"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 25.01.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...’ün 164, 555, 638 ve 1044 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiğini, varlıklı biri olan mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, mirasbırakanın sağlığında kura çekerek mallarını tüm mirasçıları arasında paylaştırdığını, dava konusu taşınmazların da kura sonucu adına devredildiğini, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın ileride oğulları arasında doğabilecek tartışmaların önüne geçmek için paylaştırma amacıyla temliki gerçekleştirdiği, mal kaçırma kastının bulunmadığı, muvazaa iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, mirasbırakanın diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazları temlik ettiğini, paylaştırma kastının olmadığını, tüm mirasçıları ve tüm taşınmazlarını kapsayacak şekilde bir paylaştırmanın da söz konusu olmadığını, muvazaa iddiasının ispatlandığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 19.11.2020 tarihli ve 2020/285 E., 2020/1123 K. sayılı kararıyla; dinlenen taraf tanıklarının beyanlarından mirasbırakanın asıl amacının mirasçılardan mal kaçırmak olmayıp üç çocuğu arasında paylaştırma yapmayı amaçladığının anlaşıldığı, bu taksim sonucunda davalıya düşen taşınmazları davalının üzerine intikal ettirdiği, davacı tarafından mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla hareket ettiği iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, davalının satış işleminin bedelsiz olduğunu kabul ettiğini, mirasbırakanın paylaştırma amacının bulunmadığını, yalnızca davalı oğluna taşınmaz devrettiğini, Mahkemece mirasbırakanın 1998 yılında çektiği kura sonucu taşınmazlarını mirasçılarına paylaştırdığı kabul edilmişse de tüm mirasçıları kapsar bir paylaştırmanın söz konusu olmadığını, ilk önce mirasbırakanın mallarını paylaştırmayı düşündüğünü ve tüm mirasçılarını topladığını ancak davacının paylaştırmayı kabul etmemesi üzerine mirasbırakanın kızarak mal kaçırma kastıyla taşınmazları davalıya devrettiğini, muvazaa iddiasının ispatlandığını belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin
tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilir.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.", 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) no.lu paragrafında yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 25/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.