"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ:ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ: TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda Malkara Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 07/04/2021 tarihli ve 2017/136 Esas - 2021/193 Karar sayılı karar asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili ile asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 13/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili ...geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacılar ... vd.vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacılar, ortak mirasbırakanları ...’in maliki olduğu 2005, 1903, 183, 244, 296, 387 ve 521 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla birlikte yaşadığı davalı oğlu ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
2. Birleştirilen davada davacılar, asıl davadaki iddialarını tekrarlamışlar, davalı ...’in asıl davanın açıldığı gün çekişmeli 387 sayılı parseli ve bu tarihten 3 gün sonra da çekişmeli 2005 ve 296 sayılı parselleri danışıklı olarak dava dışı ...’e satış yoluyla devir ettiğini ileri sürerek anılan parseller yönünden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 20.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemişlerdir.
II. CEVAP
1. Asıl ve birleştirilen davada davalı ..., davanın reddini savunmuş,yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
2. Müdahale talebinde bulunan ... 15/04/2011 tarihli dilekçesinde, çekişmeli 387, 2005 ve 296 sayılı parsellerin adına kayıtlı olduğunu ve iyi niyetle edindiğini, muvazaaya dayalı tapu iptal ve tescil davasının şartlarının oluşmadığını bildirip anılan parseller yönünden davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Malkara Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/06/2014 tarihli ve 2010/333 Esas, 2014/360 Karar sayılı kararıyla; temliklerin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığı, dava konusu 387 parsel maliki ...’in iyi niyetli olduğu, 296 ve 2005 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan ile bir ilgisinin olmadığı gerekçesiyle asıl dava yönünden 183, 244 ve 521 parsel sayılı taşınmazlar için iptal-tescile, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, birleştirilen dava yönünden ise 387 parsel sayılı taşınmazın Muzaffer tarafından üçüncü kişiye devredilmiş olması nedeniyle davacıların payına düşen kısım olan 25.650,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 29/11/2016 tarihli ve 2014/19458 Esas - 2016/10661 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda, kısa kararda; "asıl dava yönünden 1903, 183, 244, 387 ve 521 parsel sayılı taşınmazların davacıların veraset ilamındaki oranında tapu kayıtlarının iptali ile davacıların miras payı oranında adlarına tesciline, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, birleştirilen dava yönünden ise 387 parsel sayılı taşınmazın devredilmiş olması nedeniyle 25.650,00 TL’nin davacıların payına düşen kısmının davalıdan alınmasına ‘’ karar verildiği halde, gerekçeli kararda" asıl dava yönünden 183, 244 ve 521 parsel sayılı taşınmazların davacıların veraset ilamındaki oranında tapu kayıtlarının iptali ile davacıların miras payı oranında adlarına tesciline, davalı ... hakkında açılan davanın reddine, birleştirilen dava yönünden ise 387 parsel sayılı taşınmazın devredilmiş olması nedeniyle 25.650,00 TL’nin davacıların payına düşen kısmının davalıdan alınmasına" hükmedilmesi suretiyle kısa karar ile çelişkili olarak gerekçeli karar yazılmış olması doğru değildir. Hâl böyle olunca, 10.4.1992 tarihli, 1992/7 Esas, 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.Kabule göre de, davaya müdahale talebinde bulunan ... hakkında usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, ...’e davalı sıfatı verilerek hakkındaki davanın reddedilmiş olması hatalı olduğu gibi, asıl davaya konu 1903 parsel sayılı taşınmaz hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması, birleştirilen dava yönünden ise 20.000,00 TL tazminat isteğinde bulunulduğu ve ıslah da yapılmadığı halde talep aşılarak 25.650,00 TL’ye hükmedilmesi de isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuş; bozma kararına karşı karar düzeltme yoluna başvurulmamıştır.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Malkara Asliye Hukuk Mahkemesinin 07/04/2021 tarihli ve 2017/136 Esas., 2021/193 Karar sayılı kararıyla; asıl dava yönünden 183, 244 ve 521 parsel sayılı taşınmazlar için iptal -tescile, 205, 296 ve 387 parsel sayılı taşınmazlar ve fer’i müdahil ... yönünden karar verilmesine yer olmadığına, 1903 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine, birleştirilen dava yönünden davacıların payına düşen kısım olan 10.260,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili ile asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz isteğinde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
