"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : BODRUM 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Bodrum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/07/2018 tarihli 2017/182 Esas 2018/402 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından istinafı üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 29/03/2019 tarihli 2018/2295 Esas 2019/699 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun harç yönünden kabulü ile HMK’nin 353/1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulü yönünde yeniden kurulan hüküm yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 30/03/2021 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan annesi ... ile mirasbırakan babası ...’in 1/2’şer paylarla malik oldukları dava konusu 919 parsel (yeni 276 ada 1 parsel) sayılı taşınmazda bulunan 59 no’lu bağımsız bölümü, mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak torunları olan davalı ...’e 18/04/2006 tarihinde satış yoluyla temlik ettiklerini, kendisinin çocuğu olmadığından ve ölümü halinde eşi ile eşinin yakınlarının mirasçılığı istenmediğinden dava dışı ablası... yararına davalıya temlik yapıldığını, her iki mirasbırakanın da çocuk sahibi olan ablası...’yı ödüllendirmek istediklerini, eşine karşı mirasbırakan ...’in tavırlarının olumsuz olduğunu ileri sürerek, dava konusu 919 parsel (yeni 276 ada 1 parsel) sayılı taşınmazda bulunan 59 no’lu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının ½ miras payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, satışın gerçek olduğunu, 87.000 TL satış bedelini banka kanalıyla ödediğini, alım gücü bulunduğunu, mirasbırakanların mal kaçırmasını gerektirir bir durum olmadığını, mirasbırakan...’e ait başka bir taşınmaz ile davacıya ait başka bir taşınmazı da satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanların çekişmeli taşınmazı satmaya ihtiyaçları bulunmadığı, satışın gizli yapıldığı, devirden sonra taşınmazı mirasbırakanların kullanmaya devam ettikleri, temlikin bedelsiz olduğunun tanık beyanlarıyla kanıtlandığı, davalının satış tarihinde alım gücü bulunmadığı, mirasbırakanların erkek torun olan davalıya aşırı düşkünlükleri nedeniyle çekişmeli taşınmaza “Villa Melih” ismini yazdırdıkları, satış tarihinden sonra ödeme yapıldığına dair sunulan havale dekontunun ödemeyi ispata yeterli olmadığı, temlikin muvazaalı olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Dosya kapsamına ve maddi delillere aykırı şekilde karar verildiğini, dava konusu taşınmazın davalıya 87.000 TL bedelle satış yoluyla devredildiğini, muvazaa bulunmadığını, davalının annesi lehine, çocuksuz olan davacıdan mal kaçırıldığı iddiasının gerçek olmadığını, davacının çocuksuz olmasının ya da davacının eşiyle mirasbırakanlar arasındaki çekişmenin davacı yararına karine teşkil etmediğini, davacı tanıklarının usule aykırı şekilde dinlenildiğini, Mahkemece tanık masraflarının yatırılması konusunda davacıya kesin süre verildiği halde kesin sürede yatırılmadığını, 17/01/2018 tarihli duruşmada tanıkların hazır edilmediğini, ancak 02/02/2018 tarihli keşifte davacı tanıklarının hazır edilerek dinletildiğini, buna muvafakat etmediklerini, davacı tanıklarının beyanlarıyla iddianın ispatlanamadığını, aksine davacı ile mirasbırakanlar arasında husumet bulunmadığı şeklinde beyanda bulunduklarını, akrabalar arasında taşınmaz alım satımı yapıldığının kayıtlarla ve tanık beyanlarıyla sabit olduğunu, mirasbırakan ...’in emlak işiyle uğraştığını, davalı tanıklarının beyanlarıyla savunmanın doğrulandığını, 87.000 TL satış bedelinin banka kanalıyla ödendiğini, davalının alım gücü bulunduğunu, satış bedelinin mirasbırakan tarafından tasarruf edildiğinin banka kayıtlarıyla anlaşıldığını, Mahkemenin bu husustaki gerekçesinin yerinde olmadığını, davalının, davacıdan 2008 yılında, mirasbırakan...’den 2007 yılında başkaca taşınmaz da satın aldığını, 2008 yılında 3. kişilerden başka taşınmazlar da satın aldığını, davalının alım gücü bulunduğunu, dava konusu taşınmazı edindiği 2006 yılında davalının öğrenci olmayıp bir Amerikan firmasında denetçi olarak, 2004 yılında da Maliye Bakanlığında hesap uzmanı olarak çalıştığını, 2014 yılında vergi müfettişi olduğunu, en son olarak Koç Holding’te üst düzey yönetici olarak çalıştığını, alınan bilirkişi raporunun bilimsellikten uzak olup, imalatların temlikten önce yapıldığının davacı tarafça ispat edilemediğini, bunun hesaplamada nazara alınmadığını, emlak rayici konusunda araştırma yapılmadığını, oysa ki davalının dava konusu taşınmazı rayicin üzerinde satın aldığını, davalının taşınmazı satın aldığı tarihte metruk