Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1884 E. 2024/1434 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu davalı adına tescil edilen taşınmazlar üzerinde davacının zilyetlikle kazanım iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil davasında, davalının ön inceleme duruşmasına çağrılmaması ve tanıklarının dinlenmemesi nedeniyle savunma hakkının ihlal edilip edilmediği.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıya ön inceleme duruşmasının tebliğ edilmemesi ve bu nedenle davalının tanıklarının dinlenilmemesi nedeniyle savunma hakkının ihlal edildiği gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına ve bölge adliye mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/1324 E., 2021/2606 K.

HÜKÜM/KARAR : Kısmen Kabul Kısmen Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ : Sarıkamış Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/400 E., 2019/137 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, ... ilçesi, ... Mahallesi 175 ada 5, 6 ve 16 parsel sayılı taşınmazların dedesinden babasına babasından da kendisine kaldığını, 21 yılı aşkın bir süredir bu şekilde kendilerinin nizasız ve fasılasız olarak kullandığını, devlet memuru olduğundan çayır arazilerini köylülerine kiraya vererek işlettiğini, 2007 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında sehven dava konusu taşınmazların davalı adına yazıldığını, (davalının dedesi ile aynı ismi taşıdığını, yanlışlığın buradan kaynaklandığını düşündüğünü) ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada sunduğu 17.01.2017 havale tarihli dilekçesinde 175 ada 16 parsel sayılı taşınmazın kendisine ait olmadığını tespit ettiğini belirterek bu taşınmazla ilgili talebinden vazgeçtiğini bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı, katıldığı duruşmalarda davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Sarıkamış Asliye Hukuk Mahkemesinin 20.10.2017 tarihli ve 2016/946 Esas, 2017/573 Karar sayılı

