"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/05/2019 tarihli ve 2017/87 Esas, 2019/68 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı tarafından istinafı üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince istinaf talebinin kabulü ile Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/05/2019 tarihli ve 2017/87 Esas, 2019/68 Karar sayılı kararının kaldırılması ile davanın reddine yönelik 12/11/2019 tarihli kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, 10/06/2020 tarihli ek karar ile temyiz karar harcı ve gider avansının verilen kesin süre içerisinde tamamlanmaması nedeniyle temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına ilişkin verilen karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 127, 219 ve 223 parsel sayılı taşınmazların kök mirasbırakanlarından intikal ettiğini, davalının kardeşi olduğunu, çekişme konusu taşınmazlardaki payların satışı konusunda dava dışı kardeşi ... ... ile aralarında şifahi olarak anlaştıklarını, hatta satış bedelini dahi aldığını, ancak tescil işleminin yapılmadığını, okuma yazma bilmediğini, bu durumu bilen davalının mirasbırakanlarından intikal eden taşınmaz için destekleme primi alacağını, bu nedenle vekaletname düzenlenmesi gerektiğini söylemesi üzerine, davalı kardeşini vekil tayin ettiğini, anılan vekaletname kullanılmak suretiyle dava konusu taşınmazlardaki payların davalı tarafından adına tescil ettirildiğini, kendisine bir bedel ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davaya cevap vermemiş, aşamadaki beyanında; dava konusu taşınmazların eşit şekilde dağıtılması gerektiğini belirtmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasçıların aralarındaki fiili taksim sözleşmesine göre intikal eden taşınmazları paylaştıkları, dava konusu 127 parsel sayılı taşınmazın anneleri ... ...'a bırakıldığı, annelerinin ölümüyle intikal eden dava konusu taşınmazlar üzerinde elbirliği mülkiyetinin oluştuğu, ancak dava konusunun bu paya ilişkin olmadığı, babalarından intikal eden 3/36 paya yönelik olduğu, bu sebeple paylı mülkiyet hükümlerine göre değerlendirme yapılması gerektiği, davacı tarafından verilen vekaletnamenin dava konusu taşınmazların satışına yönelik olmadığı, davalı tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak davacıya ait dava konusu taşınmazdaki payların davalıya devredildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlık ile ilgili davacı tarafından hakkında Karaisalı Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu ancak kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiğini, her ne kadar Mahkemece dava konusu talebin davacının annesinden intikal eden paya ilişkin olmadığı, babasından intikal eden paya yönelik olduğu kabul edilmiş ise de, davacıya babasından intikal eden yerlerin bedelinin davacıya bizzat ödendiğini, vekalet görevinin kötüye kullanılmadığını, devrin davacının bilgisi ve onayı dahilinde yapıldığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
3.1. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 12/11/2019 tarihli 2019/1118 Esas 2019/1216 Karar sayılı kararıyla; devirlerin vekaletnamenin içeriğine uygun olduğu, vekaletnamenin kötüye kullanıldığı iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca kabulü ile Karaisalı Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/05/2019 tarihli ve 2017/87 Esas, 2019/68 Karar sayılı kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
3.2. Gerekçeli karar, davacı vekiline 19/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiş; davacı vekili tarafından sunulan 31/12/2019 tarihli dilekçe ile karar temyiz edilmiş, bunun üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesince 31/01/2020 tarihinde dosyanın Yargıtaya gidiş dönüş ve tebliğ giderlerinin (temyiz karar harcı ile temyiz yoluna başvuru harcı) yatırılmadığı gerekçesiyle düzenlenen muhtıra davacı vekiline 05/03/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, eksikliğin verilen süre içerisinde giderilmemesi üzerine davacı vekilinin temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair 10/06/2020 tarihli ek karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen 10/06/2020 tarihli ek karar ile Bölge Adliye Mahkemesinin 12/11/2019 tarihli kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin okuma yazması olmadığını, vekaletnamenin mirasbırakanlarından intikal eden taşınmazlar yönünden destekleme primi alınacağı vaadi ile verildiğini, daha sonra çekişme konusu taşınmazlardaki davacı ...’ye ait payların davalıya devredildiğini, müvekkiline bedel ödenmediğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını belirterek, 12/11/2019 tarihli kararın, 31/12/2019 tarihli makbuz ile 31/01/2020 tarihli muhtırada belirtilen giderlerin yatırıldığını, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesi gerekirken muhtıra düzenlendiğini, 10/06/2020 tarihli ek kararın hatalı olarak verildiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Hükmü temyiz eden davacı vekiline, Adana Bölge Adliye Mahkemesinin 12/11/2019 tarihli gerekçeli kararının 19/12/2019 tarihinde tebliğ edildiği, 31/12/2019 tarihinde gider avansı ve temyiz karar harcı ile temyiz yoluna başvuru harcı olmak üzere toplamda 432,90 TL yatırılmak suretiyle kararın temyiz edildiği, Mahkemece dosyanın Yargıtaya gidiş dönüş ve tebliğ giderleri eklenmeksizin hükmün temyiz edildiği gerekçesiyle toplamda 492,20 TL’nın bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması için 31/01/2020 tarihli muhtıranın davacı vekiline 05/03/2020 tarihinde tebliğ edildiği, Mahkemece bu kez 10/06/2020 tarihli ek karar ile süresi içerisinde belirtilen eksikliğin tamamlanmadığından bahisle HMK’nın 344. maddesi uyarınca temyiz başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verildiği ve davacı vekiline buna ilişkin ek kararın 03/07/2020 tarihinde tebliğ edildiği, bunun üzerine Mahkemenin 12/11/2019 tarihli kararı ile 10/06/2020 tarihli ek kararının davacı vekilince 06/07/2020 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili tarafından süresi içinde 31.12.2019 tarihinde yatırılan 432,90 TL'nin temyiz harç ve masraflarını karşıladığı anlaşıldığından Mahkemece Yargıtaya gidiş dönüş ve tebliğ giderlerinin verilen kesin süreye rağmen davacı tarafından tamamlanmadığı gerekçesiyle kararın temyiz edilmemiş sayılmasına ve davacının temyiz başvuru dilekçesinin reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu nedenle 10/06/2020 tarihli ek kararın ORTADAN KALDIRILMASINA,
Davacının işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
3.3.2. Dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından, davacı tarafından temlike konu vekaletnamenin destekleme primi alınması amacıyla verildiği, davacıya ait dava konusu taşımazlardaki payların haricen dava dışı kardeşi ...’ye satıldığı, davalıya temliki gerektirir makul bir gerekçenin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
3.3.3. Öte yandan Mahkemece, davacı tarafından vekaletnameye konu dava dışı 9 parça taşınmaz yönünden dava açılmaması gerekçe yapılmış ise de, bu hususun Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “Tasarruf ilkesi” başlıklı 24/2. maddesi gereğince; kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz hükmüne uygun olduğunu söyleyebilme olanağı da yoktur.
3.3.4. Hal böyle olunca, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının değinilen yönlerden kabulü ile Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesinin 10/06/2020 tarihli ve 2019/1118 Esas - 2019/1216 Karar sayılı ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 12/11/2019 tarihli 2019/1118 Esas 2019/1216 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.