"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/24 E., 2021/62 K.
HÜKÜM : Kabul
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; ... köyü çalışma alanında bulunan 101 ada 268 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı adına tespit edildiğini ancak taşınmazın 40 yıl öncesinde davacı ve babası ... tarafından buğday ve arpa ekmek suretiyle kullanıldığını, babasının vefatından sonra davacı oğlunun taşınmazı kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; taşınmazın dedesi ... tarafından ...'dan satın alındığını ve 1937 yılından bu yana dedesi babası ve onun ölümü ile kendisi tarafından kullanıldığını, davanın dayanaksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 02.06.2011 tarihli ve 2006/68 Esas 2011/85 Karar sayılı ilamı ile; yapılan üç farklı keşifte dinlenen yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarının büyük kısmının davacının iddiasını doğrulamadığı, bu haliyle davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.04.2012 tarihli ve 2011/6917 Esas 2012/3254 Karar sayılı ilamı ile; yerel bilirkişi ve tanık anlatımlarına göre davaya konu taşınmazın davacının babası ve amcasının kullanımında olduğu, amcasının Kıbrıs'a göç etmesinden sonra babası tarafından ölünceye kadar kullanıldığı, ölümünden sonra davacının zilyetliğinde olduğu, ne var ki taşınmazın davacıya intikal şeklinin açıklığa kavuşturulmadığı, bu durumda tereke malının söz konusu olduğu, dava koşulunun yerine getirilmediği, hal böyle olunca TMK'nın 640, 701 ve 702 nci maddelerine göre dava koşulunun araştırılması, taşınmazın davacıya mirasbırakanından intikal biçiminin açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken delillerin yanlış değerlendirilmesi sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, davalının karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
Mahkemenin 14.05.2014 tarihli ve 2013/42 Esas 2014/164 Karar sayılı kararıyla; tüm mirasçıların davaya dahil edildiği, dahili davalıların ortak beyanlarında taşınmazın davacı tarafından kullanıldığını beyan ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 12.05.2015 tarihli ve 2014/20601 Esas 2015/6269 Karar sayılı ilamı ile; Mahkemece diğer mirasçıların muvafakatinin alındığı gerekçesiyle verilen kabul kararının dosya kapsamına uygun olmadığı, bir kısım mirasçıların yargılamaya katılarak taşınmazın ...'in ölümünden sonra davacı tarafından kullanıldığını beyan ettiği diğer mirasçıların ise herhangi bir beyanda bulunmadıkları, davacının taşınmazın adına tescili istemi ile dava açtığı, taşınmazın satış, bağış ya da paylaşım ile davacıya kalması halinde davanın olduğu haliyle yürütülmesi, ancak taşınmazın terekeye dahil olduğunun anlaşılması halinde davacının 3. kişiye karşı tek başına dava açamayacağı düşünülerek davanın reddine karar verilmesi gerektiği, bu durumda dava şartının daha sonra tamamlanmasının da mümkün bulunmadığı; hal böyle olunca, davacıdan taşınmazın kendisine ne şekilde intikal ettiği konusunda açıklama istenmesi ve davacının taksim, bağış veya satış gibi nedenlerden birine dayanması halinde bu hususu kanıtlaması için davacı tarafa süre ve imkan verilmesi, bu şekilde öncelikle dava şartı üzerinde durulduktan sonra bir karar verilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin 09.03.2016 tarihli ve 2015/253 Esas, 2016/37 Karar sayılı kararıyla; davacı vekilinin rızai taksime dayandığı, yargılamaya katılan diğer mirasçıların taşınmazın aralarında yaptıkları sözlü rızai taksim sonucunda davacıya verildiğini ve kendilerinin de mirasbırakanın farklı gayrimenkullerinden haklarını aldıklarını beyan ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne, davaya konu 101 ada 268 parsel sayılı taşınmazın 24.05.2011 tarihli bilirkişi raporunda kırmızı ile boyalı 3.831,78 metrekarelik alanının tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 08.07.2020 tarihli ve 2016/15603 Esas 2020/2737 Karar sayılı ilamı ile; davalının sair temyiz itirazlarının yerinde olmadığı, ancak 6.000,00 TL değer gösterilerek açılan davada yargılama sırasında eksik harcın tamamlatılmadığı, bu nedenle davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin dava dilekçesindeki değer üzerinden hesaplanması ve dava dilekçesinde belirtilen değer üzerinden harca hükmedilmesi gereğine değinilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki kararların gerekçesi tekrarlanarak davanın kabulüne, davaya konu 101 ada 268 parsel sayılı taşınmazın 24.05.2011 tarihli bilirkişi raporunda kırmızı ile boyalı 3.831,78 metrekarelik alanının tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temiz dilekçesinde özetle; delilerinin değerlendirilmediğini, önceki tarihlerde dinlenen ...,... ve ...'in taksimden söz etmedikleri hususunun dikkate alınmadığını, davacının davaya konu taşınmazı kullanmadığının sabit olduğunu, davalının taşınmazdaki ağaçları söktüğünün dikkate alınmadığını, davalının babasının taşınmazı davacının babasına bir yıllığına icara verdiğini ve davacının babasının taşınmazı daha sonra ekmediğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastrodan önceki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun hükmün kapsamı başlıklı 297 nci maddesinin 2 nci fıkrası uyarınca hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
2. Bilindiği üzere, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun 16 ncı maddesi uyarınca, gayrimenkulün aynına taalluk eden davalarda dava değerinin gayrimenkulün değerine göre belirleneceği öngörülmüştür. Dava değerinin belirlenmesinde taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanacak gerçek değerinin esas alınacağı kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin 2018/36896 Başvuru nolu kararı da bu yöndedir.