5.1. Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kabul edilen 183, 244 ve 521 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin mahkeme hükmünün yerinde olduğunu, ancak diğer taşınmazlar yönünden taleplerinin reddedilmesinin doğru olmadığını, dava konusu 1903 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan tarafından önce bedelsiz olarak kardeşi Hasan’a, Hasan tarafından da davalı ...’e devredildiğini, Hasan’ın hiç bir zaman bu taşınmaza zilyet olmadığını, bu taşınmaz yönünden de davanın kabul edilmesi gerektiğini, dava açıldıktan sonra üçüncü kişiye devredilen 387 parsel sayılı taşınmaz yönünden kabul edilen tazminat miktarının düşük olduğunu, bu taşınmaza ilişkin bedel isteği yönünden dava değerinin 20.000,00 TL olarak belirtildiğini, en azından bu bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, 205 ve 296 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin bedel isteğinin reddedilmesinin doğru olmadığını, nispi karar ve ilam harçlarının davalılardan alınması gerekirken, kabul ve ret oranına göre oranlanmasının doğru olmadığını, asıl dava yönünden reddedilen miktar için davalı yararına hükmedilen vekalet ücreti miktarının fazla hesaplandığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
5.2. Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın gerekçesiz olduğunu, davalıların mirasbırakanı ...’in taşınmazları satın alabilecek maddi gücünün olduğunu, davacı kardeşlerine ev aldığını ve düğünlerini yaptığını, temliklerin muvazaalı olduğunun ispatlanamadığını belirterek kabul edilen talepler yönünden kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında açılan tapu iptali tescil ve tazminat isteklerine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun'un 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1925 doğumlu mirasbırakan Sabri Göçer’in 09.06.1995 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak davacı oğulları Osman, Ramadan, Mehmet, Arif ve Metin ile davalı oğlu Muzaffer, dava dışı kızları Ayşe, Emine, oğlu Veli ve kendisinden sonra ölen kızı Kadriye’nin eşi Mehmet ile Kadriye’den olma torunları Miray ve Ali’nin kaldıkları, davalı ...’in yargılama sırasında 01.02.2020 tarihinde ölümü üzerine mirasçısı olan eşi Şehriban ile çocukları Selçuk, Süheyla ve Hülya’nın davaya dahil edildiği,
Mirasbırakan Sabri Göçer’in 15.12.1994 tarihinde 1903 parsel sayılı taşınmazdaki 173/240 payını dava dışı kardeşi ...’e, 183, 244, 387 ve 521 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğlu Muzaffer’e satış suretiyle devrettiği, Hasan’ın, 1903 parsel sayılı taşınmazdaki dava dışı Zehra Yıldıztekin’e ait 29/240 payı da 15.12.1994 tarihinde satış suretiyle devraldığı, 1903 parsel sayılı taşınmazda Hasan’ın 202/240 pay sahibi olduğu ve anılan bu payın Hasan tarafından da 09.07.1996 tarihinde satış suretiyle davalı ...’e temlik edildiği,
Davacılar tarafından 28.09.2010 tarihinde saat 13.57'de dava konusu 183, 244, 387, 521, 1903, 2005 ve 296 parsel sayılı taşınmazlar yönünden tapu iptali ve tescil istekli asıl davanın açıldığı, 28.09.2010 tarih, 6407 yevmiye nolu işlemle saat 14.00'de 387 parsel sayılı taşınmazın davalı ... tarafından dava dışı ...’e satış suretiyle devredildiği, bunun üzerine davacılar tarafından mahkemenin 2011/62 Esas sayılı dosyası ile 387, 2005 ve 296 parsel sayılı taşınmazlar yönünden fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 20.000,00 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı ...’den tahsili istekli dava açıldığı ve her iki davanın birleştirildiği,
Dava konusu 2005 parsel sayılı taşınmazın dava dışı Emine adına kayıtlı iken Emine’den Bahriye Basmaz’a, Bahriye’den ...’e, Hasan tarafından 17.07.2001 tarihinde davalı ...’e, ondan da 1.10.2010 tarihinde dava dışı ...’e satış suretiyle devredildiği,
Dava konusu 296 parsel sayılı taşınmazın dava dışı Bahriye Basmaz adına kayıtlı iken, Bahriye tarafından 1/2’şer paylarla ... ve ...’e devredildiği, Hasan ve Mehmet’in temlik aldığı payları 17.07.2001 tarihinde davalı ...’e devrettikleri, Muzaffer’in de taşınmazın tamamını 01.10.2010 tarihinde dava dışı ...’e satış suretiyle devrettiği,
Davacılardan Osman tarafından, dava tarihinden önce Malkara Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/325 Esas sayılı dosyası ile davalı ... aleyhine 1770, 1411, 186, 183 ve 387 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istekli dava açıldığı; taraflarca, davalının 186,1411 ve 1488 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davayı kabul ettiğine ilişkin 06.09.1999 tarihli anlaşma senedi başlıklı belge sunulduğu, davacının davadan feragat ettiği ve mahkemenin 21.09.1999 tarih 1998/325 E, 1999/385 K sayılı kararı ile feragat nedeni ile davanın reddine karar verildiği, anılan dosyadaki 183 ve 387 parsel sayılı taşınmazların eldeki davaya da konu olduğu anlaşılmaktadır.
