Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2311 E. 2022/5655 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : ANKARA BATI 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - ALACAK

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara Batı 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 2010 yılında, 15 parsel sayılı taşınmazdaki 15 no.lu bağımsız bölümü satıldığında geri ödemek üzere davalı ...'den 31.500,00 TL borç aldığını, davalının taşınmaza talip olması üzerine 63.500,00 TL nakit para ile taşınmaz üzerindeki kredi taksitlerinin de davalı tarafından ödenmesi koşuluyla anlaştığını, ödemeler bittiğinde taşınmazın davalı tarafından satılabilmesi için davalıya Sincan 4. Noterliği'nin 22/09/2010 tarih ve 22208 yevmiye no.lu vekaletnamesini verdiğini, davalının kredi taksitleri için aylık 500,00 TL gönderdiğini, kendisinin de kiracıdan aldığı kira bedelini bu paranın üzerine ekleyerek her ay 830,00 TL kredi taksitlerini ödediğini, taşınmazın kredi borcu bitmesine rağmen, davalının peşinat kısmı olan 63.500,00 TL'den 31.500,00 TL'yi ödeyip bakiye 32.000,00 TL'yi ödemediği halde, kendisine haber dahi vermeden dava konusu taşınmazı eşi olan diğer davalı ...'e satış göstermek suretiyle devrettiğini, davalılar arasındaki temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu taşınmazın ödenmeyen bedeli ve değer artışı nedeniyle şimdilik 32.000,00 TL'nin 25/01/2010 tarihinden işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacı ile yaptıkları anlaşmaya göre dava konusu taşınmazın satış bedeli olarak 31.500,00 TL ile evin kalan kredi taksitlerinin ödenmesi koşuluyla anlaştıklarını, davacının iddia ettiği gibi taşınmazın peşinatının 63.500,00 TL olmadığını, taşınmazın kredi taksitleri için yaklaşık 50 ay boyunca düzenli olarak 500,00 TL'nin davacıya banka aracılığıyla ödendiğini ve bu durumun davacının da kabulünde olduğunu, kredi borcu bittikten sonra davacının taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldırttığını, satış bedeli ödendikten sonra kiracıdan elden aldığı kira bedellerini de her ay taraflarına gönderdiğini, davacının bakiye alacağı bulunduğu iddiasının doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 25/06/2019 tarihli ve 2017/180 E., 2019/265 K. sayılı kararıyla; vekaletnamenin taşınmazın davalı tarafa devir amacı ile verildiği, bu nedenle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasının yerinde olmadığı, kredi borcuna ilişkin ödemelerin düzenli olarak davalı tarafından davacının hesabına yapıldığı, davacı tarafından iddia edilen taşınmaz satışından kalan alacak olan 32.000,00 TL yönünden taraflar arasında yazılı bir anlaşmanın bulunmadığı, davacının başlangıçtaki davalıya olan borcu ve kredi ödemelerinin toplamı dikkate alındığında belirlenen değerin davacının iddialarını doğrulamadığı, davalının savunmalarını destekler mahiyette olduğu, davacının iddialarının yerinde görülmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın satışını vadeli olarak yaptıklarını, yaklaşık 5 yıl süreli bir satışın bedelinin, normal rayiç değerinin en az %30 üzerinde olması gerektiğini, ancak yerel Mahkemece bu hususun gözardı edildiğini, bu konuda bilirkişiden görüş alınmadan karar verildiğini, evin satış bedeli olarak belirlenen 63.500,00 TL üzerinden hesap yapıldığında 7.500,00 TL alacağı bulunduğunu, alınan bilirkişi raporuna göre hesap yapıldığında dahi davalıdan 5.000,00 TL alacağı olduğunu, dinlenen tanık beyanlarının ve vadeli satışta fark ödenmesi gerekeceği gerçeği ve diğer hususların da haklılığını desteklediğini, bilirkişi raporunda evin değerinin düşük hesaplandığı yönündeki itirazlarının da gözardı edildiğini, mahkemece tüm itiraz ve beyanların gözardı edildiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 17/12/2021 tarihli ve 2019/2042 E., 2021/2404 K. sayılı kararıyla; delillerin takdirinde isabetsizlik olmadığı, özellikle davacının, davalılardan Vedat'a dava konusu taşınmazın satışının yapılması için 22/09/2010 tarihinde vekaletname verdiği ve davalı ... tarafından da davacıya 31.500,00 TL peşin, aylık 500 TL de taşınmazın kredi taksitlerinin ödemeleri olmak üzere satış bedeli ödendiği, öte yandan davacının, satışın daha yüksek bir bedelle yapıldığına dair iddiasını da ispat edemediği, iddianın HMK'nin 190/1. maddesi, TMK'nın 6. maddesi uyarınca hükme esas almaya elverişli bir delille ispatlanamadığı, Mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık olmadığı gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararın hukuka aykırı olduğunu, istinaf dilekçesindeki itirazlarının değerlendirilip, tartışılmadığını, dosyadaki tanık ifadeleri, kök ve ek bilirkişi raporları, vadeli satışta fark ödenmesi gerekeceği, evin kredi borcunun ödenmesi için davalının aylık 500 TL ödeme yapmış olması vs. hususlara bakıldığında dairenin satış bedelinin 63.000,00 TL + evin kredi taksitlerinin ödenmesi şeklinde olduğunu açıkça ortaya koyduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde alacak istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, (IV./3) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, onama harcı peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 12/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.