"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: ANKARA 8. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil, olmazsa tazminat davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalılar tarafından istinafı üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak harç ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek davanın kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle, duruşma günü olarak saptanan 28/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... , davalı asil ...Bozatemir ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakan dedeleri ...'un 18847 ada 3 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu ...’a, 4488 ada 8 parsel sayılı taşınmazını ise oğlunun arkadaşı olan diğer davalı ...’a mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış suretiyle temlik ettiğini, daha önce aynı taşınmazlar hakkında dava dışı mirasçılar tarafından Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/451 E. 2011/188 K. sayılı dosyası üzerinden davalılar aleyhine açılan muris muvazaasına dayalı tapu iptal-tescil davasında temliklerin muvazaalı olduğu saptanarak davanın kabulüne karar verildiğini ve kararın deracattan geçerek kesinleştiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmazsa tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı ..., davacıların murisi olan mirasbırakanın kızı ...’ün imzasının bulunduğu 21.12.2012 tarihli belge ile dava konusu 4488 ada 8 parsel sayılı taşınmaz yönünden hiçbir şekilde muris muvazaası veya bir başka nedene dayalı olarak dava açmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, davacıların da bu nedenle dava açma haklarının bulunmadığını, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dava dışı mirasçılar tarafından açılan Ankara Asliye 11. Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 2007/451 E. 2011/188 K. sayılı kararı ile dava konusu taşınmazların temlikinin muvazaalı olduğunun belirlendiği, anılan hükmün eldeki dava için güçlü delil oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı ... vekili, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların murisi ...’ün 4488 ada 8 parselde bulunan taşınmazla ilgili olarak hiçbir şekilde muris muvazaası veya bir başka nedene dayalı olarak dava açmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, söz konusu durumun davacıların da kabulünde olup belge içeriğine itiraz edilmediğini, bu durumda tanık dinlenilmesi ve sair delillerin toplanması gerekmeksizin davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, sunulan delillerin değerlendirilmediğini, bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayandığını, ayrı taşınmazlar yargılama konusu olduğu halde davalılar adına ayrı ayrı harç hesabı ve vekalet ücreti hesabı yapılmadığını, kendisiyle ilgisi olmayan taşınmazların harç ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı ..., verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasbırakanın ölmeden önce yaptığı tüm tasarrufların davacılar tarafından kabul edildiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek, kararın kaldınılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 30/12/2021 tarihli ve 2019/1686 E. 2021/2484 K. sayılı kararıyla; davanın kabulünün doğru olduğu, ancak harç ve vekalet ücretinin yanlış hesaplandığı gerekçesiyle HMK’nın 353.1.b.2. maddesi gereğince davalıların istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm harç ve vekalet ücreti yönünden düzeltilerek yeniden davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacıların mirasbırakanı olan murisin kızı ...’nün 21.12.2012 tarihli belge ile dava konusu 4488 ada 8 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak kendisiyle anlaştığını ve hiçbir şekilde muris muvazaasına veya başka bir nedene dayalı olarak dava açmayacağını kabul ve taahhüt ettiğini, davacıların bu belgenin içeriğine itiraz etmediklerini, bu nedenle anılan belgenin davacıları da bağlayacağını, cevap dilekçesinde bu delile dayanıldığı halde yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi tarafından belgeye değer verilmediğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
Davalı ..., davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmazın elde edilmesinde mirasbırakandan çok kendisinin katkısının bulunuğunu, yıllarca yurtdışında çalışarak birikimleriyle dava konusu taşınmazı satın aldığını, mirasbırakanın aldığı para ile hayır işleri yaptığını, davacıların mirasbırakanı olan ...’ye murisin Elvankent’te lüks bir daire satın aldığını, diğer kızı ...’a ise Çubuk’ta 30 dönüm tarla aldığını, mal kaçırma ve muvazaanın söz konusu olmadığını, mirasbırakanın tüm sağlık harcamalarının kendisi tarafından karşılandığını, temlikin muvazaalı olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1917 doğumlu mirasbırakan...’un 23.09.2006 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak 2016 yılında ölen kızı ...’ten olma davacı torunları ..., ...ve ... ile davalı oğlu ...ve ölen kızı ...’dan olma dava dışı torunları ..., ... ve ...’nin kaldığı, mirasbırakanın maliki olduğu dava konusu 18847 ada 3 parsel sayılı taşınmazını 22.03.1999 tarihinde satış suretiyle davalı oğlu ...’a temlik ettiği, 2001 yılında taşınmazda kat irtifakı tesis edilerek 3, 8 ve 9 nolu bağımsız bölümlerin davalı ... adına tescil edildiği; yine diğer dava konusu 4488 ada 8 parsel sayılı taşınmazın ½ payı mirasbırakana ait iken payının tamamını 08.01.2004 tarihinde diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği; diğer yandan dava dışı mirasçılar ...,...,...,...,’nin aynı taşınmazlara ilişkin aynı davalılar aleyhine muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak açtıkları Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/451 E. 2011/188 K. sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda, temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen kararın Dairemizce 21.02.2012 tarihinde onanarak kesinleştiği; öte yandan, davalı ... tarafından dosyaya sunulan ve mirasbırakanın ölümünden sonra düzenlenen davacıların murisi ...’ün imzasının bulunduğu 21.12.2012 tarihli “Beyanımdır” başlıklı belgede ...’nün; dava kosunu 4488 ada 8 parsel sayılı taşınmazda bulunan hakkıyla ilgili olarak davalı ...’la anlaştığını, hiçbir şekilde muris muvazaası veya bir başka nedene dayalı olarak dava açmayacağını kabul, beyan ve taahhüt ettiğini bildirdiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Hemen belirtmek gerekir ki, Bölge Adliye Mahkemesince, dava konusu 18847 ada 3 parseldeki 3, 8 ve 9 nolu bağımsız bölümler yönünden temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı ...’un temyiz itirazları yerinde görülmediğinden, reddine.
3.3.3. Diğer davalı ... vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda, davacıların murisi ...’ün imzasının bulunduğu 21.12.2012 tarihli “Beyanımdır” başlıklı belge ile, dava konusu 4488 ada 8 parsel sayılı taşınmaz bakımından herhangi bir hak talep etmeyeceğini bildirmiş olup, anılan belgenin davacıları da bağlayacağı kuşkusuzdur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi gereğince herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorunda olup, davacıların dava açmakta iyi niyetli olduklarının kabulü mümkün bulunmamaktadır.
3.3.4. Hal böyle olunca; dava konusu 4488 ada 8 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; Davalı ... vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 371/1-a maddesi gereğince Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, gelen temyiz edilen davacılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davalı ...’dan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 28/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.