Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2301 E. 2022/5904 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : ANKARA 18. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil-tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın tazminat talebi yönünden kısmen kabulüne ilişkin kararın, davacı vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili ve davalı Hazine vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden davanın tazminat talebi yönünden kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının maliki olduğu 37207 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1 numaralı bağımsız bölümün, davalı ...’in yapacağı işin karşılığı olarak işin bitiminde fek olunmak üzere ipotekli olarak devri hususunda davalı ... ile anlaştıklarını, bu amaçla davacının davalı ...’a verdiği vekaletnamede açıkça “65.000 TL ipotek bedelli satmaya” şeklinde şart belirtildiğini, buna rağmen ...'un ipotek şerhini işletmeksizin taşınmazı belediyece belirlenen rayiç değeri ile davalı ...'e sattığını, davacıya bedel ödemediğini, satışın tarafı olacak ....’in tapu memurlarını aldatarak taşınmazın ipoteksiz olarak satılmasını ve kendi borçlarının olması nedeniyle arkadaşı ...’a devrini sağladığını, ...’ın da taşınmazı 49 gün sonra ...’in ortağının kardeşi olan davalı ... üzerine kaçırdığını, tapu memurlarının vekaletnamedeki şarta rağmen ipoteksiz satış yapmalarında hizmet kusurunun bulunduğunu, tüm davalıların sorumlu olduklarını ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline, taşınmazın rayiç değerinin tüm davalılardan müteselsilen tahsilini talep etmiştir.

II. CEVAP

1. Davalı ... cevap dilekçesinde; taşınmaz bedeli olarak 65.000,00 TL tutarında çek verildiğini ancak bu çekin sahte ve karşılıksız çıktığını, davaya konu satışın ipotek verilmek sureti ile yapılması gerekirken tapu memuru ipotek koymadığından dolandırılmak suretiyle taşınmazın elinden alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

2. Davalı ... cevap dilekçesinde; davalı ...’in taşınmazın bulunduğu binanın mermer işini aldığını, işi bittiğinde taşınmazın işin karşılığı olarak verileceğini, isterse kendisinden aldığı borçlara karşılık ona verebileceğini söylediğini, taşınmazın önceki emlak vergilerini ödeyerek satış akdini imzaladığını, vekil ..’in de taşınmazın kendisinin olduğunu ve tapu memuru karşısında bedel aldığını beyan ettiğini, devir sırasında ipotek konusunun geçmediğini, satış evraklarını görmediğini, taşınmazın yapı denetim firmasına borcu olduğunu ve bu şekilde iskan ruhsatı almasının zor olacağını anladığından taşınmazı aynı binada akrabalarının dairesi olan davalı ...’a 20.000,00 TL'ye sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

3. Davalı ... cevap dilekçesinde; tarafları tanımadığını, taşınmazı satın aldıktan sonra binayı inşa eden müteahhit ...’in tüm binalarının problemli ve mahkemelik olduğunu öğrendiğini, bunun üzerine taşınmazı sattığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

4. Davalı ... cevap dilekçesinde; davacıyı tanımadığını, davacının babası ...’un binanın müteahhidi olduğunu söyleyerek kendisine mermer işi verdiğini, daha sonra bu kişinin binanın müteahhidi olmadığını öğrendiğini, toplam 46.500 TL harcama yaparak işi bitirdiğini ancak ...’un daireyi başka birine teminat olarak verdiğini söyleyerek beklemesini istediğini, ödemelerde sıkışması nedeniyle ...’dan 20.000 TL borç aldığını, bu sırada ...’un nitelikli dolandırıcılıktan ceza alarak cezaevine girdiğini, binadaki mal sahiplerinden ...’un devreye girdiğini, bir süre sonra tapu ... üzerine geçirildiğinde tapuyu ...’a devretmelerini istediğini, taşınmazın vergi borçları bulunduğunu ve iskansız olması nedeniyle değerinin düşük olduğunu (ortalama fiyatının 35.000 TL olduğunu), tapu işlemleri sırasında bir müdahalesinin bulunmadığını, kimseyle ipotek anlaşması yapmadığını, davada taraf sıfatının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

