"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil-tenkis davası sonunda Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23/06/2021 tarihli ve 2019/28 Esas - 2021/375 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 01/06/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Asıl davada davacılar, mirasbırakanları ...'ın eşi ... 'tan intikal eden 836 ve 4262 parsel sayılı taşınmaların muvazaalı olarak davalıya temlik edildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, olmadığı takdirde tasarrufların tenkisine karar verilmesini istemişlerdir.
2. Birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları ...’ın, 836 parsel sayılı taşınmazını, mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak, satış suretiyle davalıya temlik ettiğini, mirasbırakanın alt soyu bulunmayıp kardeşi Abdullah Umaç’ın 19.09.2006 tarihinde ölümü üzerine mirasçı olduklarını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline olmadığı taktirde tenkisine karar verilmesini istemişlerdir. Yargılama sırasında birleştirilen davada davacılar Leyla ve Emin’in ölümü üzerine mirasçıları davayı takip etmiştir.
II. CEVAP
Asıl ve birleştirilen davada davalı, husumet itirazında bulunmuş, zamanaşımı süresi ve hakdüşürücü sürenin dolduğunu, satışın muvazaalı olmadığını, davacıların saklı pay sahibi olmadıklarını, tenkis talebinde bulunamayacaklarını belirterek asıl ve birleştirilen davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
1. Asıl davada Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/12/2014 tarihli ve 2011/269 Esas - 2014/1239 Karar sayılı kararıyla, mirasbırakanın taşınmazlarda malik olmadığı, bu nedenle muvazaa iddiasıyla açılan tapu iptal tescil davasının dinlenemeyeceği, ayrıca yeğenlerin saklı paylı mirasçılar olmadıkları bu nedenle tenkis talebinde bulunamayacakları gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacılar tarafından temyizi üzerine Dairenin 04/12/2017 tarihli, 2015/5860 Esas, 2017/7036 Karar sayılı ilamıyla, “Hal böyle olunca; davacılar mirasbırakanı ...'ın eşi ... ...'nin 836 parsel sayılı taşınmazın tamamı ve 837 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olduğu iddiasının öncelikle değerlendirilmesi olmazsa terditli istek olan tenkis iddiasının incelenmesi, 837 ve 839 parsel sayılı taşınmazların tevhidi sonucu oluşan 4262 parseldeki işleminde gizli bağış niteliğinde olduğu iddiası yönünden de mirasbırakan ...'ün ölüm tarihi dikkate alınarak yeğenleri davacıların tenkis davası açabilecekleri hususu dikkate alınarak inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle karar bozulmuş, bozma ilamına karşı davacılar tarafından karar düzeltme kanun yoluna başvurulması üzerine de Dairenin 19/09/2018 tarihli, 2018/2406 Esas, 2018/12484 Karar sayılı ilamıyla, "Somut olayda, davacıların kök mirasbırakanı ...’ün ölüm tarihi ile dava tarihi birlikte ele alındığında ...’ün kardeş çocukları olan davacıların tenkis talep hakkının bulunmadığı açıktır. Anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından bozma kararının 6. paragrafında yeralan "...Bilindiği ve 4722 sayılı Yasa'nın 17. maddesinde düzenlendiği üzere -Mirasçılık ve mirasın geçişi, mirasbırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir- hükmü gereğince muris ... 16.01.2003 tarihinde öldüğüne göre yeğenleri davacıların tenkis talep haklarının bulunduğu açıktır." cümlesi ile 7. paragraftaki "Hal böyle olunca; davacılar mirasbırakanı ...'ın eşi ... ...'nin 836 parsel sayılı taşınmazın tamamı ve 837 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olduğu iddiasının öncelikle değerlendirilmesi olmazsa terditli istek olan tenkis iddiasının incelenmesi, 837 ve 839 parsel sayılı taşınmazların tevhidi sonucu oluşan 4262 parseldeki işleminde gizli bağış niteliğinde olduğu iddiası yönünden de mirasbırakan ...'ün ölüm tarihi dikkate alınarak yeğenleri davacıların tenkis davası açabilecekleri hususu dikkate alınarak inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." cümlesinin hüküm yerinden tamamen çıkarılarak yerine "Hal böyle olunca; davacılar mirasbırakanı ...'ın eşi ... ...'nin 836 parsel sayılı taşınmazın tamamı ve 837 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını davalıya temlikinin mirastan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olduğu iddiasının öncelikle değerlendirilmesi olmazsa terditli istek olan tenkis iddiasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir." cümlesinin yazılmasına,..." şeklinde bozma kararı verilmiştir.
