Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1452 E. 2023/5260 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında, temyiz incelemesine ilişkin parasal sınırın altında kalınması nedeniyle verilen kesinlik kararının, 7251 sayılı Kanun'un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. madde hükmüyle temyiz edilebilir hale gelip gelmediği.

Gerekçe ve Sonuç: 7251 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle kadastro öncesi uyuşmazlıklarda miktar ve değere bakılmaksızın temyiz yolunun açılmasının, adil yargılanma hakkı ve kanun yoluna erişim hakkı gereği, yasanın yürürlüğe girmesinden önce verilmiş ve kesinleşmiş kararlara da uygulanması gerektiği gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz dilekçesinin reddine ilişkin ek kararının kaldırılmasına ve esas hakkında verilen kararın onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/903 E., 2019/969 K.

HÜKÜM/KARAR : Davanın reddi / İstinaf başvurusunun kabulü ile esas hakkında yeniden hüküm kurulması suretiyle davanın reddi

İLK DERECE MAHKEMESİ : ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/284 E., 2019/90 K.

Taraflar arasındaki kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı ve davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulması suretiyle davanın reddine kesin olmak üzere karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesince 22.04.2020 tarihli ek karar ile temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar verilmiştir.

Ek karar davacı tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan babaları Mehmet Hız'dan intikal eden ve kendi zilyetliklerinde olan ... ili Konyaaltı ilçesi...Mahallesinde bulunan 261 ada 40 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında ... adına tescil edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile Mehmet Hız mirasçıları adına tescilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1.Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sonucunda 27.07.1984 tarihinde Hazine adına tescil edildiğini, 10.10.2001 tarihinde yapılan ihale sonucu 3.250 TL bedelle ...'a satıldığını bu nedenle davanın husumet yokluğundan reddi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

2.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazı davalının, tapu kaydında malik görünen ... adli kişiden 24.09.2004 tarihinde satın aldığını, iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, ayrıca taşınmazın kadastro tespit tarihinin üzerinden 30 yıldan fazla süre geçtiğini bu nedenle Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi gereğince davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

1.İlk Derece Mahkemesinin 14.02.2017 tarihli ve 2015/368 E., 2017/29 K. sayılı kararıyla davalı ...'nın dava konusu taşınmazı tapu siciline güvenerek aldığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiş; karara karşı davacı tarafından istinaf talebinde bulunulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi'nin 25.05.2017 tarihli kararıyla, taşınmazın gerçek değerinin belirlenip eksik harcın alınması gerektiğine değinilerek kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

2.Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı üzerine İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacının ve davaya muvafakat eden davacıların dava konusu yaptıkları taşınmazın ... adına kayıtlı iken Milli Emlak Müdürlüğü tarafından ihale ile dava dışı ...' a satıldığı ve tescil edildiği, ...'ın ihale ile satın aldığı bu taşınmazı 24/09/2004 tarih ve 12330 yevmiye ile davalı olan ...'a sattığı, davalı ... tarafından tapu sicilindeki kayda güvenerek taşınmazın satın alındığı, Medeni Kanunun 1023 üncü maddesinin tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunması gerektiği şeklindeki hükmü uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

1.Davacı istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın kendi zilyetliklerinde olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

2. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazın Hazine adına kayıtlı olmaması nedeniyle pasif husumet yokluğundan reddine karar verilip maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı Hazine vekilinin ve davacı asilin istinaf taleplerinin kabulüne İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulması suretiyle davalı Hazine'nin tapu maliki olmaması nedeniyle davalı Hazine yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine, davacının kadastrodan önceki hukuki nedene dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açması ve kadastro kesinleşme tarihinin üzerinden kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davalı ... yönünden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