5. Davalı ... cevap dilekçesinde; zamanaşımı ve husumet itirazı olduğunu, davalı idarenin Çevre ve Şehircilik Bakanlığına bağlanan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinden olup ayrı bir tüzel kişiliği olmadığından davada taraf ehliyeti olmadığını, satış işlemi sırasında vekaletname incelenerek yetki bulunduğunun görüldüğünü, tapu memurunun hukuka aykırı işleminin bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 26/04/2018 tarihli ve 2015/513 E. 2018/192 K. sayılı kararıyla; taşınmazın davalılar adına kayıtlı olmadığı, vekil Ahmet’in kendisine ipotekli olarak satışı hususunda yetki verilmesine rağmen görevini aşarak taşınmazı ipoteksiz olarak düşük bedelle davalı ...’a sattığı, davalı ...’ın olaylar hakkında bilgi sahibi olduğu ve taşınmazı kısa süre sonra sattığı, satış bedelinin davacıya verildiği yönünde delil bulunmadığı, vekaletnamedeki ipotek kaydıyla satış yetkisine rağmen bu kaydı dikkate almayan tapu görevlileri nedeniyle Hazine’nin de sorumlu olduğu, davalı ...’un satış işlemlerinde taraf sıfatının bulunmadığı, davalı Nevruz Atmaca’nın ise kötü niyetli olduğuna dair delil bulunmadığı gerekçesiyle davacının tapu iptali ve tescil talebinin husumet nedeniyle reddine, davalılar ... ve ... aleyhine açılan davanın reddine, davalılar ..., ... ve Hazine aleyhine açılan tazminat davasının kabulü ile 62.000,00 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili, davalı ... vekili, davalı ... vekili ve davalı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tazminat tutarının taşınmazın dava tarihindeki değeri olması gerektiğini belirterek yalnızca bu nedenle kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.2. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının vekile seçimlik yetki verdiği, yetkiyi aşan bir satışın söz konusu olmadığının soruşturma dosyasında alınan bilirkişi raporu ve başmüfettişlik inceleme raporu ile sabit olduğunu, taşınmazın nakdi bedel değil inşaat işi karşılığında devrinin kararlaştırıldığını, bu nedenle satış bedelinin düşük olmasının karara gerekçe yapılamayacağını, davacının da 2012 yılında taşınmazı 6.000,00 TL’ye satın aldığını, davacının teminat olarak ipotek değil teminat senedi verilmesi yönünde anlaşmasının bulunduğunu, müvekkilinin bu anlaşmaya dahi taraf olmadığını, inşaat işinin yapılmadığına ilişkin delil bulunmadığını, bu nedenle zararın oluşmadığını, davacı ... vekil Ahmet teminat senedini icra takibine koyduğuna göre eldeki davanın mükerrer bir talep teşkil ettiğini, müvekkilinin iyi niyetli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.3. Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin kandırıldığını, kendisine verilen bononun karşılıksız çıktığını, müvekkilinin esasen vekalet ilişkisine uygun şekilde 65.000,00 TL karşılığında satış yaptığını, tapu memurunun vekaletnamedeki belirtmeye rağmen satışı ipotek tesis etmeksizin gerçekleştirdiğini, müvekkilinin suç duyurusu sonucunda takipsizlik kararı verildiğini, müvekkilinin satış esnasında gerekli özeni gösterdiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.4. Davalı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; husumetin hatalı yöneltildiğini, başmüfettişlikçe hazırlanan inceleme raporunun dikkate alınmadığını, başsavcılık tarafından ilgili görevliler hakkında takipsizlik kararı verildiğini, işlemde hukuka aykırılık bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 26/11/2021 tarihli ve 2019/845 E. 2021/1968 K. sayılı kararıyla; davacı ile davalı ... ve ... arasında önceye dayalı ticari ilişkinin bulunduğu, inşaat işi nedeniyle aralarında protokol düzenlendiği, işveren ... tarafından taşeron firma ile üstlenilen iş için ...'un kefil olduğu, ...'un ve ...'un üstlendiği yükümlülüğü yerine getirebilmeleri için davacı kayıt malikinin taşınmazını ipotekli olarak davalıya satışı konusunda yetki verdiği taşınmazın yaklaşık bir hafta sonra ...’in kız arkadaşı olan ...’a ipoteksiz olarak devredildiği, satış bedelinin davacıya ödendiğinin kanıtlanamadığı, ...’ın daha sonra ... ile evlendiği, aralarında el ve iş birliği bulunduğu, ...’ın kısa bir süre sonra taşınmazı ...’in ortağının kız kardeşi olan Navruz’a devrettiği, ilk temlikin yapılmasından bir gün önce ... tarafından düzenlenen ve ...’in kefil olduğu teminat senedinin de karşılıksız çıktığı, akitte gösterilen değer ile (4.500,00 TL) temlik tarihindeki gerçek değer (62.000,00 TL) arasında fahiş fark bulunduğu, ... tarafından talimata aykırı hareket edildiği, hesap verme yükümlülüğünün yerine getirilmediği ve vekil edeni zararlandırmak kastıyla hareket edildiği, taşınmazın devredildiği ... ve Navruz’un ... ile el ve iş birliği içerisinde oldukları, vekaletnamede ipotekli devir ön görülmüş olmakla birlikte davacının temlik sırasında ipotek konulması yönünde talebinin bulunmadığı, kanuni ipotek tesisini gerektirecek bir hususun olmadığı, kaldı ki 4.500,00 TL değer gösterilen taşınmaz bakımından 65.000,00 TL'lik ipotek konulmasının da mümkün olmadığı gözetildiğinde tapu memurlarının ve dolayısıyla Hazine'nin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı, hükmedilmesi gereken tazminat tutarının keşfen dava tarihi itibariyle belirlenen değer olduğu benimsenerek hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle; davalılar ... Kandemir ve ...'un istinaf başvurularının esastan reddine, davacı ... ve davalı Hazine'nin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davacının tapu iptali ve tescil talebinin husumet nedeniyle reddine, bedel istemi bakımından davanın kabulü ile 82.000,00 TL'nin davalı ..., ..., ... ve ...'dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, Hazine aleyhine husumet yöneltilemeyeceği gibi TMK'nin 1007.maddesi koşulları gerçekleşmediğinden davanın Hazine aleyhine açılan tazminat davasının reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; taşınmazın müvekkilinin elinden dolandırılarak alındığını, iddiaların aksine müvekkilinin vekalet ilişkisine uygun olarak 65.000,00 TL bedel ile taşınmazın satışını gerçekleştirdiğini, kendisine bu tutarda çek verilmesine rağmen bu çekin sahte olduğunun anlaşıldığını, mahkemece yeterli incelemenin yapılmadığını, müvekkilinin talimatlara uygun hareket ettiğini, teminat senedinin müvekkili tarafından düzenlendiğine dair gerekçenin hatalı olduğunu, vekalette müvekkiline ipotekli satış yetkisi verildiğinin açık olduğunu, devir işlemleri sırasında bu talebini belirten müvekkilinin ipotek kaydının işlenmemesinde herhangi bir çıkarı bulunmadığını, açık vekaletnameye ve talebe rağmen ipotek kaydının işlenmemesinden ancak ilgili tapu devir işlemini hukuka aykırı bir şekilde yapan memur ve bu kaydın işlenmemesinden anlaşmalı olarak çıkar sağladıkları tespit edilen diğer davalıların sorumlu tutulabileceğini, müvekkilinin ipoteksiz bir şekilde tapuyu devretme hususunda yetkisi bulunmadığını, bu hususun tapu işlemlerini yapan memur tarafından denetlenmesi gerektiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.4. TMK 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." düzenlemeleri yer almaktadır.

