Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1564 E. 2022/5936 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının ehliyetsizliği ve hile nedeniyle yaptığı taşınmaz satışının iptali ve tescili ile bedel iadesi istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların taşınmazı ediniminde kötü niyetli olduklarının ve davacının ehliyetsiz olduğunun kanıtlanamaması, davalıların iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olmaları ve Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesindeki korumadan yararlanmaları gözetilerek, yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : GAZİANTEP 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-bedel istekli dava sonunda Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 16/12/2021 tarih 2021/1603 Esas – 2021/1420 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmiş olmakla duruşma günü olarak saptanan 20/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... v.d. vekili gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı.

Süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 07/04/2014 tarihinde düşme sonucu kafa travmasına maruz kaldığını ve kısmi felç geçirdiğini, 10 gün hastanede tedavi gördüğünü, bir süre konuşmadığı gibi bakıma muhtaç kaldığını, oğlu Mehmet ile eşi ...'ın bakmak istedikleri gerekçesiyle kendisini yanlarına aldıklarını, durumları iyi olmadığından kendisinden maddi destek istediklerini, bunun üzerine adına kayıtlı 98 ada 121 parsel sayılı meyve bahçesi vasıflı taşınmazını satarak ev alma konusunda oğluna destek olmaya karar verdiğini, sonrasında torunu (oğlu Mehmet’in oğlu) dava dışı Yunus Ataşalan'ın diğer aile bireylerine haber vermeden kendisini (davacıyı) tapuya götürdüğünü, yaşlılığından ve ehliyetsizliğinden yararlanarak satmayı düşündüğü meyve bahçesinin yerine daha değerli olan davaya konu 91 ada 18 parsel sayılı taşınmazının 110.000-TL bedelle davalı ...’e satışını gerçekleştirdiklerini, davalı ... tarafından banka hesabına yatırılan 110.000-TL tutarındaki satış bedelinin gelini ve torunu tarafından çekilerek bahse konu evin satın alındığını, davalı ...’in ilk satıştan 7 gün sonra iyiniyet karinesinden yararlanmak amacı ile taşınmazı diğer davalı ...’a temlik ettiğini ileri sürerek davaya konu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile şimdilik 110.000-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama aşamasında ölümü üzerine mirasçılarının katılımı ile davaya devam edilmiştir.

II. CEVAP

Davalı ..., emlak işi ve araç alım satımı ile uğraştığını, taşınmazı 210.000-TL bedelle ve iyi niyetle satın aldığını, satış bedelinin 100.000-TL'sini elden davacıya teslim ettiğini, kalan 110.000-TL'sini de davacının banka hesabına yatırdığını, davacı veya yakınlarını tanımadığını, davacının bizzat Tapu Müdürlüğüne gelerek satışı gerçekleştirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Davalı ..., aslen Gaziantepli olduğunu, ancak İstanbul'da yaşadığını, Gaziantep'te yaşayan arkadaşı ...'ın buradaki arazi fiyatlarının yükseleceğini söylemesi üzerine davaya konu taşınmazı diğer davalı adına vekaleten Fevzi Sevimli isimli kişiden 230.000-TL bedelle yatırım amaçlı ve iyiniyetli olarak satın aldığını, satış bedelini ... Sevimli’nin babası Mehmet Sevimli’nin banka hesabına yatırdığını, Ocak 2014 ve Haziran 2014 arasında köy arazi fiyatlarında yerine göre 2-3 kat artışların olduğunu, aynı taşınmazın bazen gün içerisinde birden çok el değiştirdiğini, bu nedenle ilk satıştan 7 gün sonra taşınmazın kendisine satılmasının olağan bir durum olduğunu, davacının arazi fiyatlarının artması nedeni ile satış işlemini geçersiz kılarak taşınmazı daha yüksek bir fiyatla satmayı planladığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama sırasında ölümü dava mirasçılarına yöneltilmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Gaziantep 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22/05/2018 tarihli ve 2014/661 E. - 2018/262 K. sayılı kararıyla; taşınmazı diğer davalıdan satın alan üçüncü kişi durumundaki davalı ...'un iyi niyetli olmadığının kanıtlanamadığı, bu nedenle 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesindeki korumadan yararlanması gerektiği, dava konusu taşınmazı davacıdan ilk satın alan davalı ...'ın davacıyı ve torunu Yunus Ataşalan'ı satış işlemi öncesinde tanıdığına ve davacının işlem tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığını bilebilecek kişilerden olduğuna ilişkin dosya kapsamında herhangi bir delil olmadığı, satış işleminin yapılmasında ve davacının hata veya hileye düşürülmesinde davalı ...'ın bir kusurunun bulunmadığı, taşınmazın diğer davalı ... adına kayıtlı olduğu, bu nedenle davalı ... aleyhine açılan tapu iptal tescil davasının reddi gerektiği, tazminat talebi yönünden ise davalı ...’ın taşınmazı bedeli karşılığı satın aldığı, satış bedelini ödediği, ayrıca gabin koşullarının oluşmadığı, bu şekilde davacı tarafın tazminat talebinin hukuki dayanağının bulunmadığı gerekçesi ile her iki davalı aleyhine açılan davaların reddine karar karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Kaldırma Kararı

