göre bir karar verilmesi; borçları yok ise davalı ...'nin iyiniyetli olmadığı gözetilerek asıl davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 08/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.