Harçlar Kanunu’nun 30 uncu maddesi ise, “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409 uncu maddesinde (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 150 nci maddesi) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” şeklinde, 32 nci maddesi ise, “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. (Örn: 1.H.D. 2020/3743E, 2021/4867K )
Harçlar Kanunu'nun uygulanması (kamu düzenini ilgilendirmesi nedeniyle) hakim tarafından re’sen gözetilmesi gereken bir husustur.
3. Yargısal ve bilimsel içtihatlarda “usuli kazanılmış hak” ya da “usuli müktesep hak” olarak adlandırılan ilke Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.02.1988 tarihli ve 1987/2-520 E., 1988/89 K. sayılı kararında “Mahkemenin bozma kararına uymasıyla meydana gelen bozma gereğince işlem yapma ve hüküm verme durumu, taraflardan birisinin lehine ve diğeri aleyhine hüküm verme neticesini doğuracak bir durumdur ve buna usuli kazanılmış hak denilmektedir.” şeklinde tanımlanmakta olup ayrıca Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları da bulunmaktadır.
Bilindiği üzere; Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç, her türlü değer yargısının dışında hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak nitelikte, tartışmasız ve açık bir maddi hataya dayanıyor ve onunla sıkı sıkıya bağlı ise maddi hataya dayanan bozma kararına uyulması ile taraflar lehine usuli kazanılmış hak doğmaz. (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt V, 2001, s.4798 v.d.). Benzer şekilde görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, "kamu düzeni" ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
3. Değerlendirme
1.Dosyanın incelenmesinden; davaya konu 101 ada 268 parsel sayılı 3.831,78 metrekare yüzölçümündeki taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle 12.09.2005 tarihinde ... oğlu ... adına tespit edildiği ve kadastro tespitinin 28.03.2006 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın miras yoluyla gelen hak, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak 22.09.2006 tarihinde açıldığı, 24.05.2011 havale tarihli bilirkişi raporunda pafta ile zeminin uyumlu olduğu belirtilerek davaya konu taşınmazın tamamının gösterildiği ve taşınmazın dava tarihindeki değerinin 28.378,35 TL olduğu anlaşılmıştır.
2 Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre davalı vekilinin aşağıdaki paragrafların kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
3. Ancak, davaya konu taşınmazın tamamı hakkında yargılama yapılarak kabul kararı verilmiş olmasına rağmen kararın hüküm fıkrasında 24.05.2011 tarihli fen bilirkişi raporuna atıf yapılarak bu raporda gösterilen alanın tapusunun iptali ile tesciline karar verilmiş olması ve teknik bilirkişi raporunun kararın eki yapılması hükmün infazı sırasında tereddüt uyandırabileceğinden isabetsizdir.
4. Öte yandan, önceki bozma ilamına konu hükümde taşınmazın keşif tarihindeki değeri üzerinden yargılama giderlerine hükmedilmiş ve Mahkemece uyulan önceki bozma ilamı ile yargılama sırasında eksik harcın tamamlanmadığından bahisle dava dilekçesinde gösterilen 6.000,00 TL dava değeri üzerinden yargılama giderlerine hükmedilmesi gereğine değinilmiş ise de yukarıda yer verilen açık kanuni düzenlemeler karşısında dava değerinin gayrimenkulün dava tarihindeki değeri olarak belirleneceği ve karar ve ilam harcının taşınmazın dava tarihindeki değeri dikkate alınarak hesaplanması gerektiği, harca ilişkin olarak verilen kararın yargılamanın her aşamasında re'sen dikkate alınacağı, bu hususta usuli kazanılmış haktan da söz edilemeyeceği açıktır.
5. Ne var ki, anılan hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 438 inci maddesinin yedinci fıkrası hükmü uyarınca Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerekir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. Davalı tarafın temyiz itirazının değinilen yönlerden kabulü ile Mahkeme kararının; hüküm fıkrasının 2 numaralı bendinde yer alan "dosya arasında mevcut 24.05.2011 tarihli fen bilirkişi raporuna göre kırmızı ile boyalı 3831,78 m2'lik alanın” ve "24.05.2011 tarihli fen bilirkişisi İsa Doru'nun hazırladığı raporun kararın eki sayılmasına" ibarelerinin çıkartılması;
Hüküm fıkrasının 4 numaralı bendinde yer alan “409,86 TL” ibaresinin çıkartılarak yerine "1.963,12 TL" ibraresinin yazılması, “328,86 TL” ibaresinin çıkartılarak yerine "1.882,12 TL" ibraresinin yazılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
İstek hâlinde peşin alınan temyiz harcının ilgiliye iadesine,
Karar düzeltme yolunun kapalı bulunduğuna,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
18.01.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.