"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : KAYSERİ 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - bedel istekli dava sonunda, Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/06/2019 tarihli, 2016/200 Esas, 2019/502 Karar sayılı kararıyla davanın reddine dair verilen kararın davacılar vekili tarafından istinafı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 21/10/2021 tarihli, 2019/1818 Esas, 2021/1920 Karar sayılı kararıyla, istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...'ten miras yoluyla kalan taşınmazların intikal işlemleri için davalılardan kardeşleri olan ...'a vekaletname verdiklerini, ancak davalı ...'ın verdikleri vekaletnameye istinaden hiç tanımadıkları diğer davalı ...'i tevkil ettiğini, yine kardeşleri olan öteki davalı ...'un talebi üzerine mirasbırakanlarına ait 2513 ada 6 parseldeki 14 numaralı bağımsız bölüm ile 2514 ada 8 parseldeki 19 numaralı bağımsız bölümün mirasçılar adına intikal işleminin gerçekleştirildiğini, tevkil yoluyla vekil olan davalı ...'in intikal işleminden bir gün sonra davacıların çekişmeye konu taşınmazlardaki paylarının tamamını davalı ...'a satış suretiyle temlik ettiğini, her ne kadar matbu olarak hazırlanan vekaletname satış yetkisini içerse de satış iradelerinin olmadığını, bu yönde vekile herhangi bir talimat da vermediklerini, kaldı ki satış bedellerinin de ödenmediğini, vekil olan davalılar ... ve ... tarafından vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, davalı ...'un da bu hususu bildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile mirasçılık belgesindeki payları oranında davacılar adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik her biri için 20.000,00’er TL olmak üzere toplam 60.000,00 TL'nin satış tarihi olan 04/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
1. Davalılar ... ve ..., davaya yasal cevap süresi geçtikten sonra, mirasbırakanlarından kalan taşınmazları mirasçılar olarak kendi aralarında haricen paylaştıklarını, bu paylaşma gereğince davacıların vekaletname verdiklerini, vekil ... yurt dışında çalıştığı için tevkil yoluyla diğer davalı ...'in vekil tayin edildiğini, vekil ...'in mirasbırakanlarının yıllardır ahbabı, yokluğunda Türkiye'deki işlerini yapan kişi olduğunu, işlemlerin usulünce düzenlenen vekaletnameler ile davacıların iradesine uygun şekilde yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
2. Davalı ..., mirabırakanın kadim dostu ve komşusu olduğunu, ailenin her türlü özel ve resmi işlemlerinde yardımcı olduğunu, diğer davalı ...'ın talimatı doğrultusunda işlem yaptığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Kayseri 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/06/2019 tarihli, 2016/200 Esas, 2019/502 Karar sayılı kararıyla; yapılan temliklerin 01/11/2014 tarihli miras taksim sözleşmesine uygun olduğu, vekilin sözleşmeye uygun hareket ettiği ve tevkil ile vekil olan ...'in aile dostu olması birlikte değerlendirildiğinde vekaletin kötüye kullanılmasının söz konusu olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili, iddialarını yineleyerek İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olduğunu ileri sürerek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
3. Gerekçe ve Sonuç
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 21/10/2021 tarihli, 2019/1818 Esas, 2021/1920 Karar sayılı kararıyla; taşınmazların taksimine ilişkin 01/11/2014 tarihli sözleşmede mirasçıların tamamının yer almadığı, bu nedenle sözleşmenin geçersiz olduğu, vekilin de bu sözleşmeye göre hareket etmesinin onu sorumluluktan kurtarmayacağı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalıların el ve iş birliği içerisinde hareket ettikleri, satış bedellerinin ödenmediği gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca davacıların istinaf başvurularının kabulüne, Yerel Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüyle iptal – tescile karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar ... ve ... vekili, her davanın kendine has olduğunu, Bölge Adliye Mahkemesince başka mahkeme kararlarının hükme gerekçe gösterilmesinin doğru olmadığını, taraflar arasında rızai paylaşım olduğunu, bu nedenle müvekkillerin davacılara ödemeler yaptığını, davacıların hisselerinin karşılıklarını aldıklarını, bu konuda davacıların imzalarına havi belge olduğunu, tapu işlemlerinde vekalet verilen davalı ...'in tarafların babaları Ali'nin çok samimi ve yakın arkadaşı olduğunu, mirasbırakanın ve tarafların Kayseri’deki bir çok işlerini takip ettiğini, davacıların vekile başka işleri için de vekalet verdiklerini, tanık beyanlarının savunmalarını doğrular nitelikte olduğunu, diğer davalı
...'in de iyiniyetli olduğunun kanıtlandığını, davacıların davalı ...'i tanımadıklarına yönelik beyanlarının asılsız olduğunu, davacıların iradesine göre tapuda işlem yapılmasında herhangi bir usulsüzlük ve kötüniyet bulunmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.2 Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK'nın 362. maddesinde bölge adliye mahkemelerinin temyiz olunamayan kararları düzenlenmiş, 1/a bendinde de "miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar" hükmüne yer verilmiş, 2021 yılı itibarıyla HMK'nın 362/1-a bendinde belirtilen 40.000.00 TL’lik kesinlik sınırı 78.630,00 TL olarak uygulanmaya başlanmıştır.
Temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti bulunmayan kararlar hakkında 01/06/1990 tarihli ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtayca da bir karar verilebileceği açıktır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Davalıların, davacılar ... ve ...'ya yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Hemen belirtilmelidir ki, eldeki davada taraflar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmayıp ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan, dava değerinin her bir davacı yönünden ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
Somut olayda, çekişme konusu 2 parça taşınmazın dava tarihindeki keşfen saptanan toplam değeri 380.000,00 TL olup, davacılardan ... ve ...'nın her iki taşınmazda da temlik ve dava konusu ettikleri 3/20'şer paylarına ayrı ayrı 57.000'00'er TL isabet etmekle; anılan değerin davacılar ... ve ... yönünden 2021 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 78.630,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.
3.3.2. Davalıların, davacı ...'ye yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragraftaki gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ
1. (V/3.3.1.) no.lu paragrafta açıklanan nedenle, davacılar ... ve ... yönünden davalılar ... ve ... vekilinin temyiz dilekçesinin değerden REDDİNE,
2. (V/3.3.2.) no.lu paragrafta açıklanan nedenle, davacı ... yönünden davalılar ... ve ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 2.433,55 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 15/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.