Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1803 E. 2022/5191 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : DİYARBAKIR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: BATMAN 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın, davacı ve davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/(1)-b-2 maddesi gereğince kabulüne, kararın kaldırılması ile Dilaver yönünden davanın reddine dair verilen karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosyadaki belgeler incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Batman dışında olması nedeniyle dava dışı ... aracılığıyla davalılar ... ve ...’ı 903 parsel sayılı taşınmazdaki payının satışı için vekil tayin ettiğini, anılan vekillerin vekalet görevini kötüye kullanarak el ve işbirliği içerisinde oldukları dava dışı ... ve ...’e satış suretiyle temlik ettiklerini, davalıların kötüniyetli olduklarını, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

2.1. Davalı ..., davacıyı tanımadığını, aracı olan ve arazinin gerçek sahibi olarak bilinen dava dışı ... vasıtasıyla aldığı vekaletnameye istinaden taşınmazı ...'e sattığını, bedelin bizzat ...'a ... tarafından elden verildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

2.2. Davalı ..., davacıyı tanımadığını, dava dışı ... aracılığıyla söz konusu taşınmazların satışı için kendisine vekaletname gönderildiğini ve 8.286 metrekarelik kısmının satışının yapılmasının istendiğini, kendisinin de tüm iyi niyetiyle ve daha önceden tanıştığı ve arazinin gerçek sahibi olarak bildiği ... aracılığıyla söz konusu taşınmazın satışını gerçekleştirdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Batman 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/11/2020 tarihli ve 2017/504 E., 2020/737 K. sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunması, tanık olarak beyanı alınan...'ın davalıların savunmalarını doğrular nitelikte satış bedelini elden kendisinin aldığını beyan etmiş olması, her ne kadar dosyaya davacı ile dava dışı ... arasında düzenlenmiş protokol ibraz edilmiş ise de, davalı olan vekillerin vekalet görevini kullanırken gerekli özen ve sadakat yükümlüğüne uygun hareket etmedikleri gerekçesiyle, davalıların kayıt maliki olmamaları sebebiyle tapu iptal tescil isteminin reddine, 175.950,03 TL maddi tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ... Tavukçu'dan, 63.387,91 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...'dan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı vekili, taşınmazın gerçek değerinin Mahkemece doğru tespit edilmediğini, belirlenen değerin çok üstünde değeri olduğunu, yeniden değer tespiti yapılması gerektiğini ileri sürerek, davanın gerçek bedel üzerinden kabulüne karar verilmesini istemiştir.

2.2. Davalı ... vekili, müvekkilinin davacı ile tanışmadığını, dava dışı tanık olarak da beyanı alınan ...’ın dava konusu taşınmazın eski maliki olduğunu, davacının taşınmazı ...’ten temlik aldığını, aralarında davacının emanetçi olduğunu, istendiği zaman ...’e 23.286 dönümlük kısmı iade edeceğine dair protokol bulunduğunu, müvekkilinin vekil olarak ...’in talimatıyla satışı gerçekleştirdiğini, satış bedelinin ...’e ödendiğini, vekalet ve satış tarihi üzerinden 11 sene geçtikten sonra açılan davanın kötüniyetli ve haksız olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 02/12/2021 tarihli 2021/360 E., 2021/873 K., sayılı kararıyla; imzası davacı tarafça kabul edilen ve kendisine dava konusu taşınmaz temlikinin yapıldığı 31/05/2005 tarihi ile aynı tarihi taşıyan sözleşme ve protokol başlıklı inançlı işleme ilişkin belge ile davacının çekişme konusu taşınmazdaki davalı vekil ... tarafından satışı yapılan 23000/1321266 payın tanık ...'a ait olduğunu kabul ettiği, satış bedelinin tanık ... tarafından alındığı, vekil ...'ın, vekalet görevini kötüye kullanmadığı, temlikin iradi olduğu gerekçesiyle, davalı ... vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.2 maddesi gereği kabulü ile kararın kaldırılmasına, Dilaver hakkındaki davanın reddine, davacının dava konusu taşınmazın gerçek değerinin tespiti yönünden istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine, karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesince inançlı işlem olarak değerlendirilen protokolün vefa sözleşmesi niteliğinde olduğunu, ancak resmi şekil şartlarını taşımadığı için geçersiz olduğunu, taşınmazın müvekkilinden önceki malikinin ... değil, vekilliğini yaptığı kişiler olduğunu, inançlı işlemde malik olan kişinin sözleşmenin tarafı olabileceğini, protokolde 23.286 metrekarelik hissenin ...’e geri verileceği yazılmış ise de bedelsiz olduğu anlamına gelmediğini, bedel karşılığında vefa hakkına sahip olarak istediği zaman alabileceği anlamına geldiğini, vekil ...in vekil edenin talimatı ve bilgisi dışında hareket etmekle yetkisini kötüye kullandığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

(IV/3.) numaralı paragraftaki gerekçeler yerinde bulunmakla, dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, davacıdan harç peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 27/06/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olmak üzere karar verildi.