3.2.5. TMK'nın 1007. maddesi gereğince kusursuz sorumluluk ilkesi çerçevesinde tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Hazine sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücû eder. Burada Devlete yüklenen sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Maddede yer alan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır, zira sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosyanın incelenmesinden, davacı ...’in İzmir 10. Noterliği tarafından düzenlenen 16.04.2013 tarihli vekaletname ile davalılardan ...’u davaya konu 37207 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 1 numaralı bağımsız bölümü dilediği şartlarla “ipotekli (65.000 TL ipotek bedelli) olarak” satma hususunda yetkili kıldığı, davalı vekil ...’un davaya konu mesken niteliğindeki taşınmazı 25.04.2013 tarihinde 4.500,00 TL bedel karşılığında davalı ...’in arkadaşı davalı ...’e sattığı, ... ve ...’in bilahare evlendiği, davalı ...’ın taşınmazı 14.06.2013 tarihinde 10.000,00 TL karşılığında davalı ...’ya devrettiği, davalı ...’un ise taşınmazı 04.09.2015 tarihinde 10.000,00 TL karşılığında dava dışı Tolga Atıcı’ya devrettiği, düzenleyeni dava dışı şirket, kefili davalı ... ve lehtarı davalı ... olan 65.000,00 TL tutarlı ve 24.04.2013 düzenleme tarihli bononun Ankara 5. İcra Müdürlüğü’nce takibe konulduğu ancak tahsil edilemediği, davalı vekil ... tarafından işveren sıfatıyla senet düzenleyen şirket ile yapılan iş karşılığı tarihsiz adi yazılı protokolün dosyaya sunulduğu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/70160 soruşturma numaralı dosyasında ise davacının müşteki sıfatıyla davalılar ve ilgili tapu görevlileri hakkında görevi kötüye kullanma ve dolandırıcılık suçları nedeniyle şikayette bulunduğu, ancak kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilerek kesinleştiği, vekil ...’un şikayeti üzerine yine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/42638 soruşturma numaralı dosyası ile senet düzenleyen firma hakkında güveni kötüye kullanma nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğu ancak kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, TKGM Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 18/04/2016 tarihli ve 6 numaralı inceleme raporu ile tapu müdürlüğünce yapılan satış işleminin yöntemine uygun olduğu ve Hazinece tazmini gereken bir fiil oluşmadığı ve kusurlu personelin bulunmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır.