2. Birleştirilen davada Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 08/01/2015 tarihli ve 2011/268 Esas - 2015/22 Karar sayılı kararıyla, mirasbırakanın iradesinin mirasçılardan mal kaçırmaya yönelik olmadığı, saklı pay sahibi olmayan davacıların tenkis isteğinde de bulunamayacakları gerekçesiyle davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacılar vekili tarafından temyizi üzerine Dairenin 20/02/2018 tarihli, 2015/5831 Esas, 2018/1049 Karar sayılı ilamıyla, "...çekişme konusu taşınmazın davalıya temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiği ve muvazaalı olduğu kabul edilmelidir. Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir." gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına karşı davalı tarafından karar düzeltme kanun yoluna başvurulması üzerine Dairenin 19/09/2018 tarihli ve 2018/2402 Esas - 2018/12485 Karar sayılı ilamıyla, "Hükmün karar düzeltme aşamasında incelenmesi sırasında Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/269 Esas sayılı dosyası içeriğinin de benzer mahiyette olduğu anlaşılmıştır. Hal böyle olunca; HMK'nın 166. maddesi gereğince davalar arasında bağlantı bulunduğundan, Aydın 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/269 Esas sayılı davası ile eldeki davanın birleştirilerek görülmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir." gerekçesiyle Dairenin bozma kararının ortadan kaldırılmasına, Mahkemece verilen kararın belirtilen nedenden ötürü bozulmasına karar verilmiştir.
3. Kararın (III/1.) ve (III/2.) numaralı paragraflarında belirtilen bozma ilamlarına uyularak davalar birleştirilmiş, yapılan yargılama neticesinde Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı, saklı pay sahibi olmayan davacıların tenkis isteğinde de bulunamayacakları gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, dava konusu taşınmazların hiçbir zaman satışa çıkartılmadığını, kök mirasbırakan ... ile davalı arasındaki satış ilişkisini kanıtlayacak nakit akışının tespit edilemediğini, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacının olmadığını, bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu, dinlettikleri tanıkların davacılar ile akrabalıklarının bulunmadığını, davalı tarafın, tapuda daha az harç ödemek gayesi ile bedeli düşük gösterdikleri iddiasının beyanları ile çeliştiğini, davalı tanıklarının tümünün mirasbırakanın ölene kadar taşınmazı işlettiğini beyan ettiklerini, satışa rağmen taşınmazın vergisinin mirasbırakan tarafından ödendiğini, mirasbırakan ..., 1999 yılında öldüğünden, davada Türk Medeni Kanunu değil;Türk Kanunu Medenisinin uygulanacağını, bu durumda hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceğini, buna bağlı olarak Türk Kanunu Medenisi hükümlerine bakıldığında, davacıların saklı pay mirasçıları olduklarını, tenkis isteğinin reddinin de doğru olmadığını ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleştirilen dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ve tescil olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; kök mirasbırakan ... ...'ın 08/07/1999 tarihinde ölümü ile mirasçısı olarak eşi ... ile kardeşi ...'ın kaldığı, ...'ün 16/01/2003 tarihinde dul ve çocuksuz olarak ölümü üzerine geride asıl davanın davacıları olan yeğenlerinin mirasçı olarak kaldıkları; Abdullah’ın 19/09/2006 tarihinde ölümüyle de birleştirilen davanın davacıları olan eşi ve çocuklarının kaldığı, mirasbırakan ... ’nin asıl ve birleştirilen davaya konu 836 parsel sayılı 168 m2 miktarlı kargir kahvehanenin tamamı ile asıl davaya konu 837 parsel sayılı 486 m2 miktarlı avlulu otel kargir damdaki 1/2 payını 22/04/1999 tarihinde davalı ... ...'ye satış suretiyle temlik ettiği, davalı ... ...’nin 1/2, davacıların mirasbırakanı ...'ün 1/2 paydaş olduğu 837 parsel sayılı taşınmaz ile ...’ün tam pay sahibi olduğu dava dışı 839 parsel sayılı taşınmazların tevhidi sonucu oluşan 3 parça ifraz parselinden asıl ve birleştirilen davada dava konusu edilen 4262 parsel sayılı taşınmazın davalı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olaya gelince; mirasbırakanın çekişme konusu kargir kahvehane vasıflı taşınmazı tapulama yolu ile 25/04/1972 tarihinde edindiği, kahvehane işletmeciliğine 01/01/1992 tarihinde başlayıp 31/03/1997 tarihinde terk ettiği, 05/08/1998 tarihinde işyeri kira gelirinden dolayı gayrimenkul sermaye iradı mükellefi olduğu ve bu mükellefiyetin (08/07/1999) ölüm tarihine kadar devam ettiği, emekli ve çocuksuz olan mirasbırakanın eşiyle ½’şer oranda paydaş olduğu zeytinlik vasıflı başkaca bir taşınmazının olduğu, tanık beyanlarına göre mirasbırakanın kahvehaneyi ölene kadar kullandığı, borcu olmadığı ve taşınmazını satmayı gerektirir bir ihtiyaç içinde de bulunmadığı, davacı tanığı ...’ın, çekişme konusu taşınmazın davalıya devri ile ilgili olarak mirasbırakanın, bir cahillik ettiğini, aklına girdikleri için parasız olarak davalıya devrettiğini söylediğini beyan ettiği, temlikin ölüm tarihinden kısa bir süre önce gerçekleştiği, mirasbırakanın eşi ...’ün de davalının kardeşine yapmış olduğu başka bir temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verildiği ve sözkonusu kararın kesinleştiği anlaşılmakla çekişme konusu taşınmazın mirasbırakanın komşusu olan davalıya temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla gerçekleştirildiği ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
3.3.3. Hal böyle olunca; asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
V. SONUÇ:
Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekilinin açıklanan nedenlerle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacılar vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 01/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.