"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/1327 E., 2021/156 K.
DAVA TARİHİ : ...
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasındaki gaiplik, tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı kayyım vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikler yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; ... parsel sayılı taşınmazın 48/480 payının ..., 96/480 payının ... oğlu ölü ... ve 144/480 payının ... oğlu ölü ... adlarına kayıtlı olduğunu, tapu kaydında "Zemini ... Vakfından" şerhinin bulunduğunu, yapılan tahkikat neticesinde uzun zamandan beri sahipsiz kalan taşınmazın mutasarrıfının gaip olması nedeniyle 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17 nci maddesi gereğince vakfı adına tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek kayıt malikinin gaipliğine ve tapu kaydının iptali ile vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı; davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 12.11.2012 tarihli ve 2012/619 Esas, 2012/620 Karar sayılı kararı ile, davanın hasımsız açılması nedeniyle çekişmesiz yargıya tabi olduğu ve sulh hukuk mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkeme kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 24.09.2013 tarihli ve 2013/11305 Esas, 2013/13259 Karar sayılı kararıyla; "Davanın 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17 nci maddesinden kaynaklandığı ve taşınmazın aynına (mal varlığına) yönelik olduğu gözetildiğinde, olayda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 382 ve 383 üncü maddelerinin uygulama yeri bulunmadığı, bu hali ile aynı Kanun'un 2 nci maddesi kapsamında kaldığı ve görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu tartışmasızdır... Öncelikle kayyımın davada yer alması sağlanarak taraf teşkilinin tamamlanması, ondan sonra işin esasının değerlendirilmesi yerine görevsizlik kararı verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İkinci Bozma Kararı
1. Bozmaya uyularak kayyım Bursa Defterdarının davalı olarak davada yer alması sağlandıktan sonra yapılan yargılama neticesinde Mahkemenin 07.04.2015 tarihli ve 2014/103 Esas, 2015/282 Karar sayılı kararı ile; iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalı kayyım vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Dairemizin 10.10.2018 tarihli, 2018/4141 Esas, 2018/13346 Karar sayılı kararı ile; "Mahkemece hüküm vermeye yeterli inceleme ve değerlendirme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki, noksanın tamamlanması yoluyla getirtilen ... yazı cevabında vakıf şerhine ilişkin 26.06.1942 tarihinde sadece ... kızı ...’nin payının taviz bedeli ödenmek suretiyle terkin işlemi yapıldığı, diğer paylara ilişkin taviz bedelinin ödenmediği ancak taşınmazın tamamından şerhin terkin edildiği, 16.02.1938 tarihli satış işleminin dosya arasına alınmadığı, tespite esas eski tapu kayıtlarının temin edilmediği açıktır. Hâl böyle olunca, bahsi geçen belgeler getirilip incelenmek suretiyle kadastro tespitinde belirtilen bilgiler de gözetilerek kayıt maliklerinin mirasçısının bulunup bulunmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması, gaip olduğu belirtilen kişilere ilişkin taviz bedelinin ödenip ödenmediğinin ve vakıf şerhinin neden terkin edildiğinin Tapu Müdürlüğünden sorulması, 5737 sayılı Kanun'un 17 nci maddesinin koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tereddüte yer bırakmayacak biçimde saptanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
C. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; dava konusu taşınmazda 96/480 pay sahibi olan ... ve 96/460 pay sahibi olan ... yönünden taviz bedelinin alındığı, taşınmazın ... Vakfından geldiği, yapılan araştırma neticesinde paydaşlardan ..., ... oğlu ... ve ... oğlu ...'in mirasçı bırakmadan öldükleri, bu kişilerin taşınmazdaki paylarının ... Vakfı adına tapuya tescilinin gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuran
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı kayyım vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı kayyım vekili; eksik inceleme ile karar verildiğini, 5737 sayılı Kanun'da aranan şartların gerçekleşmediğini, bilirkişi kök ve ek raporuna yaptıkları itirazların dikkate alınmadığını, taşınmazın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde herhangi bir vakıf şerhinin bulunmadığını, taşınmazın geldi kaydı olan ... parselin tapu kütüğünün Nev’i bölümünde yer alan “ ... Vakfından, gediği ... Gediklerinden İcareli” şerhinin Vakıflar Umum Müdürlüğünün 55426/882 sayılı yazısı üzerine 03.07.1942 tarihli ve 191 yevmiye numaralı işlemle terkin edildiğini, şerh terkin işleminin taviz bedelinin ödenmesi sebebiyle gerçekleştirildiğini, benzer davada davanın reddine karar verildiğini, davalı İdare yasal hasım olduğundan aleyhine vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17 nci maddesine dayalı gaiplik ve tapu iptali- tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17 nci maddesi.
3. Değerlendirme
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 6017 ada 10 parsel sayılı 48,41 m2 miktarlı arsa nitelikli taşınmazın 48/480 payının ..., 96/480 payının ... oğlu ... ve 144/480 payının ... oğlu ... adına 16.02.1938 tarihli satış işlemi ile kayıtlı olduğu, taşınmazda ... tarihli eski eser şerhinin bulunduğu, ... Vakfından icareli şerhinin 1942’de terkin edildiği, taşınmazın geldisi 678 ada 18 parsel sayılı taşınmazın 1938 tarihli kadastro çalışması sonucunda "taşınmaz ... oğlu ... ve ...’in iken ...'ın ölümü ile oğlu ...'e, onun da ölümü ile oğulları ...,... ile kızı ...'a, ...'in de ölümü ile evlatları ...,...'ın ölümü ile evlatları ... oğlu ...,...,...'ye (okunaksız), ...'in ölümü ile hissesinin mahlulen vakfa kaldığı, ... hissesinin ...'e, ... hissesinin ...,...hissesinin ... kızı ...'ye satıldığı tespit edilmekle.." şeklinde ... kızı ...,... evlatları, ... oğlu ölü ... ve ... oğlu ölü ... ile ... adına 16.02.1938 tarihli tebdil ile tespit gördüğü, nevinde vakıf şerhinin bulunduğu 6 adet tapu kaydına istinaden tespitin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; 5737 sayılı Kanun'un 17 nci maddesinde “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk veya mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.” hükmüne yer verilmiş olup anılan yasal düzenleme uyarınca taşınmazın vakfı adına tesciline karar verilebilmesi için kayıt maliklerinin gaip olup olmadıkları, mirasçılarının bulunup bulunmadığının saptanması gerekmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bozma kararına uyulmuş olmakla kazanılmış hak kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur.
Ne var ki, Mahkemece bozma kararına uyulduğu halde bozmaya uygun araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Somut olayda; gaip olduğu belirtilen kişilere ilişkin taviz bedelinin ödenip ödenmediğinin ve taşınmazdaki vakıf şerhinin neden tümden terkin edildiğinin tereddüte yer bırakmayacak şekilde araştırılmadığı, 16.02.1938 tarihli satış işleminin dosya arasına alınmadığı, kadastro tespitine dayanak eski tapu kayıtlarının eksiksiz şekilde temin edilmediği anlaşılmakla, belirtilen hususlarda araştırma ve inceleme yapılarak kayıt maliklerinin mirasçısının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, 5737 sayılı Kanun'un 17 nci maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığı değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı kayyım vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,
Peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
15.01.2024 tarihinde oy birliği ile karar verildi.