3.3.2. Hüküm davacı tarafından temyiz edilmemiş ise de aleyhine tazminat hükmü kurulan davalılar arasında müteselsil sorumluluk söz konusu olup, hükmü temyiz eden davalı ...’un temyiz dilekçesinde tapu memurlarının kusurlu davranışları nedeniyle davalı Hazine’nin de sorumluluğunun bulunduğu yönündeki itirazlarını temyize getirmekte hukuki menfaatinin bulunduğu kuşkusuzdur. Zira, temyiz eden davalı yanında diğer davalıların da hükmedilen tazminat tutarından müteselsilen sorumlu tutulması halinde, davacının tazminatın tahsili için başvurabileceği sorumluların sayısı arttığı gibi davalı ...’in sorumluluğunun kapsamının da daralabileceği açıktır. Davalı ...’in bu yöndeki temyiz itirazları incelendiğinde, TKGM Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca düzenlenen inceleme raporu ile yazılı istem olmadıkça tapu sicili üzerinde işlem yapılamayacağı, vekaletnamede yer verilen “ipotekli (65.000 TL ipotek bedelli) olarak satma” ifadesinin yoruma açık olduğu ve tam olarak anlaşılamadığı, satışın 4.500 TL karşılığında yapılması nedeniyle bu bedeli geçen 65.000 TL’lik ipoteğin tesis edilmesinin söz konusu olamayacağı, satıcı vekilin ipotek ile ilgili herhangi bir talebinin olmadığı, salt vekaletnamede verilen yetki ile ipoteğin kurucu unsurlarının gerçekleşmediği, vekile satışı dilediği bedel ve şartlarla yapmak konusunda yetki verildiği, tüm bu nedenlerle yapılan satış işleminin yöntemine uygun olduğu yönünde saptamalar yapılmış, bu doğrultuda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2014/70160 soruşturma numaralı dosyasında da ipotekli satış işleminin vekaletnameye koyularak satış yetkisinin sınırlandırıldığına dair iddiaların sübut bulmadığı, eser sözleşmesinde ipoteğin akdedilmediği, vekilin 4.500 TL bedelle satış talebinde bulunduğu, satış bedelini aşan miktarda kanuni ipotek tesisinin mümkün olmadığı, vekil tarafından ayrı bir ipotek talebinde de bulunulmadığı ve verilen vekaletnamede satış bedel ve şartlarını belirleme yetkisinin vekile verildiği, bu nedenle satış işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle görevi kötüye kullanma suçunun oluşmadığı tespit edilmiştir. Ne var ki, davacı tarafından taşınmaza özgü olarak düzenlenen vekaletnamede açıkça “taşınmazda bulunan hak ve hisselerimin tamamını veya bir kısmını dilediği kişi veya kişilerce dilediği bedel ve şartlarla “ipotekli (65.000. TL ipotek bedelli” olarak satmaya” ifadesine koyu renkli yazı ile yer verilmiş olup somut olayda satış işlemini gerçekleştiren tapu memurlarının vekaletnamenin okunması ve değerlendirilmesinde gerekli özeni göstermediği, bu ifadeyi ve verilen yetkinin kapsamını sorgulama ve açıklattırma yoluna gitmediği dikkate alındığında tapu memurlarınca işlemin yöntemine uygun olarak gerçekleştirildiği yönünde yukarıda yer verilen tespitlere katılmak mümkün değildir. Nitekim inceleme raporunun sonuç kısmında, iddiaların haklı olmadığının yanı sıra, özel olarak bu şekilde yetki verilen hallerde “vekil eden mal sahibi aranarak taşınmazı üzerinde bir ipotek mevcut olmadığı, ve kimin lehine hangi şartlarla ipotek konulacağı belirtilmediğinden ipotek ile birlikte satış hususunda ne amaçlandığına açıklık getirilmesinin istenmesinin uygun olacağı” yönünde görüş bildirilmiştir. Bu nedenle, ilgili tapu memurlarının kusurlu davranışları nedeniyle davalı Hazinenin de davacının zararından sorumlu tutulması gerektiği kanaatine varılmış, Bölge Adliye Mahkemesi’nce delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesinin isabetsiz olduğu değerlendirilmiştir.

