"İçtihat Metni"
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesi
EK KARAR TARİHİ : 06.07.2018
SAYISI : 2018/403 E., 2018/440 K.
DAVA TARİHİ : 29.02.2016
HÜKÜM/KARAR : Kabul / Karar Kaldırılarak Davanın Reddine
İLK DERECE MAHKEMESİ : Adıyaman 4. Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2016/111 E., 2018/207 K.
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptal ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davacı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesince 06.07.2018
tarihli ek karar ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Ek karar davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ...; mülkiyeti davalılara ait Adıyaman ili, Merkez ilçesi, Kuyulu köyü 617 parsel numaralı taşınmazın miktar fazlalığının yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar; cevap dilekçesi sunmamışlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 15/03/2018 tarihli ve 2016/111 Esas, 2018/207 Karar sayılı kararıyla; davalıların taşınmazında miktar fazlası oluştuğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Nedenleri
Davacı ... vekili istinaf başvuru dilekçesinde;İlk Derece Mahkemesi kararının yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin kısmının kaldırılarak lehlerine yargılama gideri ile vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 04.06.2018 tarihli ve 2018/403 Esas, 2018/440 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın tespitinin 27.01.1982 tarihinde kesinleştiği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12 nci maddesinin tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonran kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı hükmü karşısında, davanın hak düşürücü süreden reddi gerektiği belirtilerek İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle davanın hak düşürücü süre yönünden kesin olarak reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı ... vekili temyiz başvuru dilekçesinde; İlk Derece Mahkemesi kararının davalılar tarafından istinaf edilmemiş olduğunu ve kararın davalılar yönünden kesinleştiğini, Bölge Adliye Mahkemesince aleyhe hüküm verme yasağının ihlal edildiğini, Hazine tarafından açılacak davalarda 10 yıllık hak düşürücü süre ugulamayacağını belirtilerek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Ek Karar
Bölge Adliye Mahkemesi 06.07.2018 tarihli kararla; davacı tarafça temyiz olunan kararın Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 352 nci maddesi gereğince kesin olarak verildiğini belirtilerek davacı tarafın temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
D. Ek Karar Temyiz Sebepleri
Davacı ... vekili ek kararın temyiz başvuru dilekçesinde; önceki temyiz dilekçesini tekrar ederek ek kararın kaldırılıp kararın bozulmasını istemiştir.
E. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi ve 6 ıncı maddesi
3. Değerlendirme
1.Bölge Adliye Mahkemesi 06.07.2018 tarihli ek kararla davacı tarafça temyiz olunan kararın HMK'nın 352 nci maddesi uyarınca kesin olarak verildiği gerekçesiyle davacı tarafın temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ise de, 3402 sayılı Kanun'un ek 6 ncı maddesi gereğince kararın temyiz kabiliyeti olduğu anlaşıldığından ek karar kaldırılarak davacı vekilinin ileri sürdüğü temyiz itirazlarının incelenmesine geçilmiştir.
2.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanunu'nun 371. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3. Kadastro sonucu Adıyaman ili, Merkez ilçesi, Kuyulu köyü mevki çalışma alanında bulunan 617 parsel taşınmaza ilişkin tesis kadastrosu kesinleşme tarihinin 02.01.1981 olduğu, davanın ise Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra 29.02.2016 tarihinde açıldığı sabittir.
4.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Bölge Adliye Mahkemesince verilen 06.07.2018 tarihli ek kararın kaldırılmasına,
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanunu'nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13 üncü maddesinin “j” bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
25.09.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.
- MUHALEFET ŞERHİ -
Dava kadastro öncesi sebebe dayalı tapi iptali ve tescil davasıdır.
Sayın Çoğunluk ile aramızda oluşan uyuşmazlık 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddenin geriye yürütülüp yürütülemeyeceği ve buradan hareketle verildiği anda kesin olan hükmün temyiz incelemesinin yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre mülkiyet hakkı “ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını” kapsamaktadır (AYM, E.2022/105, K.2023/54, 22/03/2023, §19).
