Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1931 E. 2022/3585 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ehliyetsizlik ve hile nedeniyle tapu iptali ve tescil talebinin reddi üzerine yapılan temyiz başvurusunun incelenmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının işlem tarihinde fiil ehliyetine sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmesi ve hile iddiasının ispatlanamaması gözetilerek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen kararın davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesine ait kararın kaldırılmasına, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin verilen karar yasal süre içerisinde davacı vekilince temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

I. DAVA

Davacı vasisi, babası ...’a Denizli 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/132E., 2016/392 K. sayılı kararı ile vasi olarak atandığını, kısıtlanmadan önceki dönemde de babasının akli melekelerinin yerinde olmadığını, fiil ehliyetini haiz olmadığı dönemde ve davalı dernek yöneticilerinin hileli davranışları nedeniyle 133 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki payını Dernek adına tescil ettirdiklerini ileri sürerek, çekişme konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile kısıtlı ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, devrin ...’ın rızası dahilinde fiil ehliyetini haiz olduğu dönemde yapıldığını, iddiaların yersiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16/07/2020 tarihli 2016/447 Esas 2020/286 Karar sayılı kararıyla; İstanbul Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Kurulunun 20/11/2017 tarihli raporu ile davacının işlem tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun saptandığı, davacı tarafça 200 m²’lik bölüm bağışlanmak istenirken tapuda yapılan işlemler sırasında 1.712,80 m²’nin bağışlanarak temlik edildiği, bu durumda davacının gerçekte üstlenmek istediği edimden çok daha fazlası için iradesini açıkladığı, bu durumun esaslı yanılma hallerinden birini teşkil ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının uzun yıllardan beri davalı Derneğin üyesi olduğu, derneğin faaliyet alanı çerçevesinde kullanması amacıyla dava konusu taşınmazdaki payını rızası dahilinde devrettiğini, bu esnada hataya düşürülmesinin söz konusu olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 06/04/2021 tarihli 2020/942 Esas ve 2021/580 Karar sayılı kararıyla; davacının işlem tarihinde fili ehliyetini haiz olduğunun belirlendiği, dava konusu taşınmazdaki payını davalı kuruma rızası ile bağışladığı, hile iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesine ait hükmün kaldırılması ile davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalı Dernek yöneticilerinin davacının yaşlılığı ve akıl zayıflığından yararlanarak dava konusu taşınmazdaki payını dernek adına tescil ettirdiklerini, davacının yaptığı işlemin anlam ve sonuçlarını anlayabilecek durumda olmadığını, davalı Dernek yöneticileri tarafından bu durumun bilindiğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” şeklinde düzenlenen 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük ) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

TMK'nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya bakıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüş davacının satış işlemi tarihi itibariyle fiil ehliyetini haiz olduğu Adli Tıp Kurumu raporu ile belirlenmiştir.

Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.3. Değerlendirme

Kararın (IV.3.) numaralı paragrafındaki gerekçe yerinde bulunmakla; dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, 27/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.