3.3.3. Kabule göre de Bölge Adliye Mahkemesi gerekçesinde “davalı ... tarafından düzenlenen ve ...’un kefil olduğu teminat senedinden” söz edilmiş ise de dosyaya sunulan bononun davalı ... tarafından düzenlendiği hususu doğru olmayıp adı geçen davalının bononun lehtarı olduğu anlaşılmış ise de bu husus sonuca etkili olmadığından anılan yanlışlığın yalnızca gerekçede düzeltilmesi gerekmiştir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu yönden kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Tüm dosya kapsamı, Bölge Adliye Mahkemesinin kararı ve kararda yer alan gerekçelerle, yeterince açık olmayan ve vekile de dilediği bedelde satma yetkisi veren vekaletnameye dayanılarak Tapu Müdürlüğü çalışanlarının ihmalinden dolayı Hazinenin sorumlu tutulması mümkün değildir. Ayrıca, davacı tarafından Hazine hakkındaki davanın reddine ilişkin karar temyize getirilmemiştir. Tapu sicilinin doğru tutulması görevi olan kurum yararına yapılan bir işlem bulunmadan, bu eylemden yararlanan kişilerin, Tapu Müdürlüğü bu satışı gerçekleştirmeseydi biz hukuka aykırı eylemi yapamayacak, bu haksız kazancı sağlayamacaktık, bu nedenle de bizim sorumluluğumuza ortak olmalıydı düşüncesine dayalı itirazlarına itibar etmek mümkün değildir. Kaldı ki, somut olayda davacı son malike karşı tapu iptali ve tescil istemiyle bir dava da açmamıştır. Davacı tercihini yapmış, sorumlu gördüğü kişilere karşı davasını devam ettirmiştir. Hazine hakkındaki davanın reddine ilişkin karar davacı tarafça temyiz edilmeyerek kesinleşmiş bulunduğundan, davalıların, kendilerine bu dava üzerinden ortak sorumlu aramasını hukuk düzeni korumaz. Hazineye rücu edilebilecek bir alacak bulunması halinde ise ancak ayrı bir davanın konusu yapabilir.

Açıklanan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi kararı doğru olup, onanması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun davalılar aleyhine hükmedilen tazminattan, davacı temyizi yokken Hazinenin de sorumlu tutulması gerektiği yolundaki görüşüne katılmıyoruz.