Anayasa’nın 36. maddesinde ise adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. Adil yargılanma hakkı kapsamında kalan kesin hükme saygı ilkesi “kesinleşmiş bir mahkeme hükmüyle bireylere tanınan statüye (hak ve borçlara) hukuk düzenince istisnai durumlar dışında müdahale edilmemesini gerekli kılar (Mustafa Altın [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 63). Bu çerçevede “kesin hükme saygı (res judicata) ve kesin hükmün bağlayıcı olması, hükmü veren mahkeme de dâhil diğer bütün mahkemelerin ve diğer ilgili kurumların bu kararla bağlı olması anlamına gelir. Yargının verdiği ve bağlayıcı olan kesin hüküm, zarar gören taraflardan biri açısından işlevsiz duruma getirilmişse adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerin bir anlamı kalmayacaktır (Mustafa Altın [GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021, § 58; Alba İnşaat Tic. Ltd. Şti., B. No: 2013/1313, 26/2/2015, §§ 53, 54; Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 65).
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine göre de kesin hükme saygı adil yargılanma hakkının güvencesi kapsamında kalmakta olup nihai mahkeme kararlarının yeniden gözden geçirilememesi ve sorgulanamaması gerekir (Brumarescu/Romanya [BD], B. No: 28342/95, 28/10/1999, § 61; Ryabykh/Rusya, B. No: 52854/99, 24/7/2003, § 52).
Öte yandan hukuk devleti ilkesi uyarınca kanun hükümleri kural olarak yürürlüğünden sonraki olay ve olgulara uygulanabilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a) bendi uyarınca miktar veya değeri kırk bin ... Lirasını (bu tutar dâhil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olup bunlara ilişkin temyiz yoluna başvurulamaz.
Ancak 7251 sayılı Kanun’un 53. maddesiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’na eklenen ek 6. maddesinde şu hükme yer verilmiştir: “Kadastro mahkemesinin veya otuz günlük askı ilan süresinden sonra, kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda genel mahkemelerin verdiği kararlar ile orman kadastrosuna ilişkin davalarda bu mahkemelerce verilen kararlara karşı, miktar veya değere bakılmaksızın 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilir.” Buna göre anılan hükümle birlikte hükmün yürürlüğe girdiği tarihten sonraki davalarda kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılan davalarda miktar ve değere bakılmaksızın kararın istinaf ve temyizi mümkün hale getirilmiştir. Ancak kanunda bunun geriye yürütülerek söz konusu hükmün yürürlük tarihi olan 28/7/2020 tarihinden önce kesinleşmiş olan davalara da uygulanabileceği yönünde bir kurala yer verilmemiştir.
Anılan bu anayasal hükümler ve ilkeler ile yasal düzenlemeler çerçevesinde somut olay incelendiğinde iki tarafı da özel kişi olan uyuşmazlıkla ilgili olarak Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 15. Hukuk Dairesinin yukarıda anılan Kanun hükmünün yürürlüğe girmesinden önce 04.06.2018 tarihinde karar verdiği ve dava değerinin 2018 yılının temyiz kesinlik sınırı olan 47.530,00 TL’nin altında kaldığı görülmektedir. Bu çerçevede kararın verilmekle kesin ve 6100 sayılı Kanun’un 362. maddesi uyarınca temyiz edilemez bir karar olduğu anlaşılmaktadır.
Durum böyle iken kararın kesin olduğundan bahisle temyiz dilekçesinin reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesinin verdiği 06.07.2018 tarihli ek kararın onanması gerekirken işin esasına girilerek inceleme yapılmasının belirtilen anayasal ve yasal hükümlere aykırı olduğu değerlendirilmektedir.
Değeri belli bir miktarın altında olan davalar yönünden daha önce bulunmayan temyiz imkanın yasanın yürürlüğünden sonraki davalar bakımından uygulanması hükmün denetlenmesinin talep hakkının kapsamının genişletilmesi bakımından olumlu bir gelişme olarak görülebilir. Ancak söz konusu hükmün geriye yürütülmesiyle ilgili bir hüküm dahi mevcut değil iken içtihat yoluyla söz konusu kanun hükmünün kesinleşmiş hukuki statüleri de etkileyecek şekilde geriye yürütülmesi adil yargılanma hakkıyla bağlantılı olarak kesin hükme saygı gösterilmesi ilkesini açıkça zedeleyecektir.
Diğer taraftan yorum yoluyla söz konusu kanun hükmünün geriye yürütülerek kesin hükmün ortadan kaldırılması, lehine hüküm kesinleşmiş olan hak sahiplerinin mülkiyet hakkının da hukuki güvenliğe aykırı olarak öngörülemez bir şekilde ihlal edilmesine yol açacaktır.
Açıklanan nedenlerle temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın onanması gerekirken ek kararın kaldırılmasının ve işin esasına girilerek temyiz incelemesi yapılmasının doğru olmadığı düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun kararına iştirak edemiyorum.