6.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu belirlenerek dava konusu 183, 244 ve 521 parsel sayılı taşınmazlar yönünden tapu iptali ve tescil isteminin kabulüne karar verilmesinde ve asıl dava tarihinden sonra dava dışı ...’e devredilen 387 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise bedel isteğinin kabul edilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Asıl ve birleştirilen davada davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine,
Birleştirilen davada, dava konusu 2005 ve 296 parsel sayılı taşınmazların mirasbırakan ile bir ilgisinin olmadığı gözetilerek bu parseller yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Asıl ve birleştirilen davada davacıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine,
Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Dava konusu 1903 parsel sayılı taşınmazda 173/240 payın mirasbırakan adına kayıtlı iken mirasbırakan tarafından dava dışı kardeşi ...’e devredildiği, Hasan tarafından taşınmazdaki dava dışı Zehra Yıldıztekin’e ait 29/240 payın da temlik alındığı ve Hasan’ın taşınmazdaki toplam 202/240 payını 09.07.1996 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle devrettiği, 1903 parsel sayılı taşınmazdaki mirasbırakan tarafından temlik edilen 173/240 pay yönünden de temlikin muvazaalı olduğu gözetilerek tapu iptali ve tescil kararı verilmesi gerekirken, anılan bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Bununla birlikte, birleştirilen davada 387 parsel sayılı taşınmaza yönelik bedel isteğine ilişkin olarak, davanın 14.02.2011 tarihinde 20.000,00 TL bedel üzerinden açıldığı ve ıslah yapılmadığı, taşınmazın dava tarihindeki değerinin 27.300,00 TL olarak belirlendiği, bu durumda anılan bu değer üzerinden 20.000,00 TL'yi geçmeyecek şekilde, davacıların toplam miras payları gözetilerek kabul kararı verilmesi gerekirken, neye göre hesaplandığı belli olmayan daha az bir bedele hükmedilmesi de doğru değildir.
Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Asıl ve birleştirilen dava davacılarından ... tarafından 03.09.1998 tarihinde Malkara Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/325 Esas sayılı dosyası ile davalı ... aleyhine 1770, 1411, 186, 183 ve 387 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istekli dava açıldığı, yargılama sırasında taraflarca imzalanan 06.09.1999 tarihli “anlaşma senedi” başlıklı belge sunulduğu, anılan belgeye göre davalının 186,1411 ve 1488 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davayı kabul ettiğinin beyan edildiği, 21.09.1999 tarihli celsede davacı vekili tarafından davadan feragat edildiği, Mahkemece 21.09.1999 tarih 1998/325 Esas, 1999/385 Karar sayılı karar ile feragat nedeni ile davanın reddine karar verildiği, hükmün kesinleşmediği, anılan davada dava konusu 183 ve 387 parsel sayılı taşınmazların eldeki davaya da konu olduğu gözetilerek dava konusu 183 ve 387 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak davacı ... yönünden Malkara Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.09.1999 tarih 1998/325 Esas, 1999/385 Karar sayılı dosyasının da incelenip değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, anılan bu hususun gözardı edilmesi de doğru değildir. Bu nedenle davalıların davacı ...’a yönelik temyiz itirazları belirtilen yönden yerindedir.
Kabule göre de;
Asıl davada davacı Arif’in karar başlığında davacılar arasında gösterilmemesi,
Asıl ve birleştirilen davada davalı ...’in ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmiş olmasına rağmen karar başlığında Muzaffer’in davalı olarak gösterilmesi, davaya dahil edilen mirasçılarının ise karar başlığında gösterilmemesi,
183, 244 ve 521 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının davacıların miras payları oranında iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmesine rağmen, hükümde davacıların miras payı belirtilmeksizin veya veraset ilamına atıf yapılmaksızın infazda tereddüt oluşturacak şekilde tapuya tescile karar verilmesi ,
Birleştirilen davada dava konusu 387 parsel sayılı taşınmaza yönelik kabul edilen bedel isteği yönünden davacıların miras payı belirtilmeksizin veya veraset ilamına atıf yapılmaksızın infazda tereddüt oluşturacak şekilde karar verilmesi,
Asıl ve birleştirilen dava yönünden alınması gereken karar ve ilâm harçlarının fazla hesaplanması, bakiye harcın ise davalılardan tahsil edilmesi gerekirken, karar ve ilâm harcından sorumluluğun kabul-red oranına göre oranlanması,
Asıl dava yönünden reddedilen dava değeri olan 561,28 TL üzerinden davalılar vekili lehine nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi gerekirken fazla vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru değildir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle; taraf vekillerinin değinilen yönlere ilişkin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacı ...’den alınmasına, temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, alınan peşin harçların temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13/09/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.