"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ERZURUM BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : TUTAK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı vekilince istinafı üzerine, Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 23.05.2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat gelmedi, temyiz edilen davalı Hazine vekili Avukat ...geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... Tüzel Kişiliği gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı; 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında dava konusu 111 ada 2 parsel sayılı taşınmazın ham toprak vasfıyla davalı Hazine adına tescil edildiğini, ancak dava konusu taşınmazın mirasbırakan dedesi ...’tan, babası ...’ye, babasından da kendisine intikal ederek eklemeli olarak 70-80 yıldır kendisi tarafından kullanıldığını, ayrıca taşınmazın öncesinde dedesi adına... ve ..., ...ve ... ile çevrili bulunan Ağustos 1291 tarihli tapu kaydı ile kayıtlı bulunduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine, davacının iddia ettiği yerin dava konusu taşınmazın bulunduğu yer olmadığını, dava konusu taşınmazın ham toprak vasfıyla Hazine adına tescil edildiğini, davacının imar ihyasının söz konusu olmadığını, davacı lehine zilyetlik şartlarının da oluşmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ... Tüzel Kişiliği, iddiaların doğru olmadığını, dava konusu taşınmazın köy merası olduğunu, köy halkı tarafından hayvanların yayılma yeri olarak kullanıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının dava konusu taşınmazın dedesi ...'dan babası ...'ya, babasından da kardeşleri arasında yaptıkları taksim sonucu kendisine kaldığını iddia ettiği, davacının dedesi mirasbırakan ...’nın başkaca mirasçılarının olduğu, davacının terekeye dahil bir taşınmazın adına tescili istemiyle 3. kişi konumundaki davalı Hazine aleyhine tek başına dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili; davalı Hazine adına yapılan tescilin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın davacının dedesinden babası ...'ye, babasından da kendisine intikal ettiğini, yaklaşık 70- 80 yıldır zilyetliğinde olduğunu, taşınmazın babası tarafından kendisine hibe edildiğine dair evrakı mahkemeye sunduğunu, dava dilekçesinde sunmuş olduğu tahrir kaydının dava konusu taşınmaza aynen uyduğunu, davacının babası ...’nin sağ olduğunu ve çocukları arasında taşınmazı paylaştırdığını, Yerel Mahkemece eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek, kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 23/09/2021 tarihli ve 2021/688 E., 2021/1652 K. sayılı kararıyla; davacının çekişmeli taşınmazın dedesi ...’tan babası ...’ye, babası tarafından yapılan taksim ve hibe ile de kendisine kaldığını ileri sürmüşse de, mirasbırakan dedesi ...’nın terekesi üzerinde taksim olgusunun yargılama sırasında davacı tarafça ileri sürülmediği ve mirasbırakan ...'un başkaca mirasçılarının olduğunun anlaşılmasına göre, dava konusu taşınmazın iştirak halinde mülkiyete tabi bulunduğu ve tüm ortakların beraber dava açması gerektiği, davacının terekeye dahil bir taşınmazın adına tescili istemiyle 3. kişi konumundaki davalı Hazine aleyhine tek başına dava açmasının mümkün olmadığı, İlk Derece Mahkemesinin kararında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili; davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaz tereke malı olmadığını, dava konusu taşınmazın mirasbırakan babası ... tarafından kendisine hibe edildiğine dair evrakları mahkemeye sunduğunu, sunulan evraktaki tahrir kaydıile dava konusu taşınmazın birebir uyduğunu, babasının hala sağ olduğunu ve mirasını çocuklarını arasında paylaştırdığını, davalı Köy Tüzel Kişiliğinin süresinde cevap dilekçesi sunmadığı halde Mahkemece cevap dilekçesinin esas alınmasının da usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Türk Medeni Kanunu'nun “Miras ortaklığı” başlıklı 640. maddesinde “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.
Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.
Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.
Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır…” hükmü öngörülmüştür.
3.2.2. Tereke (miras ortaklığı) TMK'nın 701. ve devam eden maddeleri uyarınca elbirliği (iştirak) mülkiyetine tâbidir. Elbirliği mülkiyeti, Yasa veya Yasa'da gösterilen sözleşmeler uyarınca, aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olmaları durumudur. TMK'nın 701-703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır.
3.2.3. Elbirliği (iştirak) hâlinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke TMK'nın 701. maddesinde “...Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.’’ şeklinde hüküm altına alınmıştır.
3.2.4. Öte yandan Türk Medeni Kanunu'nun 702/2. fıkrası, “Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir” hükmünü taşımaktadır. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, Yargıtay Büyük Genel Kurulunun 11.10.1982 tarihli ve 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla, bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
3.2.5. TMK'nın 702. maddesine göre topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği açıktır. Mirasçılardan birinin, terekeye karşı üçüncü kişi konumunda olan birisi aleyhine kendi payı hakkında açtığı dava, diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına açılmadığından davaya diğer mirasçıların katılması (icazet vermesi) veya terekeye temsilci atanması suretiyle devam edilmesine olanak yoktur. Ne var ki bir mirasçının terekeye dahil bir taşınmaz hakkında, 3. kişi davalıya karşı tapu iptali ve kendi adına tescil isteminde bulunmasının önünde yasal bir engel yoktur. Ancak bu halde, davacı yanın dava konusu taşınmazın muristen satış, bağış veya terekenin taksimi yoluyla kendisine intikal ettiğini, kısacası taşınmazın terekeden ayrıldığını ve bu yolla kendisine intikal ettiğini ispat etmesi gerekecektir.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV./3.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı Hazine vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 23/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.