"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL - ECRİMİSİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel ve ecrimisil istemli dava sonunda Ordu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 03.11.2021 tarihli ve 2020/486 Esas ve 2021/452 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar dava dilekçelerinde, mirasbırakanları ...’dan intikal eden 327 ada 22 parsel sayılı taşınmazdaki 6, 7 ve 10 numaralı bağımsız bölümlerin vekil olarak tayin ettikleri davalı ... tarafından, el ve iş birliği içerisinde olduğu diğer davalı babasına satış suretiyle devredildiğini, kendilerine bir bedel ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adlarına tesciline, aksi halde bedel ile ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı ..., devirlerin davacıların bilgisi dahilinde yapıldığını, elde edilen satış bedelinin kendilerine ödendiğini, ayrıca 03.12.2007 tarihli ibraname başlıklı belge ile davacılar tarafından ibra edildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., bedeli karşılığında temliklerin yapıldığını, satış tutarını vekile ödediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacılar tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 18.12.2014 tarihli, 2014/19190 Esas ve 2014/19905 Karar sayılı kararı ile; “...davacılardan ...’un anılan “İbraname” başlıklı belgenin zorla ve tehditle düzenlendiğini ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Yargılama sırasında anılan belgedeki imzanın davacı ...’un eli ürünü olduğu saptanmış ise de, Mahkemece belgenin zorla ve tehdit altında düzenlendiği iddiası yönünden herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır… Öncelikle “İbraname” başlıklı belgenin zorla ve tehdit altında düzenlenip düzenlenmediğinin davada ön mesele (hadise) olarak incelenmesi, bu konudaki delillerin eksiksiz toplanması ve değerlendirilmesi, ondan sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, anılan hususun gözardı edilerek, eksik inceleme sonucu hüküm kurulması isabetli değildir.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararı uyarınca işlem yapılarak davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. İkinci Bozma Kararı
Dairenin 01.07.2020 tarihli, 2017/2884 Esas ve 2020/3603 Karar sayılı kararı ile “...Bozma ilamına uyulmakla, taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğacağı ve Mahkemece bozma gereklerinin yerine getirilmesinin gerekeceği kuşkusuzdur. Ne var ki, Mahkemece bozma ilamına uyulmasına rağmen, bozma ilamında açıklandığı şekilde hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Şöyle ki; hükmüne uyulan bozma ilamında “İbraname” başlıklı belge altındaki imzanın davacı ...’a ait olduğu saptanmış ise de, belge altındaki imzanın zorla ve tehdit altında düzenlenip düzenlenmediği iddiası yönünden araştırma ve inceleme yapılması belirtildiği halde, Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadan karar verilmiştir… Davacının feragat beyanının hukuken geçerli bir iradeye dayanmadığı belirtilerek karar temyiz edildiğine göre; HMK'nın 311. maddesinin "İrade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir." şeklindeki ikinci cümlesi gözetilerek davacının feragat iradesinin geçerli olup olmadığı hususunun incelenebilmesi ve sonucuna göre bir karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.” gerekçesiyle Mahkeme kararı bozulmuştur.
6. Mahkemesince İkinci Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 03.11.2021 tarihli ve 2020/486 Esas ve 2021/452 Karar sayılı kararıyla; davadaki talebin hile hukuksal nedenine dayalı olduğu nitelendirmesi yapılmak suretiyle; 03.12.2007 tarihli ibraname başlıklı ve davacı ... imzalı sulh sözleşmesinin dosyaya 04.02.2008 tarihinde cevap dilekçesiyle sunulduğu, bunun akabinde davacılar vekilinin 06.12.2007 tarihli beyan dilekçesi ile söz konusu ibraname başlıklı belgenin korkutularak imzalanmış olduğunun beyan edildiği, iki kez dinlenen olayın tek tanığı ...'ın beyanlarında istikrarlı olarak, açıkça bu ibraname dilekçesinin zorla ve tehdit altında imzalatıldığının ifade edildiği, tanığın birbirini destekleyen ve olağan akışa uygun beyanlarına itibar edildiği ve ibraname başlıklı sulh sözleşmesinin davacı ...’un gerçek iradesini yansıtmadığı ve geçersiz olduğu, davacı ...’un evlenme vaadiyle davalı ...’yi vekil tayin ettiği, ...’nin anılan vekaletnameye istinaden dava konusu taşınmazları 15.10.2007 tarihinde babası davalı ...’e satış yoluyla devrettiği, davacıların vakit kaybetmeksizin 22.10.2007 tarihinde dava açtıkları, davacıların iradesine aykırı olarak dava konusu taşınmazları babasına devreden davalı ... ile babası arasındaki satış ilişkisinin gerçekte var olduğuna dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı, tanık anlatımları ve olay örgüsü dikkate alındığında, davalı ...'nin hile yoluyla davacılardan vekalet aldığı, irade sakatlığı hâllerinin olayda mevcut olduğu, diğer davalı ...’in ise bu durumdan habersiz olduğu ya da oğlundan bedeli karşılığında bu taşınmazları satın aldığına dair bir delil sunulmadığı, dolayısıyla davalıların arasındaki satış ilişkisinin de muvazaalı olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
