Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1961 E. 2022/3377 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespiti sonrasında Hazine adına tescil edilen taşınmazın, davacı tarafından kadastro öncesi zilyetliğe dayanarak tapu iptali ve tescil davası açılması üzerine, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesindeki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanıp uygulanmayacağı hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Dava konusu taşınmazın kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olması gözetilerek, yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar süresi içerisinde, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı ... vekili dava dilekçesinde; dava konusu 203 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında Hazine adına tespit edildiğini oysa ki taşınmazın kadimden beri nizasız ve fasılasız şekilde müvekkili tarafından kullanıldığını, dava dışı kişiler tarafından dava konusu taşınmazın tespitine itiraz edilmesi üzerine, Kadastro Mahkemesinde yargılama yapıldığını, yargılama sırasında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişilerin beyanlarında, taşınmazın müvekkili tarafından kullanıldığının belirtildiğini, Kadastro Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin görevsizliğine karar verildiğini ve yargılamaya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/361 Esas sayılı dosyasında devam edildiğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tespitinin iptali ile taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın davacı ile bir ilgisinin bulunmadığını, taşınmazın kadastro tespitinin doğru şekilde yapıldığını, taşınmazın davacı tarafından kullanıldığına dair dosyaya herhangi bir delil sunulmadığını ileri sürerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

III. MAHKEME KARARI

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 21/03/2012 tarihli, 2009/174 Esas, 2012/71 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve davacı tanığının beyanı ile tüm dosya kapsamından, dava konusu taşınmazın tarım arazisi vasfında olduğu ve davacının dava konusu taşınmazı nizasız ve fasılasız şekilde 20 yılı aşkın süredir kullandığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, dava konusu 203 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına yapılan tespitinin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin kararına karşı süresi içerisinde, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz talebinde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı Hazine temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm kurmak için yeterli olmadığını, taşınmazın kadastro tespitinde bir yanlışlık bulunmadığını, taşınmazın Hazineye ait olduğunu, bu yerin davacı tarafından kullanıldığına dair dosya arasında herhangi bir delil bulunmadığını belirterek, hükmün bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Kadastro sırasında ... ilçesi, ...köyü çalışma alanında bulunan 203 parsel sayılı 9.150,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, zilyetlik iddiasında bulunan kişilerin zilyetliğinin nizalı olduğu gerekçesiyle Hazine adına tespit edilmiştir.

..., ..., ve ..., dava konusu 203 parsel sayılı taşınmazın babaları ...’den kaldığını, zamanında ... ağaları ve ... köyünün efradı tarafından babalarına baskı yapılarak, babalarının taşınmazın bulunduğu köyü terk etmeye zorlandığını, Kadastro Müdürlüğü tarafından kendilerine herhangi bir tebligat gönderilmediğinden ve can korkusu taşıdıklarından dolayı, babalarından kalan taşınmazlara sahip çıkamadıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazın Hazine adına olan tespitinin iptali ile adlarına tesciline karar verilmesi istemiyle Kadastro Mahkemesinde dava açmışlardır. ... Kadastro Mahkemesinin 05/08/2004 tarihli, 2002/213 Esas, 2004/119 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazın kadastro tespitine davacıların babası tarafından itiraz edilmediği, dolayısıyla tespitin davacılar yönüyle kesinleşiği, bu durumda eldeki davanın kesinleşen kadastro tespitine karşı açılmış bulunan tapu iptali ve tescil davası niteliğinde olup, görevli mahkemenin genel mahkemeler olduğu gerekçesiyle, Mahkemenin görevsizliğine, görevli Mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.

Görevsizlik kararı üzerine yargılamaya Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/361 Esas sayılı dosyasında devam olunmuş, yargılama sırasında eldeki davanın davacısı ..., dava konusu 203 parsel sayılı taşınmazın kendisine irsen geldiğini, taşınmazı nizasız ve fasılasız şekilde 20 yılı aşkın süredir kullandığını ileri sürerek, harcını da ödemek suretiyle davaya katılmıştır.

... Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/03/2009 tarihli, 2004/361 Esas, 2009/221 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi beyanları, kurumlardan gelen yazı cevapları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafın iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davacıların davasının reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiş olmasına rağmen dosyanın, eldeki dava dosyasının arasında kaldığı anlaşılmıştır.

Dava; kadastro tespiti öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi;

“Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmünü içermektedir.

3.3. Değerlendirme

Mahkemece, kararın (III) numaralı paragrafında açıklanan gerekçe uyarınca yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de, yapılan değerlendirme dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Hükmün temyizi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 28/04/2016 tarihli, 2015/4606 Esas, 2016/4870 Karar ve 25/01/2018 tarihli, 2017/6076 Esas, 2018/208 Karar sayılı geri çevirme kararlarıyla, dava konusu 203 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili 04/07/1991 tarih, 2294 sayılı Tapulama Komisyonu kararının kesinleştirilmediği ve taşınmazın tapuya tescil edilmediği gerekçesiyle, Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/361 Esas sayılı dava dosyası içerisinde bulunan taşınmazın tespitine ilişkin evrakın Kadastro Müdürlüğüne gönderilerek, Tapulama Komisyonu kararının kesinleştirilmesine ilişkin işlemlerinin usulünce tamamlattırılması için dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiş, geri çevirme kararları üzerine taşınmazın kadastro tespiti “11/05/1993” tarihi itibariyle kesinleştirilerek, tapuya tescili sağlanmıştır.

Dosya arasında bulunan ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/03/2009 tarihli, 2004/361 Esas, 2009/221 Karar sayılı dava dosyası incelendiğinde; kararın, eldeki davanın davacısı, söz konusu dosyanın müdahil davacısı ... vekiline tebliğ edildiği, kararın yalnızca davacı tarafça temyiz edildiği, dosyanın her nasılsa eldeki dava dosyası arasında kaldığı anlaşılmıştır.

Eldeki davanın yargılaması sırasında, davacı vekili duruşmalardaki beyanlarında, Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/361 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonunda, müvekkili ile ilgili olarak herhangi bir karar verilmediğini, yalnızca davacıların davaları ile ilgili olarak değerlendirme yapıldığını, bu nedenle eldeki davayı açtıklarını, dava konusu taşınmazda müvekkili lehine zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğunu ileri sürmüştür.

Tüm dosya kapsamına göre, dava konusu taşınmazın kadastro tespiti 11/05/1993 tarihinde kesinleşmiş olup, eldeki dava kadastro öncesi nedene dayalı olarak 27/04/2009 tarihinde açılmış olduğuna göre, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca; Mahkemece, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi uyarınca davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabul kararı verilmesi isabetsizdir.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.