1.Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2.Bölge Adliye Mahkemesince 22.04.2020 tarihli ek karar ile temyiz dilekçesinin miktardan reddine karar verilmiştir.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı asil temyiz dilekçesinde özetle, dava konusu taşınmazda kendilerine babasından intikal eden taşınmaz bulunduğunu, taşınmaza yılladır zilyet ettiklerini, davalının bu taşınmazda herhangi bir kullanımı olmadığını, davalı ...'nın kayınpederi Azmi Türkan tarafından babasından kandırılmak suretiyle ihaleye girmesinin engellendiğini ileri sürerek Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü ve ek 6 ncı maddeleri

3. Değerlendirme

1.Anayasa’nın 36 ncı maddesinin 1 inci fıkrası uyarınca herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı yahut davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkında sahiptir; yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 6 ncı maddesinde de herkesin kişisel hak ve yükümlülükleriyle ilgili her türlü iddiasını mahkeme huzuruna taşınma hakkı teminat altına alınmıştır. Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvuru hakkı adil yargılanma hakkının saç ayaklarındandır. Bu anlamda mahkemeye erişim hakkı kapsamında uyuşmazlığın etkin şekilde sonuçlandırılması ancak kanun yolu denetimi ile mümkündür. Kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararlarının denetim mekanizmasını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamalar, erişim hakkını ihlal edebilir.

2.Nitekim 28.07.2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 22.07.2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen ek 6 ncı maddesi ile "Kadastro Mahkemesinin veya askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı miktar ve değere bakılmaksızın 12.01.2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir." hükmü getirilmiştir. Hükmün gerekçesinde de açıkça belirlendiği üzere, bu madde ile mevzu davaların mülkiyet hakkına doğrudan tesirinden ötürü ehemmiyeti gereği miktar ve değerine bakılmaksızın kanun yolu incelemesine tabi tutulması suretiyle etkin denetim mekanizması oluşturulması amaçlanmıştır.

3.Hal böyle olunca, Anayasa ve AİHS ile güvence altına alınan adil yargılama hakkı kapsamında mahkeme kararlarına karşı kanun yolu başvurusunda bulunma hakkı, hukuki belirlilik ilkesi, etkin denetim mekanizmasının oluşturulması gayesi ve 7251 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesi ile 3402 sayılı Kanun’a eklenen ek 6 ncı maddesinin düzenleme amacı bir arada değerlendirildiğinde, tereddüde yol açan usul hükümlerinin aşırı şekilci olarak uygulanması neticesinde yasal denetim yollarının kullanımı önemli ölçüde etkileneceğinden kanun yolu başvuru aşamalarının süren usul işlemlerinden olduğu, hükmün kesinleşinceye kadar geçirdiği derecatın bir bütün oluşturduğu hususları da göz önüne alındığında, 3402 sayılı Kanun'un ek 6 ncı maddesinin henüz kanun yolu aşamasında olan dava dosyalarına yürürlük tarihinden bağımsız olarak sirayet edeceği hususunun tereddütsüz olduğu anlaşılmaktadır.

4.Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, dava değeri temyiz incelemesine ilişkin parasal sınırının altında kaldığı gerekçesiyle kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış olan eldeki tapu iptali ve tescil davasında kararın kesin olarak verilmesi yukarıda değinilen kanuni düzenlemeye aykırı olduğu ve temyiz dilekçesi olarak kabulü gereken dilekçenin reddine karar verilmesi hatalı olduğundan 22.04.2020 tarihli ek kararın kaldırılması gerektiği sonucuna varılmaktadır.

5. Diğer taraftan; dava konusu taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu kesinleşme tarihinin 27.07.1984 olduğu, davanın ise Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 16.10.2015 tarihinde açıldığı sabittir.

6.Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

7. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı asil tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacının ek karara ilişkin temyiz talebinin kabulü ile ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin 22.04.2020 tarihli ek kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

Temyiz olunan 12.12.2019 tarihli Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine;

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

09.10.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

Dava kadastro öncesi sebebe dayalı tapi iptali ve tescil davasıdır.

Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddenin geriye yürütülüp yürütülemeyeceği ve buradan hareketle verildiği anda kesin olan hükmün temyiz incelemesinin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.

Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre mülkiyet hakkı “ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını” kapsamaktadır (AYM, E.2022/105, K.2023/54, 22/03/2023, §19).

Anayasa’nın 36. maddesinde ise adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkı kapsamında kalan kesin hükme saygı ilkesi “kesinleşmiş bir mahkeme hükmüyle bireylere tanınan statüye (hak ve borçlara) hukuk düzenince istisnai durumlar dışında müdahale edilmemesini gerekli kılar (Mustafa Altın [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 63). Bu çerçevede “kesin hükme saygı (res judicata) ve kesin hükmün bağlayıcı olması, hükmü veren mahkeme de dâhil diğer bütün mahkemelerin ve diğer ilgili kurumların bu kararla bağlı olması anlamına gelir. Yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (Mustafa Altın [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 58; Alba İnşaat Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/1313, 26/2/2015, §§ 53, 54; Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 65).

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre de kesin hükme saygı adil yargılanma hakkının güvencesi kapsamında kalmakta olup nihai mahkeme kararlarının yeniden gözden geçirilememesi ve sorgulanamaması gerekir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 61; Ryabykh/Rusya, B. No: 52854/99, 24/7/2003, § 52).

Öte yandan hukuk devleti ilkesi uyarınca kanun hükümleri kural olarak yürürlüğünden sonraki olay ve olgulara uygulanabilir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca miktar veya değeri kırk bin ... Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olup bunlara ilişkin temyiz yoluna başvurulamaz.

Ancak 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddesinde şu hükme yer verilmiştir: “Kadastro mahkemesinin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Buna göre anılan hükümle birlikte hükmün yürürlüğe girdiği tarihten sonraki davalarda kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda miktar ve değere bakılmaksızın kararın istinaf ve temyizi mümkün hale getirilmiştir. Ancak kanunda bunun geriye yürütülerek söz konusu hükmün yürürlük tarihi olan 28/7/2020 tarihinden önce kesinleşmiş olan davalara da uygulanabileceği yönünde bir kurala yer verilmemiştir.

Anılan bu anayasal hükümler ve ilkeler ile yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olay incelendiğinde iki tarafı da özel kişi olan uyuşmazlıkla ilgili olarak ... Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin yukarıda anılan Kanun hükmünün yürürlüğe girmesinden önce 12.12.2019 tarihinde karar verdiği ve dava değerinin 2019 yılının temyiz kesinlik sınırı olan 58.800,00 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Bu çerçevede kararın verilmekle kesin ve 6100 sayılı Kanun’un 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez bir karar olduğu anlaşılmaktadır.

Durum böyle iken Dairemizce kararın kesinlik sınırının altında kaldığı gerekçesiyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek inceleme yapılmasının belirtilen anayasal ve yasal hükümlere aykırı olduğu değerlendirilmektedir.

Değeri belli bir miktarın altında olan davalar yönünden daha önce bulunmayan temyiz imkanın yasanın yürürlüğünden sonraki davalar bakımından uygulanması hükmün denetlenmesinin talep hakkının kapsamının genişletilmesi bakımından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ancak söz konusu hükmün geriye yürütülmesiyle ilgili bir hüküm dahi mevcut değil iken içtihat yoluyla söz konusu kanun hükmünün kesinleşmiş hukuki statüleri de etkileyecek şekilde geriye yürütülmesi adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak kesin hükme saygı gösterilmesi ilkesini açıkça zedeleyecektir.

Diğer taraftan yorum yoluyla söz konusu kanun hükmünün geriye yürütülerek kesin hükmün ortadan kaldırılması, lehine hüküm kesinleşmiş olan hak sahiplerinin mülkiyet hakkının da hukuki güvenliğe aykırı olarak öngörülemez bir şekilde ihlal edilmesine yol açacaktır.

Açıklanan nedenlerle kesin olması nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen temyiz dilekçesinin reddi yönündeki ek kararın onanması gerekirken bu kararın kaldırılarak ve işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.