Logo

1. Hukuk Dairesi2022/154 E. 2022/6985 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30/05/2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi, gelenlerin huzuruyla duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı.

Süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulü ile önceki günlü geri çevirme kararı ile getirtilen evraklarla birlikte dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.

I. DAVA

Davacı, dava dışı eşi ...'ın ekonomik sıkıntıda olduğu dönemde tefecilik yapan davalıdan aldığı borç karşılığında senet düzenlendiğini, borç ödenemeyince davalının senedi icraya koyduğunu, zor durumdan yararlanan davalının teminat karşılığında icrayı durduracağını bildirmesi üzerine maliki olduğu dava konusu 1094 parsel sayılı taşınmazı davalıya devrettiğini, iki yıl içinde borçların ödenmesi halinde taşınmazın iadesinin kararlaştırıldığını, ancak davalının bu süreyi beklemeden borç miktarını sürekli artırarak kendilerini taşınmazı satmakla tehdit ettiğini, davalı hakkında tefecilik suçundan ceza yargılamasının da devam ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davaya cevap vermemiş, bozma sonrası duruşmada ise inançlı işlem iddiasını kabul etmediğini, kaldı ki taraflar arasında inançlı işlem olsa dahi davacının edimini yerine getirmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 02/04/2013 tarihli ve 2012/551 E. 2013/151 K. sayılı kararıyla, keşif için belirlenen masrafın gider avansından karşılanarak eksik kalan 250,00 TL nın davacı tarafından kesin süre içinde tamamlanması yönünde verilen ara kararı gereğinin yerine getirilmediği, gider avansının tamamlanmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 30/04/2014 tarihli ve 2013/20407 E. 2014/9038 K. sayılı kararıyla; “...Bu durumda süresinde keşif için gerekli masrafın yatırılmamış olması halinde HMK.'nun 324. maddesi uyarınca keşif delilinden vazgeçildiği kabul edilmelidir. Nitekim, davacı vekili 3. oturumda keşif masraflarını yatıramadıklarını belirterek keşif delilinden vazgeçtiklerini açıklamıştır. Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olduğu açıktır...Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda keşif dışındaki diğer deliller değerlendirilerek araştırma ve inceleme yapılması sonucuna göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçesiyle Mahkemenin kararı bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 14/07/2021 tarihli ve 2014/415 E., 2021/521 K. sayılı kararıyla; davalı hakkında tefecilik suçundan mahkumiyet kararı verildiği, kararın Yargıtayca düzeltilerek onanarak kesinleştiği, ceza dava dosyası ile davacının dava konusu taşınmazı borcuna karşılık teminat olarak davalıya devrettiği iddiasının ispatlandığı, ancak davacının öncelikle kendi edimini yerine getirmesi gerektiği, davacının verilen kesin süre içerisinde belirlenen borç miktarını mahkeme veznesine depo etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının tefecilik suçundan mahkumiyet aldığını ve taraflar arasında inançlı işlem olduğunun açık olduğunu, ancak mahkemece borç miktarı belirlenirken hatalı hesaplama yapıldığını, icra dosyasına göre borç hesaplaması yapılamayacağını, borç miktarının fazla belirlendiğini, faiz hesabında da hata yapıldığını, ayrıca Yerel Mahkeme dosya borcunu depo ettirmek için çok kısa süre verildiğini, depo kararında kesin süreye uymamanın sonuçlarının açık olarak anlatılmadığını, yine tahkikatın bittiği bildirilmeden sözlü yargılama aşamasına geçildiğini belirterek hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.

Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.

Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.

Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.

İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.

Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.

05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.

6.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.

6.2.3. Öte yandan; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 266. maddesinde, “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz. Hukuk öğrenimi görmüş kişiler, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemez.” düzenlemesine yer verilmiştir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının maliki olduğu 1094 parsel sayılı taşınmazı 09.05.2011 tarihinde davalıya satış suretiyle temlik ettiği, Gazipaşa İcra Müdürlüğünün 2011/268 E. sayılı takip dosyası ile davalının 20.02.2010 vade tarihli 20.000 TL bedelli bononun tahsili için 18.02.2011 tarihinde toplam 23.206.85 TL üzerinden davacının eşi aleyhine icra takibi başlattığı, diğer yandan davacının eşinin şikayeti üzerine Gazipaşa Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2012/419 E. 2014/233 K. sayılı dosyası ile davalının tefecilik suçundan mahkumiyetine karar verildiği ve kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır.

6.3.2. Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda inançlı işlemin varlığı kabul edilmiştir. Bu husus, taraflarca temyiz konusu da yapılmadığından artık inançlı işlemin varlığı konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmamaktadır.

Somut olayda, çözümlenmesi gereken husus, inançlı işlem gereğince davacının taşınmazın iadesini isteyebilmesi için taraflar arasındaki alacak-borç miktarının saptanması yönündedir.

Ne var ki, mahkemece alacak-borç miktarı konusunda iddia ve savunma doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadan, sadece yukarıda anılan icra dosyasında kapak hesabı yaptırılarak tespit edilen 118.679,55 TL yönünden depo kararı verilmek suretiyle sonuca gidilmiş olması doğru değildir.

Hal böyle olunca; iddia, savunma, icra dosyası ve tarafların bildirdikleri delillerin değerlendirilmesi, taraflar arasındaki alacak-borç miktarı konusunda bilirkişi raporu alınması, böylece Türk Borçlar Kanunun 97. maddesi hükmü gereğince borç miktarının tespit edilmesi, ondan sonra belirlenen miktarı depo etmesi için davacıya süre verilmesi, yatırdığı takdirde tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi, aksi halde davanın reddine karar verilmesi gerekirken, icra dosyasındaki kapak hesabına göre depo kararı verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/10/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.