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi 11/09/2019 tarihli ve 2019/148 E.- 2019/856 K. sayılı kararıyla; “ ...Dava şartlarının eksik olması ve emredici usul kurallarına aykırılık, ayrıca davanın esasına etki eden delillerin yeterince toplanmaması 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-a maddesi uyarınca kararın kaldırılması nedenidir.” gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

3. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararı

İlk Derece Mahkemesince yeniden yapılan yargılama sonucunda; davacıların tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kısmen kabulü ile 90.622,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı ...’dan tahsiline karar verilmiştir.

4. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5.İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili, davalı ... yönünden tapu iptali ve tescili talebine ilişkin olarak verilen pasif husumet yokluğu nedeniyle red kararının yasaya aykırı olduğunu, taşınmazı ilk devralan ve diğer davalıya devreden kişi olarak davada yer almasının gerektiğini, davalı ... yönünden de, dava konusu taşınmazın devir bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğunu, geçersiz olan ilk devirden 7 gün gibi kısa bir sürede taşınmazın davalıya devredildiğini, yatırım amacı ile alınan taşınmazın kısa sürede elden çıkarılmasının ve davalının yaşamadığı bir ilde taşınmaz satın almasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını, taşınmaz bedeli olduğu ileri sürülen paranın taşınmaz ile ilgisi olmayan Mehmet Sevimli adlı kişinin hesabına yatırılmasının da muvazaa olgusunu kanıtladığını ve davalı ... lehine nisbi vekalet ücreti verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, tazminat talebi yönünden ise kaldırma kararı sonrasında alınan bilirkişi raporunun hüküm vermeye yeterli ve elverişli olmadığını, dava konusu taşınmazın değerinin düşük belirlendiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 16/12/2021 tarihli ve 2021/1603 E. - 2021/1420 K. sayılı kararıyla; davalı ...’un taşınmazı ediniminde kötü niyetli olduğunun kanıtlanamadığı, bu şekilde 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1023. maddesindeki korumadan yararlanmasına yasal engel bulunmadığı, davalı ...'ın tapu maliki olmadığı ve davalı ... hakkında davanın reddine karar verilmesi nedeniyle de sorumluluğunun bulunmadığı dikkate alınarak tapu kaydının iptali ve tescili talebine ilişkin olarak her iki davalı yönünden davanın reddine karar verilmesinin, davalı ... yönünden banka hesabına yatırıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmayan 110.000,00 TL'nin dava konusu taşınmazın dava tarihindeki değerinden mahsup edilerek belirlenen bedel üzerinden tazminat talebinin kabul edilmesinin doğru olduğu, davalı lehine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesinde isabetsizlik bulunmadığı gerekçeleri ile davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

3.2.2. Öte yandan, Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (V/3.2) no.lu paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/6) no.lu paragrafta yer verilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacılardan alınmasına, alınması gereken harç peşin harç alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına 20/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.