olup oturulabilir durumda olmadığını, davalının yaptığı tadilat bedellerinin 20.000 TL gibi düşük belirlendiğini, taşınmazın bugünkü bakımlı haline göre değer tespiti yapıldığını, bedelin düşük olmasının tek başına muvazaanın kanıtı olmayacağını, davanın reddi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 29/03/2019 tarihli 2018/2295 Esas 2019/699 Karar sayılı kararıyla; dava dışı başka bir taşınmazın da yine davalıya temlik edilmiş olması, davalının devir tarihinde çekişmeli taşınmazı alım gücü bulunmaması, mirasbırakanların davalı erkek toruna aşırı düşkünlükleri nedeniyle çekişmeli taşınmazın kapısına “Villa Melih” ismini yazdırmaları, mirasbırakan ... ile davacının eşi ... arasında görülen ceza davasında mirasbırakanın hakaret suçundan cezalandırılması hususları birlikte değerlendirildiğinde, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varıldığı, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı, ancak davacının miras payına isabet eden değer üzerinden harca hükmedilmesi gerekirken, taşınmazın tamamı üzerinden harca hükmedilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle harç yönünden davalının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nin 353/1.b.2. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın kabulü yönünde yeniden hüküm kurulmuş; davacının miras payına isabet eden değer üzerinden harca hükmedilmiş; ancak İlk Derece Mahkemesi kararındaki vekalet ücretinin istinaf konusu edilmemesi nedeniyle vekalet ücreti konusunda davacı yararına usuli kazanılmış hak oluştuğu gerekçesiyle taşınmazın tamamı üzerinden davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmiştir. V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının istinaf yargılaması sırasında 04/03/2019 tarihinde öldüğünü, geriye davacının eşi ile ablasının (davalının annesi) mirasçı kaldıklarını, davacının mirasçılarının davaya dahil edilmesi ve yeni pay durumunun nazara alınması gerekirken bunun gözardı edilerek hüküm kurulduğunu, ölen kişi hakkındaki kararın yok hükmünde olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesi kararı ile dava değeri düşürüldüğüne göre, davacı yararına hükmedilen vekalet ücretinin de düşürülmesi gerekirken istinaf konusu edilmediği gerekçesiyle vekalet ücretinin düşürülmediğini, yargılama giderlerinden olan vekalet ücretinin re’sen gözetilmesi gerektiğini, muvazaanın kanıtlanmadığını, davacı tanıklarının usule aykırı şekilde dinlendiğini, 20/10/2017 tarihinde tanık masraflarının yatırılması konusunda kesin süre verildiğini, davacının yatırmadığını, 17/01/2018 tarihli duruşmada davacının tanıklarını hazır etmediğini, tanık dinlenilmesine muvafakat etmedikleri halde Mahkemece davacı tanıklarının 02/02/2018 tarihli keşifte dinlendiğini, davacı tanıklarının beyanlarına dayanılamayacağını, davacı tanıklarının beyanlarıyla da murisler ile davacının eşi arasında sorun olmadığının ortaya çıktığını, murislerin taşınmazı kullandığına dair tek bir beyan olmadığı halde gerekçeye yazıldığını, taşınmaz alım satımı ile uğraşan muris ...’in bu kapsamda dava konusu taşınmazı sattığını, 87.000 TL satış bedelinin banka kanalıyla ödendiğini, bu paranın murislerce harcandığını, hesaptaki paranın kısa bir süre sonra tüketildiği şeklindeki gerekçenin dayanaksız olduğunu, davalının taşınmazı alım gücü bulunduğunu, 2008 yılında da pek çok taşınmaz satın aldığını, davacıdan da taşınmaz satın aldığını, 2004 yılında Maliye Bakanlığında hesap uzmanı olarak işe başladığını, ondan önce de iki yıl bir firmada çalıştığını, Koç Holding’te üst düzey yönetici olduğunu, bilirkişi raporlarının gerçeklikten uzak olup, satış tarihlerindeki rayiçlere uygun satış yapıldığı halde emsal araştırması yapılmadığını, davalının taşınmazı metruk şekilde aldığını ve iyileştirmeler yaptığını, tadilat masrafının 20.000 TL gibi düşük kabul edildiğini, taşınmazın iktisap tarihindeki durumun nazara alınması gerektiğini, bedelin düşük olmasının tek başına muvazaanın kanıtı olmadığını, murisin başkaca taşınmazları da bulunduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yukarıda (3.2) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle davalı tarafından istinaf konusu edilmeyen vekalet ücretinin temyiz konusu yapılamayacağı gibi yargılama sırasında ölen davacının terekesi elbirliği mülkiyetine tabi olup, mirasçılarından birinin davadan feragat etmesinin sonuca etkili bulunmadığı gözetildiğinde, (IV.3.) no.lu paragrafta belirtilen şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 15.837,60 TL bakiye onama harcının davalıdan alınmasına, 30/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.