kararıyla; 2007 yılında kadastro çalışmaları neticesinde davalı adına tespit görüp kesinleşen ve tapuya davalı adına kayıt ve tescil edilen dava konusu 175 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazları davacının dedesi olan ...'in çayır olarak kullandığı, kendisi öldükten sonra da davacının babası olan ...'in aynı şekilde kullanmaya devam ettiği ve yine ... de vefat edince miras taksimi sonucu bu yerin davacıya kaldığı ve davacının da kiraya vermek suretiyle taşınmazları kullandığı şeklindeki keşif mahallinde dinlenen tanık ve mahalli bilirkişilerin beyanlarının tarafsız ve yorumsuz nitelikte olduklarından itibar edilmesi yönünde kanaate varıldığı, davacının eklemeli zilyetlikle dava konusu yerlerde nizasız fasılasız malik sıfatıyla yirmi yılı aşkın süredir zilyetliğini sürdürdüğü, dolayısıyla MK'nın 713/1 inci maddesi yönünden kazanma şartları oluştuğu gerekçesiyle bu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, 16 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, söz konusu kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince 11.10.2018 tarih ve 2018/468 E- 2018/1531 K sayılı kararıyla; " ...Davalı vekili, tanık adlarını bildirmiş ancak tanıkların adresleri yeterince açık olmadığından tanıklar dinlenememiştir. Mahkemece HMK'nun 240/3.m.sine uygun hareket edilerek, davalı vekiline tanıklarının açık adreslerini bildirmesi için uygun bir kesin süre verilmeli, bu süre içinde adres bildirildiği takdirde tanıklar masrafı davalı taraftan alınmak suretiyle taşınmazların başında dinlenmeli, verilen kesin süre içinde tanıkların adreslerinin bildirilmemesi halinde ise davalı tanıklarının dinlenilmesinden vazgeçilmiş sayıldığı kabul edilerek buna göre gereken karar verilmelidir." gerekçesi ile yerel mahkemece verilen kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş, kaldırma kararı uyarınca yapılan yargılama neticesinde, davalı ...'e dava dilekçesinin "muhattabın bizzat kendisine" şeklinde usulüne uygun olarak 16.11.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin, 03.02.2017 havale tarihli cevap dilekçesi verme süresinin uzatılmasına yönelik talepte bulunduğu, (cevap dilekçesi verme süresi geçmiş olmasına rağmen) ara kararla 06.02.2017 tarihinden itibaren 2 hafta sürenin uzatılmasına karar verildiği halde verilen süre de geçtikten sonra cevap dilekçesi verilmeksizin 09.03.2017 tarihinde delillerini bildirir tanık dilekçesi sunduğundan Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.04.2016 tarih ve 2014/2-695Esas 2016/522Karar sayılı ilamında "...süresinde cevap dilekçesi vermeyerek delillerini bildirmeyen davalı tarafın yasal süre geçtikten sonra delil bildirme talebinin reddinin gerektiğine..." şeklinde belirtilen gerekçesine dayanılarak, süresinde cevap dilekçesi vermeyip delillerini bildirmeyen davalının tanıklarının dinlenmediği, 175 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacı lehine zilyetlikle kazanım koşullarının oluştuğu gerekçesiyle bu taşınmazlar yönünden davanın kabulüne, diğer dava konusu 175 ada 16 parsel sayılı taşınmaz yönünden feragat nedeniyle reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, keşif sırasında bildirdikleri tanıkların dinlenilmediğini, yerel mahkemece cevap dilekçesi verilmediği gerekçesi ile delil bildirme haklarının bulunmadığı belirtilmiş ise de, ön inceleme zaptında taraflara tanıklarını bildirmeleri için süre verildiğini, ön inceleme zaptının müvekkiline tebliğ edilmediğini, müvekkilinin ön inceleme zaptında belirtilen süre içerisinde tanıklarını bildirdiğini, davalının savunma hakkının kısıtlandığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 23.12.2021 tarihli ve 2019/1324 Esas, 2021/2606 Karar sayılı kararıyla; ileri sürülen istinaf nedenlerine, kamu düzenine ilişkin hususlara ve tüm dosya kapsamına göre dava konusu taşınmaz üzerinde davacı lehine 4721 sayılı TMK'nın 713/1 inci maddesinde düzenlenen kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetlikle edinim koşullarının oluştuğu, davacının taşınmazları kiraya vermek suretiyle kullandığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince delillerin değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince verilen son karar ile önceden verilen kaldırma kararı arasında çelişki bulunduğunu, bildirilen tanıkları dinlenmeden verilen kararın hatalı olduğu belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713 üncü maddesi, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 17 nci maddeleri;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 139 uncu, 240/2 nci, 259 uncu maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; Kars ili, ... ilçesi, ... Mahallesi 175 ada 5 ve 6 parsel sayılı taşınmazların tarla vasfı ile 06.11.2006 tarihinde davalı adına tespit edildiği, söz konusu tespitlerin 10.05.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

2.Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK'nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137 nci maddesinde, “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138 inci madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya ara buluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği" belirtilmiştir.

3. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz. HMK'nın 137 nci maddesinin ikinci fıkrasında ise, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir.

4. Öte yandan belirtmek gerekir ki; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HMK'nın 27 nci (HUMK'un 73.) maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onlara, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.

5. Somut olayda; 22.02.2017 tarihinde ön inceleme duruşmasının yapıldığı, uyuşmazlık konusunun belirlendiği, delillerin ve tanık isimlerinin bildirilmesi için iki haftalık kesin sürenin verildiği, ne var ki ön inceleme duruşmasına ilişkin davetiyenin HMK'nın 139 uncu maddesi gereğince davalıya tebliğe çıkarılmadığı, bu nedenle ön inceleme duruşmasına sadece davacının katıldığı, davalının 09.03.2017 tarihli dilekçesi ile delillerini ve tanık isimlerini bildirdiği, tanık listesinde yer alan tanıkların dinlenilmelerinden vazgeçtiğine dair bir beyanının da bulunmadığı anlaşılmakla; davalının dinlenmeyen tanıklarının HMK’nın 243 üncü maddesinde belirtilen usule göre çağırılması, hasta veya engelli olmasından dolayı gelemeyen bir tanığın varlığı halinde bu tanığın bulunduğu yerde, listedeki tanıklardan yurt dışında ikamet eden var ise tanığın istinabe yolu ile dinlenmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

1. Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA,

2. İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA,

Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,

Dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 22.02.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.