7. İkinci Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Temyiz Nedenleri
8.1. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, Mahkemenin ilk kararının doğru olduğunu, bozma kararının hatalı olduğunu, tek bir tanığın soyut beyanları ile hüküm tesis edildiğini, tanığın davacının yakın akrabası olduğunu, bu beyan dışında hiç bir somut delil bulunmadığını, ibranamenin tehditle imzalatıldığı kabul edilse dahi verilen vekaletnamenin ve yapılan işlemin geçersizliği sonucunu doğurmayacağını, davacının taşınmazını satmak istediğini, bu nedenle işlemlerin yapılması için Türkiye'ye de geldiğini ancak işlemler uzun sürünce kendisini vekil tayin ettiğini, evli olduğunu davacının bildiğini ve evlilik vaadi ile davacıyı kandırmasının mümkün olmadığını, verilen vekaletnamede taşınmaz bilgilerinin belirtildiğini, dilediği bedelle dilediği kişiye satma yetkisi verildiğini, taşınmazı babası ...'in alacağını davacının bildiğini, babasının taşınmazın rayiç bedelini ödeyerek edindiğini, davacının ibranamedeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek Savcılığa şikayette bulunduğunu ve takipsizlik kararı verildiğini, ayrıca davacı hakkında iftira suçu nedeniyle ceza davası açıldığını, imzanın davacıya ait olduğu ortaya çıkınca, bu sefer de korkutma ile imzalatıldığı iddiasında bulunulduğunu, davacının kötü niyetli olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
8.2. Davalı ... temyiz dilekçesinde özetle, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, işlemlerde kullanılan vekaletnamelerin usulüne uygun olduğunu, vekaletnamede taşınmaz özelliklerinin bizzat belirtildiğini ve dilediğine dilediği bedelle satma yetkisi verildiğini, ibranamede ...'un davayı ve şikayetlerini geri çektiğini bildirdiğini, ibranamedeki imzanın ...'a ait olduğunun saptandığını, iftira nedeniyle ...'a ceza davası açıldığını, aşamadaki beyanlarını tekrar ettiğini, Almanya'da yapılan şikayetin de sadece ...'un beyanlarına dayanması nedeniyle geçersiz olduğunun belirtildiği ve dosyanın da kapatıldığını, ibranamenin zorla ve tehditle düzenlendiği hususunda tek dikkate alınacak tanığın Büşra olduğunu, onun da beyanında imzalanan evrakın ne olduğunu bilmediğini bildirdiği, sonrasında beyanını değiştirdiğini, davacı ...'un gelini olduğu bu nedenle birbirini desteklemeyen beyanlarının dikkate alınmaması gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescili, olmazsa bedel ve ecrimisil istemine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506 ncı maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.
9.2.2. Öte yandan, vekaletnamenin hile ile alındığı iddiası, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içermektedir.
9.2.3. TMK’nın 1023 üncü maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde; “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.” 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.” 1024/3. maddesinde; “Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
9.3. Değerlendirme
9.3.1. Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, (IV/2. ve IV/5.) no.lu paragraflarda yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararlarında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesine göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
9.3.2. Hemen belirtilmelidir ki, öncesinde davalı ...’a ait olan davaya konu 10 numaralı bağımsız bölüm yönünden davanın kabulüne karar verildikten sonra tescilin davacı ... adına yapılması gerekirken taşınmazın ... ve diğer davacılar adına tesciline karar verilmesi doğru değil ise de, bu husus davacı ... tarafından temyiz edilmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
9.3.3. Ancak, davacıların vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayandıkları, Dairenin (IV/2. ve IV/5.) no.lu paragraflarda yer verilen bozma kararlarında da aynı hukuki sebebin benimsendiği ve Mahkemece anılan bozma kararlarına uyulmasına rağmen davanın nitelendirilmesi hatalı şekilde "hile" olarak yapılmış ise de; (9.2.2.) no.lu paragrafta değinildiği üzere vekaletnamenin hile ile alındığı iddiasının vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını içerdiği gözetilerek, uyuşmazlığa ilişkin Mahkeme nitelendirmesinin “vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedeni" olarak düzeltilmesi gerekmektedir.
9.3.4. Ne var ki, anılan hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, İlk derece Mahkemesi kararının davanın "hile olarak" nitelendirilmesine ilişkin kısmının düzeltilerek onanması, 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 438/7. maddesi hükmü gereğidir.
V. SONUÇ
1.Açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,
2.Davalıların temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile Mahkeme gerekçesinin (9.3.3.) no.lu paragrafta yazılı şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harçlarının yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.05.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.